Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YAZIN DA bunalım olur mu diyorsunuz herhalde bana. Ben son 4 senedir, kış değil yaz bunalımına giriyorum. Çünkü son 4 senedir havalar hiç normal değil. Hele ki İstanbul'daki nem hiç normal değil. Eskiden en azından yaz gecesi keyfimiz vardı. Şimdi ise bu sıcakların insanlar tarafından neden bu kadar sevildiğini bir türlü anlayamıyorum. Her şeyim aksi yani anlaşılan. Yaz aylarında bedenimde bir gerginlik ve huzursuzluk olur mesela. Yaşasın açık ayakkabılar ve şortlar diye bir sevince de kapılmam. Depresyona girmem ama bunalırım. Sadece havadan da değil, hayattan bunalırım. Bu yüzden kış boyunca, artık yaz gelsin diyen insanları hiç mi hiç anlamam.

        SICAK VE TÜYLÜ CANAVAR GİBİ...

        Zaten insanlarla tıkış tıkış olmaktan hiç bir zevk alamayan ben, bir de sıcakta tıkış tıkış olma fikrine bir türlü alışamadım. Çeşme ya da Bodrum'a gittiğim zaman o sahillerdeki kalabalık ödümü kopartır. 40 derecede seyreden sıcaklık bana sıcak çarpması ve gıda zehirlenmesini hatırlatır. Güneşlenmeyi aklımın ucundan bile geçiremem, kendimi kanserle sarmaş dolaş uzanıyormuş gibi hissederim. Terlemeyi ve nefes alamamayı eğlenceli bir şey olarak göremedim ben. Gündüzleri sahilde kocaman sıcak ve tüylü bir canavar tarafından alıkoyulmuş ve bana zorla sarılmaya çalışıyormuş gibi hissederim. Bir kere sürekli başım döner ve midem bulanır, kalbimde çarpıntı eksik olmaz. Her sene yazın, Türkiye'nin en iyi kalp doktorlarını araştırırım. Ben bu araştırmayı yaparken, tanıdıklarım bana psikiyatr tavsiyeleri verirler. O sırada güneş kızgın kumlara vurur, terli yüzlerce insan etrafımda dolanır ve çoğu zaman da nefes alamadığımı hissederim.

        GÜNEŞE KÜFÜRLER YAĞDIRIRIM

        Ağzıma bir lokma yemek atamadığım gibi, içimden güneşe küfürler yağdırırım. Su içip, suya girip kendimi sakin tutmaya çalışırım. Hatta bana kalsa, yazı klimalı bir odada geçirebilirim. Fakat sürü psikolojisinin baskısı altında olduğum için bunu da gerçekleştiremiyorum. Arkadaşlarım ve ailem bana "Neyin var senin?" diye sordukça, kendimde daha büyük sorunlar aramaya kalkıp, gerçekten tuhaf olduğumu ya da çıldırmakta olduğumu düşünüyorum. İnsanların yaz mutluluğunu neden benimseyemediğimi bir türlü anlamıyorum.

        Geçen gün yine bir akşam yemeğindeyiz. Hava bence 60 derece. Masada yaklaşık 8 kişi, nasıl kahkahalar atarak yemekleri midelerine indiriyorlar belli değil. Ben ise hep aynı soruyu soruyorum: "Çok sıcak değil mi?" Arada bir klimanın olduğu, mekânın iç kısmına gidip geliyorum. Etrafımda benimle aynı tepkiyi verecek birini ya da bir bakış arıyorum ama yok. Herkes nasıl mutlu, nasıl memnun. Ben ise damarlarımın giderek genişlediğini ve vücudumun içerisinde pelteleşmeye hatta kendilerini bırakmaya başladıklarını hissediyorum.

        İLİŞKİLERİM YAZIN BİTER

        Arada kimseye çaktırmadan iki panik atak geçiriyorum. (Bu konuda uzmanım) Yağmur yağsın diye dualar ediyorum. Hani yağmur yağsa, herkes yemek yediğimiz masadan koşarak kaçacak ve ben tek başıma serin ve ıslak bir havada yemeğimi bitirebileceğim. Bunun gibi hayaller kuruyorum. Mesela bugüne kadar bütün ilişkilerim yaz aylarında bitmiştir. Yazın bana bulaşmamak, mümkünse benimle program yapmamak, bir şeyin yerini bile sormamak gerekir. Yazın cep telefonum çaldığında açmam, gelen mesajlara kendi keyfi zamanımda cevap verebilirim. Kafam o kadar karışık oluyor ki, "Akaretler'den sola sapacaksın" diyen birine "Akaretler neydi ki?" diyebiliyorum. Sıcağın yarattığı stresle başa çıkamıyorum. Ölü bir adamı defnetme işini bana verseler, psikolojim daha az bozulabilir.

        Bu yıl işler dolayısıyla yazı kutuplarda geçirme şansım olmadı. Hafta sonları yine Bodrum/Çeşme hattında olacağım. Herhangi bir plajda suratını buruşturmuş denize girerken söylenen veya çıldırmış bir kadın görürseniz, o kadının ben olma olasılığı çok yüksek. Artık eylül ayına geçsek diyorum da ben de 40 gündür kaybettiğim kimliğime yeniden geri dönebilsem...

        Diğer Yazılar