Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir Vanmış, bir yokmuş.

        Ülkeniz tamamen Erciş, vatanınız bir apartmanmış mesela.

        Adı Sevgi’dir hesapta.

        Müteahhit Ölmez’dir bilhassa.

        Kat kat ekonomik büyümedir, neticede.

        Apartmana taşınana, bir kat üste çıkana, daha iyi bir hayat umududur velhasıl.

        Otopsisi gelene kadar, bir elimizde cımbız, bir elimizde ayna!

        Kalitesiz malzeme, kolon bağlantısız, dere kumu ve bol çakıl, taşıyıcı kolonlar incecik ama kalın görünsün diye briketle örülmüş!

        Enkazdan sadece kayıpların değil, tüm ayıpların fışkırır.

        Sorunlar bir ötekine karışır, bir diğerine dönüşür.

        Bir depremde; Konut Sorunu, Kaçak Sorunu, Kürt Sorunu, Yoksulluk sorunu, Sosyal Devlet Sorunu, Öğretmen Sorunu, Malzeme Sorunu, İnsanlık Sorunu, Kardeşlik Sorunu, Faşizm Sorunu, Tedariksizlik ve Tedbirsizlik Sorunu, Yağma ve Rant Sorunu üst üste yığılmış, o incecik kolonlar hepsini birden taşıyamamıştır.

        İncecik kolon üstüne, dere kumu ve bol çakılla sıva, ülkeyi sırtlayamamıştır.

        ***

        Başbakan diyor ki, “Gecekondular, kaçak yapılar yıkılacak. Seçim kazanmamak pahasına!”

        Tamam da, “yıkılıyor” zaten.

        Başbakan’ın sahaya yetkiyle ilk adım attığı 94’ten beri; Avcılar’da, Sakarya’da, Bingöl’de, Elazığ’da, Van’da, Erciş’te, ama kaçak ama kapkacak, yıkılıyor!

        Utanmadan, hemen “doğal afet” diyoruz; “doğa, affet” diyeceğimize.

        Daha yenilerde, bir konut kurultayında, “Özellikle gecekondularda yaşayan milyonlarca insanın umudu olarak görevi aldık 1994’te” demişti Başbakan.

        Hakikaten öyleydi. Hala da öyle olmalı.

        İlk seçimini de onlarla aldı; nice iftarını da oralarda yaptı.

        Kiminin, dışlanmama, insan yerine konma, yani hayat umudu vardı; kiminin rant.

        Gecekonduya karşı kanun da yaptı, “Gecekondunun umudu” iktidar. Kaçağa ve hizmet götürene hapisler.

        Lakin, gecekondunun yıkım korkusu, siyasetin oy korkusuna dönüşünce, oy kaymaları görülünce, cayan da o oldu.

        Zaten, tek tek bilmeden her hanenin göç dünyasını, iç dünyasını, umut dünyasını; nasıl denir, hepsini hemen yık, çökert dünyasını, diye.

        Boşaltılmış köyünden, kurumuş toprağından, bitmiş otlağından gelen kiminin yoksul sığınağı belki…

        Kiminin de, arsızlık, rant, siyasi kayırma, işgal, irtikap, insafsızlık, soygun yatağı belki.

        Belki bir göz odadır kaçak; belki koskoca işyeri!

        Belki sizden biridir; belki tam karşınızda biri!

        Belki bir yoksulun umudusunuzdur; belki o arazilere iştahlanmış büyük şirketlerin, şirket büyüklerinin!

        ***

        Nitekim, bir dolu “İnşaarant” beyi, ağası, firması da atıldı hemen; “Yıkın, yapalım!”

        Tamam; aynî, nakdî bağış neyin veriyorsunuz da, yıkımda yapmak için ne beklersin ki yiğidim!

        İşte yıkım, işte enkaz!

        Koşun, kurşun eritin, kışı eritin, çadırsızlığı, barınaksızlığı eritin; çocukların buz tutmuş korkularını eritin.

        Şıppadanak gökdelen, plaza, AVM neyin diken sermaye ve teknolojinizle…

        Başbakan’ın hesabıyla, “8 yılda 36 milyon metrekareden 103 milyona çıkan inşaat hacmi ve iştahı”yla, hiç değilse binlerce çadır taşıyıp dikin oraya!

        ***

        Alır Yalova’yı sadece Göçer’de şahsileştirirsin…

        Erciş’i, bir Ölmez’den ibaret cehennem yaparsın…

        Ne düzenin sistemli adaletsizliği; ne düzeni böyle düzenlerin sistemli arsızlığı, hırsızlığı, uğursuzluğu mesele olur.

        İki taşra müteahhidi ile konduya hayatını, umudunu sıkıştırmış vatandaşa çakarsın.

        Onca ekonomik büyüme, kamusal imkan, onca devlet otoritesi, deprem vergisi, ÖTV, onca buyruk ve yasadan, onca duble yol ve duble paçadan…

        Şunca bebeğe, gencecik öğretmene düşen de; çürük beton, incecik kolon, kum ve çakıldan ibaret çakma bir hayat olur!

        Kamu kaynağı sel olur bir yere gider…

        Ağıt yakmaya kamu kumu kalır!

        Not: Kamu görevlisi, arama kurtarma ekibi, gönüllü, kalbini ve emeğini koşturup duranlara, yurt dışından el verenlere, sosyal medyayı hakikaten sosyal kılanlara; bir can için her an çırpınan herkese minnet ve saygıyla!

        Diğer Yazılar