Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        30 yıl sonra gelse de, kadrosundaki binlerce eksiğe rağmen, böyle bir davaya kafadan dudak büksek, onca yıl dişimizin battığı dudaklarımız biraz daha yarılır.

        Başarılı darbe” yapan cumhurbaşkanı filan olmuştu ama ilk kez sanık oldu.

        İlk başarılı askeri darbe”, 27 Mayıs; “evet ama yetmez” diyerek yeni “ihtilal” girişimindeki iki subayı, Aydemir ve Gürcan’ı; “darbeye teşebbüs” diyerek, sivillerle işbirliği yapıp asmıştı.

        Özellikle askeri darbe dönemleri, tabii gölgelerindeki “ara demokratik rejimler”de de, nice karar (ve idam), fiilen “hükümeti devirme, Anayasa’yı tağyir, tebdil ve ilga”dan verildi.

        Özellikle darbeciler; asmak, işkence etmek, süründürmek, sürgüne sürmek için hep “kendi suçları”nı attı başkasına.

        Çünkü…

        Anayasa iğfal edenler, anayasa ihlal edilmesine hiç dayanamaz.

        İster asker, ister sivil!

        ***

        Fakat “yargı” ile “önyargılarımız”ın bilmesi gereken bir şey var.

        95 yaşındaki Sanık Kenan Evren, bir arızadan ziyade, ülkenin resmi tarihini temsil ediyor!

        104 yaşındaki Müdahil Berfo Kırbayır ise, hep arıza görülmüş insanlar adına, halkın alternatif tarihini!

        12 Eylül davasına bayılanlar bile bunu zerre düşünmediği sürece…

        Bugünkü tarih itibariyle “darbe paşası”nın yargılanmasına el çırpar ama…

        Paşa’nın temsil ettiği, haklılığını, meşruiyetini ve her partiden millet desteği bulduğu tarihle pek yüzleşemez!

        ***

        Çünkü…

        Tarih; ilköğretim bilgisinden hayatı belirleyen her karara; her name, her kanun, anayasa, yönetmelik ve her tahakküme kadar, Sanık Kenan Evren’e o akıl, imkân, yetki ve rahatlığı vermişti.

        Çünkü…

        Tarih; Müdahil Berfo Kırbayır’a da, uzun bir ömürde bin tür acıya, baskıya, itilmişliğe, dilsizliğe, aşağılanmaya, katliama, sürgüne tanıklık verdi; karşılığında “devlet karakolu”nda oğlunu aldı!

        ***

        1917 doğumlu Sanık Kenan Evren, halihazırdakiler dahil; nice siyasetçi, bürokrat, gazeteci, hukukçu, işadamı ve vatandaşın paylaştığı ezberler, önyargılar, dışlamalar, otoriter anti-demokratik kültür ile büyüdü büyüdü, ezdi ezdi ve yaşlandı…

        1908 doğumlu Müdahil Berfo Kırbayır ise; nice ezber, önyargı, dışlama ve otoriter anti-demokratik kültürün kurbanlarından biri olarak büyüdü büyüdü, ezildi ezildi, yaşlandı.

        ***

        Bu dava herkesin ister olumlu, ister olumsuz vurguyla dediği üzre “sembolik önem” arz ediyorsa...

        Pek üstünde durulmayan esas sembolik önem budur:

        İki tarihin kapışması.

        95 yaşında “Kenan Paşalar Tarihi” ile…

        104 yaşında “Berfo Analar Tarihi”!

        Çünkü Kenan Evren sadece 1980 tarihli darbenin paşası değil…

        Esas, bu ezber tarihin, otoriter tahakküm geleneğinin, askeri de sivili de (ve maalesef çoğumuzu da) içten kuşatmış anti-demokratik kültürün maşasıdır!

        Çünkü Berfo Kırbayır, sadece kayıp bir evladın anası değil…

        Kayıp bir tarihin her sayfasıdır!..

        Kayıp giden hayatların, kaybolmayan acıların, bu cennet toprakları cehenneme çevrilmiş, her kökenden, her inançtan, her köşeden herkesin ebedi müdahilidir!

        ***

        12 Eylül’ün sadece darbesi değil; iddiaları, iddianameleri de bir bakıma yargılanırken…

        Tarih bize şunu sorar:

        Bugün de, yarın tarih olmayacak mı?

        Mesela, o günlerde de bugünlerde de onca genci…

        Mesela, Büşra Ersanlı ya da Ragıp Zarakolu’nu, 12 Mart’ta da, 12 Eylül’de de, bugün 6 Nisan’da da hep şüpheli, hep sanık, hep zanlı, hep mahkum, hep “terörist” yapan “Tarih” hangisidir?

        Berfo Ana Tarihi mi…

        Yoksa hala Kenan Paşa Tarihi mi!

        ***

        Bakın bugün “Öldürülen Gazeteciler Günü”…

        Galata Köprüsü’nde Hasan Fehmi’den beri!

        Bir sorun bakalım: Hepsini hangi Tarih öldürdü?

        Tuzla gaz!

        Tuzla tersane ölümleri yazılarına 2007’de başlamışım.

        Medyanın da uyanma vaktidir ondan sonra.

        Düşen, çarpılan, boğulan” işçi sayısı patlamıştı o ara.

        Dün yine patlama. Ölçümsüz gaza iki ölü!

        Gaz onu da vurur, seni de vurur ya!

        http://www.limteris.net/haber/haber_detay.asp?haberID=25

        http://www.limteris.net/haber/haber_detay.asp?haberID=61

        http://www.limteris.net/haber/haber_detay.asp?haberID=74

        http://www.limteris.net/haber/haber_detay.asp?haberID=93

        http://arsiv.sabah.com.tr/2008/05/11/haber,38C54C04B30D4026940098B0E47C1124.html

        http://arsiv.sabah.com.tr/2008/05/20/haber,F09234CEFE9E491E899C6BF3668B645E.html

        http://arsiv.sabah.com.tr/2008/05/21/talu.html

        Ve öyle, gemi gidiyor, yazı gidiyor…

        Hayat, bağrında kolay ölümlerle akıp ve batıp gidiyor!

        Diğer Yazılar