Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Nasıl de kanlı bir arşivi var ülkenin.

        Ve üstüne kana kan yenileri eklenip duruyor.

        Eğer hala hayattaysak…

        Ruhu huzur bulmamış ölüler arasındayız yine de.

        Katili belirsizler…

        Mezarı belirsizler…

        Akıbeti belirsizler…

        Hakikati belirsizler!

        Yıllar onar onar devrilse de, huzur bulmamış bir cesedin iki eli yakalarda.

        Yaşayan ölüler” sorulmamış hesaplarının, aydınlatılmamış felaketlerinin, bilinmeyen akıbetlerinin peşinde!

        ***

        Zaman sanki yerinde sayıyor; zaman sanki hiç yaşanmamış oluyor.

        Zaman, öylece öldürülüp atıldığı bir köşeden, bir hayalet gibi dolaşıyor şimdiki zamanda.

        Şimdiki zaman, kendi hakikatlerini gizlemek üzere elimizden kaçıyor.

        ***

        Bakın, nasıl bir her köşede kazı yapılmakta; alınmış hayatlar, çalınmış hakikatler ülkesinde.

        31 yıl geçmiş “demokratik hukuk devleti”mde.

        Darbeci Paşa, 90’ında, ancak yargı önünde bir siftah diyor.

        Oysa onların yargısına bir çocuk bile çıkarılıp büyütülmüş yaşı, yaş bir iple kuru bir sehpanın arasında sallandırılmıştı.

        20 yıl sonra bir “itirafçı” çıkıyor; çoktan çoluk çocuğa karışmış…

        Meclis lojmanında bir gencin canını nasıl aldıklarını anlatıyor.

        Onca zaman geçivermiş; sözde bin tür araştırma yapılmış…

        Bir helikopter enkazının resmiyetle sökülmüş sırları, atıldıkları unutuş arşivinin buzluğundan azıcık çıkmış çözülmeye çabalıyor.

        20 yıl ötesinden bir polis geliyor; gencecik insanların, kafasına sıkılmış cesetlerini nasıl parçalayıp paketlediklerini, araziye gömdüklerini anlatıyor.

        15 yıl ötesinden bir toplu mezarın kemikleri; 30 yıl ötesinden “zaman aşımı”na sürüklenmiş bir katliamın izleri.

        ***

        Ve biz, nasırlaşmış siyasetimiz, kabuk bağlamış vicdanımızla…

        Müebbede mahkum iç savaşımız, 50 bin ölümüz, 15 bin kaybedilmişimiz, onbinlerce sakatımız, dül ve yetimimizle…

        Binlerce mayınımız, günlerce pusularımız, gecelerce baskınlarımızla…

        Sınır ötemiz, sınır berimizle…

        Pişkinliğe vurulmuş utançlarımızla…

        Otoritelere, dayatmalara, buyruklara boyun eğmiş demokratlıklarımız ve eşitlik, özgürlük ve kardeşlikten bihaber cumhuriyetimizle…

        Önyargılı hukukumuz, yargısız infazlarımız, insafsız namertliklerimiz ve bütün bunların orta yerinde kakarakikiri eğlencemizle…

        Çıkıp diyoruz ki…

        Dayan bebek…”

        Neden dayansın…

        Dayanılır gibi mi ki?

        Zalim bir mengenenin orta yerinde.

        Diğer Yazılar