Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Elimde bir liste var.

        Uzun uzun.

        Keşanlı Ali Destanı” gibi.

        Üstünde Hizmete Özel mi yazıyor, yazmıyor mu, tam seçemedim.

        Ne tür bir Hizmet olduğunu ise hiç anlayamadım.

        Bir isim listesi.

        863 “personel”den eksi 254 eşittir 609 tanesi isim isim listelenmiş.

        Tabiri caizse, “Keşanlı Ali… Mehmet… Ahmet Komutan” hepsini fişlemiş.

        Evli, bekâr, nişanlı, Keşanlı; fark etmiyor.

        Fark şu:

        TSK Dayanışma Vakfı’na mecburen üye olup maaşından kesinti kabul edenler kışı geçirmiş; kabul etmeyip reddedenler fişe ve şişe geçirilmiş!

        ***

        Devletin kimi memuru, sırf amir diye, de ki bir komutan, başka memurları, sözde gönüllü olan bir üyelik ve bağışı “zorla” bile kabul etmedikleri için, isim isim, rütbe rütbe üst komutanlığa bildiriyor.

        En önde sıra numarası, ardından rütbe-statü, sonra isim ve büyük harflerle soyadı, sonra Sicil no’su, sonra birliği.

        Neden komtanım?

        Gönüllü değil mi?

        Sadece paşa gönlü mü olur memlekette; başkasının gönlü, özgür iradesi yok mu?

        Neden liste yapıyorsunuz?

        Kimin için listeliyorsunuz bu insanları?

        İleride ne yapmak için le için listeliyorsunuz?

        Neden sicilleriyle oynuyorsunuz?

        10 senede Jandarma 500 bin kişiyi dinlemiş.

        Demek bir de böyle, kendi kışlanızı, belki bir üstünüzü, ama her astınızı listeliyor, fişliyorsunuz.

        Ne olacak bu listeyle?

        Misal, Hava Kuvvetleri’ndeki, Meclis gündemine bile gelmiş saatlerce süren sorgulardan mı yapacaksınız?

        Peki o paraları ne yapacaksınız?

        OYAK yetmiyor bir de böyle mi dayak atacaksınız?

        Kimlere dağıtacaksınız?

        ***

        Bakın, ben size isim vermeyeyim ama o liste başından döküm vereyim.

        Şöyle:

        1. Subay: Mevcut 142… Üye 110… Üyelik oranı 77% (Böyle İngiliz-Amerikan ya da NATO alfabesiyle yazılıyor yüzde de!)

        2. Astsubay: Mevcut 348… Üye 66… Üyelik oranı 19%

        3. Sivil memur: Mevcut 25… Üye 11… Üyelik oranı 44%

        4. Uzman erbaş: Mevcut 348… Üye 67… Üyelik oranı 19%

        5. Toplam: Mevcut 863… Üye 254… Üyelik oranı 29%

        ***

        Ve ardından “TSK Dayanışma Vakfına Üye Olmayan Personel İsim Listesi” geliyor.

        Tek tek, isim isim.

        Tuhaf değil mi?

        İnsan yahut kendini gördüğü üzre üstün insan, üye olanların ismini yazar.

        Halbuki üye olmayanların ismi listeleniyor.

        Neden?

        Yani herhangi bir gönüllü vakıf, üye olmayanları listelemeye kalkar mı?

        Ne yapacak bu listeyi?

        İkna odası mı kuracak?

        Liste bir albayla başlıyor, birkaç binbaşı, birkaç yüzbaşı, daha fazla sayıda üsteğmen ve teğmen, ama esas, üye olmayanların çoğunu oluşturan, yani büyük çoğunluğu üye olmayı reddeden astsubay ve uzmanlarla sürüyor.

        Bakar mısınız?

        Alttakiler, ezilenler artık pes demiş… Yüzde 19 dışında, ne baskıya, ne korkuya, ne kibarca ricaya, ne başka bir istek, arzu ve temenniye, ne tabii ki hiç yapılmayan tehditlere boyun eğmiş!

        İşte onları fişliyor komtanım!

        Helal olsun dayanışmaya!

        Sanki TSK Dayat(ış)ma Vakfı’dır.

        ***

        Hani Genelkurmay devamlı açıklama yapıyordu; üyelik ve bağışta gönüllülük esastır diye.

        İstediğiniz birliğe, kışlaya sorun; alttakiler üye olmayınca üstünler nasıl baskılar yapıyor diye.

        Peki neden böyle?

        Yani, neden böyle bir baskı oluyor, neden böyle fişlemelere gidiliyor?

        Bu paralar kimlere gidiyor?

        Bu birinci manga soru.

        İkinci manga soru ise, yepyeni bir durum.

        Neden artık böyle itiraz ediyor alttakiler, astlar, hor görülenler?

        Neden, maaşımdan buyur kes değil de artık dur, pes diyorlar?

        Neden o tür zoraki sözde dayanışmayı reddedip birbirleriyle dayanışmayı tercih ediyorlar?

        Neden ezayı, cezayı, hükümet armağanı Disiplin Kanunu’nun yargısız infazını göze alıyorlar?

        Neden eski hamamda eski tas, eski kasta eski ast olmuyor artık?

        ***

        Burada fişlenenlerin adını versem, hem çok ayıp hem çok uzun.

        En iyisi fişleyenin adını vereyim!

        Hoşunuza gider miydi bu, sayın komutan!

        Peki neden Fiş Kebap yapıyorsunuz?

        Çünkü üstün de üstü, dayatanın da dayatanı, fişçinin de fişçisi var!

        Askeriyede de fişçi sınıfı işçi sınıfına karşı!

        Askeri vesayet bir de böyle bitmiş olmalı…

        Yaylalar, yaylalar!

        ***

        Bir de not; skandallara meraklı olanlar için:

        Skandal ise bu da skandal!

        Hem de yurdun her köşesinde on binlerce insanı kapsıyor. Tam sayıyla en az 200 bini bulur mu, bulur! (Tabii Elazığ’da olduğu gibi birbirini vurunca attakiler, bir eksiliyor yine!)

        Fişleme ise bu da fişleme!

        Hem de, üzerindeki tarihle, 18 Şubat Fişlemesi!

        Yani, şubatsa bu da şubat!

        Dönenler, dönmeyenler!

        Dönenlerine kavuşanların bayramı bayramımız olsun.

        Ama bir de dönmeyenler var.

        Binlerce.

        Dönmedikleri bir yana, bir mezar taşları yok.

        Duası dudaklarında, gözyaşlarından tas tas suyu avuçlarında, isimleri dillerinde, resimleri ellerinde bekleyenleri, bir cumartesi yine Galatasaray Meydanı’nda sustu ve seslendi.

        Bu kez bir 14 Mart’ta alınıp yok edilen Yusuf Erişti için.

        Çünkü zaten her güne bir kayıp var; bazen birkaç birden.

        Bu kez 22 yıllık bir bekleyişle.

        Devrin İçişleri Bakanı Aksu’nun “Bizde yok, biz almadık” deyişiyle, gözaltında kayboluşları “bizden bize” miras onca kaybın hatırası ve “Bari akıbetimizi bulun, bari mezarımızı bilin” vasiyetiyle.

        Tam tabiriyle, bir kemik olsun, kavuşabilmek umuduyla!

        Diğer Yazılar