Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çok enerjik bir hükümet oldu:

        Ayılana gaz, bayılana nükleer!

        Bir yandan Suriye’ye “halka muamele” dersi…

        Bir yandan İran’a “nükleer itidal” farsı.

        Ankara’da gaz bulutu…

        Akkuyu’da nükleer duman!

        İncirlik’te nükleer bomba…

        Kürecik’te bomba kalkan!

        İstanbul’da kılıç kalkan!

        ***

        Bir düşünse, düşünebilirse Şahin İdris Naim Bey bile…

        (Şair İdris Naim Bey olsa, zaten orada bu durumda olmazdı.)

        Yahu bu millete bu gaz yetecek mi, diye.

        Newroz mu, gaz!

        Şampiyon voleybolcu mu, gaz!

        Sivas davası mı, gaz!

        Memur, öğretmen mi, gaz!

        HES protestocusu mu, gaz!

        Öğrenci mi, gaz!

        Gazeteci mi, gaz!

        (Bir de gazı makul bulan, gazlananı gammazlayan demokrat memokrat “gaz”eteciler var elbet!)

        ***

        N’olacak peki?

        Herkesi dövecek misiniz!

        Tamam, herkesi dövecek, herkesi terörist görebilecek gücü olabilir bir devletin; ama bu mudur 12 moniki eylüllere meylüllere çok tepkili demokratik hukuk şeyi!

        Dayak cennetten çıkmadır” diye miydi cennet vaadi!

        Nush ile uslanmayanın hakkı kötektir” diye miydi hak ve hukuk müjdesi!

        Terörle mücadele kanununa karşı; bir terörle böyle mücadele kanunuyla mücadele kanunu mudur, umudumuz!

        ***

        Belki de yeni eğitim-öğretim sisteminin alfabesi şöyle başlamalı:

        Ali bana itaat at; at biat, at!

        Amca bana az piyaz ile duble gaz!

        Melek, ne kadar itiraz o kadar gaz!

        Bir biber bir bibere…

        ***

        Her güçlü metalin bile yorgunluğu olur!

        Bir kısım” bile olsa sadece; acısını halktan çıkarmaktan vazgeçin!

        Gazgeçin değil; vazgeçin!

        Çünkü…

        Bir duman bulutu çökmüş ise üstüne cennetin…

        O cehennemde hiçbir gazcının ruhu huzur bulamaz!

        Not: Gazdan vakit bulup okurlarsa, polislere:

        Vurdukça daha insani şartlara kavuşuyor, aşırı mesai yükünden, amirlerce aşağılanmaktan kurtuluyor olmalısınız!

        Sizi de ezen bir düzen, bir kuş gibi havalanıyor olmalı omuzlarınızdan.

        Çocuklarınız mutlu, eşiniz umutlu!

        Gazladıkça, vurdukça, gül bitiyor olmalı hayatlarınızda!

        Öldürülen polislerin hatırası” bile şiddetle huzur bulmaz!

        Onu da vurur, seni de vurur!

        Denizci Ali Deniz size 15-20 yıllık bir hikaye anlatsın.

        Dindar bir askerin ordudan atılışı; onu ezenlerin de başına gelenler; ama onun itibarını çöpe atan çarkların muhafazakâr hükümet elinde bile dönmesi:

        “Erbakan’a oy verirdim, Eşim tesettürlüydü. Lojmanda kalmayı hiç talep etmedim. Yılın 9 ayı gemide, denizdeydim. Namazlarımı mecburen gemide kılardım. Bazen saçın uzun dedi amirim; bazen emir tekrarında sert konuştun, dedi. Bazen de pantalonun ütüsüz!

        Bazen ben kendimi tutabilmek için kaçtım. Koz verdim.

        Sonunda amirim beni attı.

        Amirim şimdi Balyoz davasında Suga eylem planını yazmaktan tutuklu yargılanan Deniz Albay.

        O zaman ipten ben düştüm. Çünkü o yüzbaşı, ben kıdemli çavuş.

        O zaman istediklerini istedikleri gibi atıyorlardı.

        Bugün AKP bir yasa yaptı. 6191 diye. Sadece Şura ile atılanlara itibarını ve haklarını iade etti. Ordudan böyle atılan herkesi kucaklaması gerekirken, ayırdı.

        Yüz kızartıcı bir suçla atılsaydım, bu yasanın peşinde böyle koşmazdım.

        Hakkaniyet, hak ve hukuk herkes için!

        Sadece (sizden değil diye) gazlanana bakıp nazlanmayın!

        Çünkü onu da bulur, sizi de bulur…

        Onu da vurur, sizi de vurur!

        Diğer Yazılar