Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir kısmımız “sanki bu ülkede darbeler olmamış” gibi yapıyordu; bir kısmımız ise “her gün darbe olacakmış” gibi yapmakta kararlı.

        2007 sonrası, iktidar tarihinin “ilk tertip darbeciler”i olarak hapse atılan, mahkum olan askerler yıllar sonra “darbe alayı”ndan tahliye, bir bakıma terhis oldu…

        Bir kısım darbe heveslisi de vardı ama hayatını, yıllarını, kariyerini kaybedenler de oldu.

        Sonra “MİT vakası”ndan itibaren, 17-25 Aralık’ta resmen telaffuz edilerek, ancak 15 Temmuz’da artık yoruma mahal bırakmayacak şekilde “darbeciler” ortaya çıktı.

        Yani iktidarın 14 yıllık süresinde yahut 2007-2016 arası 9 yılda, iki ayrı “darbeci” türü karşımıza çıkarıldı:

        Cumhuriyetçi darbeciler…” Meğer onlara kumpas kurulmuştu!

        Dinci, Cemaatçi, Fetöcü darbeciler…” Meğer kumpas kurmuşlar ve darbe hazırlığı yapmışlardı!

        ***

        İktidarın “ilk darbecileri” hala büyük ölçüde darbeci addedildiği günlerde, hükümet gidip “Komutanların iki dudağı”nı daha da güçlü kılacak, alttaki askerlerin ezilmesini, emir komuta zincirinde zincirli köle yapılmasını daha da tahkim edecek “Disiplin Kanunu” çıkarıp armağan etti.

        Meğer “iki ayrı darbeci arası”ymış, 2013’teki o kanun. 15 Temmuzculara da hediye olmuş!

        Şimdi “ilk darbeciler” masum olurken, “esas darbeciler” onlara “kumpas kurmuş” ve bilhassa 2014-2015 Yaş terfilerinde general olmuş bir komuta kadrosuyla ortaya çıktı.

        İktidar, açık-net darbecilerin tutuklanması dışında, generallerin yarısıkadarı olmak üzere, çok sayıda ihraçla da “temizlik” yaptı. Askeri okulları, hastaneleri kapattı. Komuta düzeninde değişiklikler oldu. Tamam.

        Ancak “işin özü” aynı!

        İki dudak arasında bir astın hayatıyla oynayan, amir karşısında köleleştiren, itirazı ezen “Disiplin Kanunu” yerinde duruyor.

        Yetmiyor, AİHM uyarılarıyla da sözde astların insan hakları için 15 yıldan 10 yıla indirilmiş “mecburi hizmet”in yine 15 yıla çıkarılması öngörülüyor.

        ***

        Darbe” nedir, biliyorduk zaten; “eskiden hiç darbe olmamış gibi” yapan bir kesim dışında.

        Daha yeni “darbe saldırısı” da gördük. Çok garip, “emir-komuta zinciri altında değil” diye sevindik bir de.

        Her darbe, her cunta “emir-komuta zinciri” altındadır. Zincir uzun ya da kısadır ama emir-komuta, emre itiraz zorluğu, emrin demiri kesmesi, emrin sorgulanması ve itiraz yasağı olmadan “darbe” hayal bile edilemez.

        Sadece 100 general ile 200 subayın sokağa çıkacağı bir darbe tahayyül edilebilir mi? Hepsinin bildiği şudur: Emirlerindeki astlar, askerler (veya askeri öğrenciler), soru sormadan, itiraz edemeden itaat edecektir. Onlar olmadan ne uçak kalkar, ne tank çıkar, ne birisi tüfek tutar!

        Çünkü onların hayatını zaten her gün rehin alan, her gün köleleştiren, her gün komutanın iki dudağı arasında çiğneten, temel haklarını askerlik adına umursamayan, insan olduklarını hiç dert etmeyen Disiplin Kanunu vardır!

        Bugün, darbedeki emir-komuta makamındakiler ile “cemaat tedrisatı”ndan geçmiş “gönüllü darbeci” astlar dışında, yüzlerce tutuklu veya ihraç asker ile askeri öğrenci belki de tam bu durumda!

        ***

        Disiplin Kanunu cenderesini böyle tuttukça, hakarete,darba uğrayıp Bimer’e şikayet etmiş astın ismini dahi o komutanına bildirince, mecburi hizmeti yeniden tam kölelik süresine çekince bu düzeni tahkim ediyorsunuz işte!

        Tekrar söylüyorum: Darbe bir emir-komuta ve buna itiraz edememe, itaat etme işidir!

        Darbe cüretinin bir kaynağı da, herkese sınırsız hükmetme hakkına olan inançtır!

        ***

        15 Temmuz “darbe saldırısı”na direnişin en kritik ve en dramatik anlarından biri, bir astsubayın, Ömer Halisdemir’in Özel Kuvvetler karargâhını basan bir generale itiraz edip onu vurmasıydı. Kendisinin de öldürüleceğini bile bile.

        Bu Disiplin Kanunu Meclis’te görüşülürken, iktidarın eski Milli Savunma Bakanı, “Bir astsubayın komutanını tokatlaması” gibi bir örnek vermişti. Belki öylesi de vardır ama esas örnekler hep tam tersiydi ve Disiplin Kanunu da esas o şiddetin kılıfı yapılmıştı.

        Darp edenleri de karargah basanı da ilk sıralardan terfi ettirip “çok paşa” yapmış olan da astlar değildi herhalde!

        ***

        Şimdi iktidar (ve derdestten de dersten de tersten de yeni çıkmış Genelkurmay) diyor ki…

        Eyy Halisdemir, sana anıt dikeriz, film yaparız ama kusura bakma, yine Disiplin Kanunu altında ezilmeye mahkum bir astsın, yine bir nevi kölelik süreni 15 yıl yaparız!

        Nasıl “darbeden kurtardığımız” öyle “samimi bir demokrasi” değilse…

        Darbeci geleneğe karşı duruşumuzda da çok samimi bir demokratlık olamıyor.

        Çünkü sadece “darbeciler” değil; ruhumuz, tuzumuz, rumuzumuz militarist-otoriter bizim!

        O yüzden, sivil hayatta da, devlette de,yargı ve medyada da işte o Disiplin Kanunu!

        Diğer Yazılar