Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hazret-i İbrahim, Allah bir oğul verirse onu Allah için kurban edeceğini söyledi.

        Dileği yerine geldi, rüyasında sözünü yerine getirmesi bildirildi.

        Rüyasında oğlu Hazret-i İsmail’i kurban ettiğini gördü. Eşi Hazret-i Hacer’e dedi ki:

        Ey Hacer, gözümün nuru İsmail’e en iyi elbisesini giydir. Saçını tara. Onu bir dostun ziyaretine götüreceğim. Bir bıçak ve ip de getir.

        Hazret-i Hacer sordu: Bıçak ve iple misafirliğe nasıl bir gidiş bu?

        Cevap geldi: Belki Allahü teala bize bir koyun verir.

        Şeytan bunu duydu, Hazret-i Hacer’in yanına vardı:

        Hacer, İbrahim İsmail’i kurban etmeye götürdü.

        Hazret-i Hacer sordu. Nasıl olur? Bir baba oğlunu kurban eder mi?

        Şeytan, ama Rabbim emretti diyor, dedi.

        Hazret-i Hacer, O emretmişse, ona bin can feda olsun, diye cevap verdi.

        Şeytan Hazret-i İbrahim ve oğlunu da yokladı. İkisinden de aynı feda olsun, cevaplarını duydu.

        Hazret-i İbrahim, oğlum, rüyamda seni boğazladığımı görüyorum, dedi.

        Babacığım, sana ne emredilmişse yap. Başımı vermek benim için bir an. Ama kendi elinle oğlunu kurban etmek gönlüne zor ve ağır gelebilir.

        Ellerimi ve ayaklarımı sıkı bağla; belki hançerem hançerine dayanmaz, elimi ayağımı oynatır, seni üzerim.

        Beni yüzükoyun yatır. Yüzümü görme, ben de seninkini görmeyeyim. Belki babalık sevgin harekete geçer, emre uymakta kusur ederiz.

        Annem beni görmeyince dayanamaz, teselli et ve iyilikte bulun.

        Hz. İsmail baktı ki, bıçakta besmele yazılı: Besmele yazan bıçak, nasıl keser!

        Hz. İbrahim bıçağı vurdu, bıçak kesmedi. Kızıp yere fırlattı. Bıçak dedi ki, sana kes diye emreden, bana da kesme diye emrediyor.

        Ve bir lütuf nidası geldi:

        Ey İbrahim, rüyana sadakat gösterdin.

        Bu açık imtihandı. Oğluna karşılık büyük bir kurbanlık koç fidye verdik.

        Hz. İbrahim bir baktı, oğlunun bağları çözülmüş: Yavrucuğum, kim çözdü?

        Beni ölümden kurtaran, bağlarımı da çözdü.

        ***

        İnanç budur, “kurban kesmek babanız İbrahim’in sünnetidir” diyen “Peygamber’in buyruğu” odur, bayramsa o bayramdır, kurbansa o kurban, kansa o kandır..

        ***

        Lakin…

        Memleketin birinde mesela…

        30 yıldan dar zamanda, 50 bin çocuk kurban edilmiştir. İbrahim, İsmail, Hacer, Mehmet…

        Övünerek, şişinerek çürük binalar yapılmış, binlerce evlat kurban edilmiştir. İbrahim, İsmail, Hacer…

        Minicik kızların hayatı, ruhu çalınmış, ezilmiş; N.Ç. diye, her harfinin üstünde “kanun devleti” tepinmiştir.

        Gençler, “Yok şeytana uydu”, “Yok itiraz etti”, “Yok yan baktı, çok konuştu, yürüdü, bağırdı, pankart açtı” diye kurban edilmiş, elleri bağlanmış, yüzükoyun yatırılmış, hançerelerine ne hançerler dayanmıştır.

        Kendi ellerimizle ne evlatlar kurban edilmiş…

        Lakin zor ve ağır gelmemiş;

        Ne anneler, evlatlarını bir daha görememiş, dayanamamış…

        Lakin teselli edilmemiştir.

        ***

        Bugün, devletli veya ahaliden, binlerce baba, imkn nispetinde, ellerde bıçak, alınlarda kan, yerde bir kurban, bir nevi imtihan…

        O kadar derin inançla bile hala kavrayamıyor ki…

        Bu kurban^, en azından, evlatlarınızı kurban etmeyin diyedir!

        Madem ki bir koç, bir koyun sünnettir size; evlatları boğazlamayın, kesmeyin, anaları dayanamaz kılmayın diyedir!

        Hançerlerinizi artık, çocukların geleceğine, zihnine, bedenine, fikrine, rüyasına, hülyasına, hayaline, umuduna, hepsini dile getiren hançeresine vurmayın diyedir.

        Kadim soru aynıdır:

        Nasıl olur! Bir baba oğlunu kurban eder mi!

        Bir ana evladının kurban edilişine dayanabilir mi!

        ***

        Bitsin artık bu kanlı, zorlu imtihan. Giyin giydirin, kendinizce en iyi elbiseleri. Tarayın saçları. Bayramı bir kez olsun, bayram yapın!

        Çocukları kurban etmeyin hazretler!

        ***

        Hepinize mutlu, hiç değilse umutlu bayramlar dileğimle; bayram vesilesiyle kendimizle de yüzleşmeye ve tefekküre davetle, biraz müsaade!

        Diğer Yazılar