Yerel Haber Hattı 0536 266 79 69
KONUŞMAYI BAŞLAT
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

Ceyda ERENOĞLU / YAZI DİZİSİ 1 / GAZETE HABERTÜRK

BAŞLARKEN

Grip virüslerinin ortalığı kasıp kavurduğu yeni bir kış daha yaşıyoruz. İşgücü kayıpları, hastane yatışlarındaki artış, ekonomik faturanın ağırlığı ve yol açtığı ölümler hastalığı hafife almamamız gerektiğini gösteriyor.

Bu noktada griple ilgili doğru bilgilenmemiz ve yüzümüzü bilimsel gerçeklere çevirmemiz şart. Bu yazı dizisini hazırlamaktaki amacımız da bu. Türkiye’de bu konudaki yetkinlikleriyle dikkat çeken Sağlık Bakanlığı Grip Bilim Kurulu Üyesi iki isim konumuzun rehberleri olacak. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Alerji-İmmünoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Bakır ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan gripte dünya ve Türkiye gerçeğini, gribin nasıl bir hastalık olduğunu, hastalıktan korunmak için yapılması gerekenleri, tedavide yapılan yanlışları ve kimlerin daha dikkatli olmaları gerektiğini anlatıyor.

Grip (influenza) tüm dünyada önemli sayıda ölüme ve ekonomik kayıplara yol açan bir hastalık. Mevsimsel grip her yıl dünya nüfusunun yüzde 5 - 10’unu, çocukların ise yüzde 20-30’unu etkiliyor ve zatürreeye bile neden olabiliyor. Halk arasında nezle ile belirti veren her hastalık “grip” olarak adlandırıldığı için gerçek gribin önemi yeterince anlaşılamıyor. Peki neye grip deniyor ve neden oluyor? İnfluenza virüsünün sebep olduğu, birincil olarak üst ve alt solunum yolunu tutan, ikincil olarak tüm vücuda yayılabilen bulaşıcı hastalık “grip” olarak adlandırılıyor.

BULAŞMA BELİRTİLERDEN BİR GÜN ÖNCE BAŞLIYOR

Virüs, solunum yolunda yerleştiği hasta öksürüp aksırdığında veya konuştuğunda damlacık yoluyla sağlıklı kişinin ağzına veya burnuna bulaşıyor. Diğer bulaşma yolunun cansız yüzeylerde bulunan virüsün bu yüzeylere dokunan kişiler tarafından el, ağız, göz ve buruna taşınması olduğu belirtiliyor. Virüsü alan kişi hastalık belirtileri ortaya çıkmadan 1 gün önce hastalığını başkalarına bulaştırmaya başlıyor. Bulaştırma süreci belirtiler başladıktan sonra 6 - 7 gün daha devam ediyor. Bu süre çocuklarda daha uzun olabiliyor.

Ülkelerin çoğunda detaylı hesaplamalar olmasa da tüm dünyada her yıl 3 - 5 milyon grip olgusunun yatış gerektirecek kadar ağır seyrettiği bildiriliyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde 2003 yılında 24.7 milyon grip olgusu sonucu 31.4 milyon poliklinik başvurusu yapılması ve 334 bin hastane yatışı gerçekleşmesi de bunu gösteriyor.

YILDA 250 BİN-500 BİN ÖLÜMLE KARŞILAŞILIYOR

Gribin dünyada yılda 250 bin-500 bin ölüme neden olduğu tahmin ediliyor. ABD’de 2003 yılında yapılan bir araştırmada ülkede o yıl grip nedenli 41 bin ölüm olduğu ve bu hastalığın 87 milyar dolar kayba sebebiyet verdiği belirtiliyor. Ülkemizde gribin neden olduğu ölümlerin sayısına ilişkin net bilgi bulunmamakla birlikte Sağlık Bakanlığı 2014 - 2015 grip mevsiminde Türkiye’de 57 kişinin grip nedeniyle yaşamını kaybettiğine dikkat çekiyor. Uzmanlar, “Asıl sayının bundan çok daha fazla olduğunu tahmin ediyoruz” diyor ve ekliyor: “Akut şiddetli solunum yolu hastalığı olup hastaneye yatırılan veya hastanede yatmaktayken bu duruma düşen hastalar ile altta yatan kronik hastalığı bulunan ve 65 yaşın üzerindeki kişilerde influenza virüsü verileri olmadığı için gribe bağlı ölüm sayısı açıklananın epey üstünde olmalı.”

EN ÇOK DOMUZ GRİBİ GÖRÜLÜYOR

Sağlık Bakanlığı sürveyans verilerine göre bu yılın ilk verileri ülkemizde H1N1 (Domuz gribi olarak adlandırılan virüs) ve H3N2 (mevsimsel grip) virüslerinin dolaşımda olduğunu gösteriyor ve H1N1 virüsünün daha fazla görüldüğüne işaret ediyor.

H1N1 pandemisinden bu yana yapılan gözlemler gösteriyor ki özellikle H1N1 tipi grip virüsü sadece risk gruplarında değil, sağlıklı erişkinlerde de hastalığın ciddi seyretmesine ve ölümlere neden olabiliyor. 2014 - 2015 grip mevsiminde ülkemizde 57 grip ölümünün 43’ünün H1N1 tipine bağlı olduğu biliniyor.

H1N1 domuz gribi virüsü ile H3N2 mevsimsel grip virüsünün klinik seyri ve ciddiyeti birbirinden çok farklı olmasa da her birinin salgın sırasındaki oranı ülkeden ülkeye farklılık gösterebiliyor. Hangi türün daha fazla ölüme neden olacağını ülkede görülen türün ağırlık oranı ve toplumun genel olarak virüse karşı bağışıklık derecesi belirliyor.

BU BELİRTİLERİ CİDDİYE ALIN

-38 derece veya üzerinde ateş
-Solunum yolu belirtileri: Öksürük, aksırık, burun akıntısı, ses kısıklığı, gözlerde sulanma, boğaz ağrısı
-Sistemik belirtiler: Baş ağrısı, kas-eklem ağrıları, halsizlik, iştahsızlık, kusma, ishal

ŞİDDETLİ BAŞ VE VÜCUT AĞRISINA DİKKAT!

Soğuk algınlığı ile grip arasındaki temel farkın hastalığın şiddeti olduğu belirtiliyor. Grip hastalığı viral solunum yolu enfeksiyonları arasında en şiddetlisi olarak kabul ediliyor. Bu durum hastanın fiziksel kapasitesini önemli ölçüde azaltıyor. Gripte genellikle daha yüksek ateş, halsizlik ve iştahsızlık gibi belirtiler görülüyor. Hastalık yetişkinleri işinden, çocukları ise okuldan alıkoyacak şiddette olabiliyor. Şiddetli baş ve vücut ağrıları gribin ayırt edici özellikleri arasında bulunuyor.

GRİPTE YAPMANIZ GEREKEN 6 ŞEY

-Grip olduğunuzda tıbbi hizmet dışında başkalarıyla teması azaltıp evinizde kalın.

-Hastaların çoğunun herhangi bir tedavi almadan kendiliğinden iyileştiği gerçeğini unutmayın.

-Öksürür veya aksırırken ağız ve burnunuzu kapatın.

-Elinizi sık sık sabun ve su ile veya alkollü dezenfektanla temizleyin.

-Ağız, burun ve gözlerinize dokunmaktan kaçının.

-Bol sıvı ve yeterli kalori almaya özen gösterin.

GRİP TEDAVİSİNDE ANTİBİYOTİĞİN YERİ YOK

Grip söz konusu olduğunda risk grubuna dahil olan kişilerin doktora başvurmaları ve yapılan değerlendirmeye göre antiviral ilaçlarla tedavi edilmeleri gerekiyor. Ateşten dolayı huzursuzluğu, fiziksel rahatsızlığı, baş veya vücut ağrıları olanlara ateş düşürücü ve ağrı kesici ilaçlar verilebiliyor. Grip bir virüs olduğu için virüslere etkisi olmayan antibiyotiklerin hastalığın tedavisinde yeri bulunmuyor. Antibiyotikler zatürree, orta kulak iltihabı veya sinüzit gibi bakteri enfeksiyonlarının hastalığa daha sonra eklenmesi durumunda kullanılıyor. Önceden verildikleri takdirde bu komplikasyonların oluşmasını önlemedikleri gibi gereksiz kullanılan antibiyotikler, tedavinin zorlaşmasına neden olabiliyor.

TEHLİKEYE DAVETİYE ÇIKARAN 4 YANLIŞ

-Kişinin tehlike işaretleri olduğu halde sağlık kurumuna başvurmaması veya geç başvurması.

-Risk grubunda olan kişilerin tedavi olmamaları.

-Kusmaya veya ishale rağmen yeterli sıvı alınmaması.

-Zatürree, dehidrasyon (susuz kalma), kronik hastalığın kötüleşmesi, kalp yetmezliği gibi komplikasyonların farkına varılmaması.

GRİP EN ÇOK KİMLERİ ÖLDÜRÜYOR?

-Küçük çocukları.

-65 yaşından büyük yaşlıları.

-Bağışıklık sisteminin virüslere karşı gücünün nispeten az olduğu kişileri.

-Gebeleri.

-Kronik akciğer, kalp, böbrek, kan, karaciğer, nörolojik hastalıkları olanları (gerek lokal gerekse genel bağışıklık aktivitesinin zayıfladığı durumlarda) daha çok tehdit edip ölümlerine bile neden olabiliyor.

YAZI DİZİSİ 2

Grip sağlıklı kişileri tehdit etse de en çok risk grubundaki hastalara zarar veriyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) “Risk grupları mutlaka aşılanmalı” uyarısına karşın ülkemizde bu grupta bulunan kişilerin aşılanma oranının sadece yüzde 4 oluşu şaşırtıyor. Bu vahim tabloya gribi hafife almamız ve bilgi eksikliğimiz yol açıyor

Sağlık Bakanlığı Grip Bilim Kurulu Üyesi iki isim; Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan ve Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Alerji - İmmünoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Bakır bugün de yazı dizimizin bilimsel rehberleri olacaklar.

Grip dünya üzerinde insan ölümüne en çok yol açan ve yarattığı tehlikenin farkında olunması gereken bir hastalık. Her ülkede görülmesi ve salgına dönüştüğünde kıtalar arasında çok hızlı yayılım göstermesi en önemli özellikleri arasında. Tarihte gözlenen 3 büyük grip salgınında 150 milyon civarında insanın ölümü hastalığın ciddiye alınması gerektiğini gösteriyor. Halk arasında nezleyle (soğuk algınlığı) karıştırıldığı için küçümsenen hastalık, dünya üzerinde her yıl yaklaşık 500 bin ölüme neden oluyor. Mevsimsel gripte ölüm oranı binde bir ile yüzde bir arasında değişirken pandemilerde (kıtalararası salgın) bu oran yüzde 3’e kadar yükseliyor. Türkiye’de bu konuda sağlıklı sayısal veriler söz konusu olmasa da her yıl gribe bağlı binlerce ölüm gerçekleştiği tahmin ediliyor.

GRİP OLAN KİŞİ YATMA İHTİYACI HİSSEDER

Grip nezledeki gibi hafif ateş ve burun akıntısı ile seyretmiyor. En belirgin klinik tablonun yüksek ateş, yaygın kas ağrıları, baş ağrısı, kırıklık ve öksürük olduğu belirtiliyor. Grip geçiren hastalar genellikle ayakta dolaşamıyor ve yatma ihtiyacı hissediyor. Bu nedenle sokakta veya işyerinde karşılaştığınız bir arkadaşınıza “Geçmiş olsun!” dediğinizde, “Grip oldum ama önemli değil!” yanıtını alıyorsanız bu yanıt o kişinin grip değil “nezle” olduğunu gösteriyor.

DSÖ SALGIN İÇİN UYARIYOR

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) gribi önlenmesi gereken hastalıklar içinde değerlendiriyor ve bütün ülkelerdeki risk gruplarının düzenli aşılanmasını öneriyor. Örgüt ayrıca yeni virüslerle ortaya çıkabilecek salgınlar için de hazırlıklı olunması gerektiği uyarısında bulunuyor. Bu uyarılar ışığında aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkeler böyle bir durumda gerekli olabilecek aşı stoklarını bulundurup gerektiğinde yeniliyorlar. Sağlık Bakanlığı ise ilgili personele bu konuda her yıl eğitim veriyor.

POLİS VE ASKERLER DE HASTALIKTAN KORUNMALI

Grip her bireyde ağır hastalık tabloları yaratsa da 2 yaş altı çocuklar, 65 yaş ve üzerindeki kişiler, kronik akciğer hastalıkları, şeker hastalığı, kronik böbrek hastalığı, kronik kalp hastalığı olanlar (koroner hastalıklar dahil), sigara içenler ve gebeler ağır ve ölümcül grip açısından daha fazla risk taşıyorlar. Bunun dışında sağlık personeli ve yaşlı bakım merkezlerinde çalışan kişiler hem kendi sağlıkları hem de kritik hastalara bulaştırma potansiyelleri nedeniyle risk grubunda yer alıyorlar. Ülkede zorunlu işlerin yürütülmesini sağlayan polis, asker ve itfaiye personeli gibi çalışanlar da grip geçirdiklerinde ortaya çıkabilecek problemler nedeniyle riskli grupta kabul ediliyorlar.

RİSKLİ GRUPLAR

-65 yaş ve üzerindeki kişiler

-2 yaş altındaki bebekler

-Gebe kadınlar

-Kronik akciğer hastalığı olanlar (KOAH ve astım dahil)

-Kronik kalp hastalığı olanlar (kalp yetmezliği ve koroner arter hastalıkları - miyokard enfarktüsü riski taşıyanlar dahil)

-Kronik karaciğer hastalığı olanlar (sürekli alkol kullananlar dahil)

-Uzun süreli sigara alışkanlığı olanlar

-Kronik böbrek hastalığı olanlar

-Mesleği nedeniyle risk taşıyanlar: - Sağlık personeli - Yaşlı bakım yurtlarında çalışanlar - Polis, asker ve itfaiye personeli gibi kritik görev yapanlar.

GRİPSENİZ 5 GÜN OKULA YA DA İŞE GİTMEYİN!

-Kapalı ve havalandırmasız odalarda insanlarla birlikte bulunmaktan kaçının.

-Grip olanların en az 5 gün süre ile işe ya da okula gitmemesi gerektiği için hastaların toplumdan uzak durmasını sağlayın. (Salgınlar sırasında İl Hıfzısıhha Kurulları tarafından okulların kapatılması nedeni budur.)

-Gripte 1 metrelik mesafe kritiktir. Hastalara 1 metreden daha fazla yaklaşacaksanız maske takın.

-Gripte bulaşma sadece havadan değil hastanın öksürük ve hapşırığıyla havaya saçılan virüslerin ortak kullanılan telefon, bilgisayar, masa gibi aletlere bulaşması ve sağlıklı kişilerin buraya dokunup virüsü ağızlarına bulaştırmasıyla da olmaktadır. Bu nedenle bilinmeyen temaslardan sonra elinizi mutlaka yıkayın.

-Her yerde su ve sabun bulamayacağınız için grip aktivitesinin arttığı dönemlerde cep veya çantalarda alkollü el dezenfektanları taşıyın. Bu dezenfektanlarda alkol oranının yüzde 60’ın üzerinde olmasına dikkat edin ve ıslak mendillerin faydası olmadığını unutmayın.

-Öksürürken ve hapşırırken ağzınızı kapatın. Bu sırada elleriniz yerine bir mendil veya kolunuzun iç kısmını kullanın.

-Bütün bunların yanında en etkili yöntemin aşı olduğunu hatırlayın.

ÇOCUKLARDA VE YETİŞKİNLERDE BELİRTİLERİ FARKLI

ÇOCUKLARDA

-Normalden hızlı soluma veya nefes alma güçlüğü

-Morarma

-Yeterli sıvı alamama

-Uyandırılamama veya yeterli iletişim kuramama

-Huzursuzluk (ağlamanın durdurulamaması)

-Ateş ve solunum belirtileri azalmışken ateş ve öksürüğün yeniden artması

-Ateşle birlikte döküntü

YETIŞKINLERDE

-Nefes darlığı

-Göğüs veya karında basmakla oluşan ağrı

-Ani bilinç bulanıklığı

-Şiddetli veya sebat eden kusma

DÜNYANIN EN ÖLDÜRÜCÜ GRİP SALGINI VE ATATÜRK

Tarihteki en büyük grip salgını 1918 - 1919 yıllarında yaşanıyor. Bütün dünyada 150 milyon civarında insanın ölümüne neden olan bu salgın, “İspanya gribi” olarak adlandırılsa da tüm dünyada ölümlere ve büyük yıkıma yol açıyor. Çok sayıda sanatçı, bilim adamı ve devlet başkanının bu salgında yaşamını yitirdiği, hastalığın, hastalanan her 2 kişiden birinde ölümle sonuçlandığı belirtiliyor. Bu salgın sırasında hastalığa yakalanan devlet adamlarından biri de Mustafa Kemal Atatürk oluyor. Grip nedeniyle bir hafta yatmak zorunda kalan Atatürk yüzde 50’lik yaşam şansını iyi kullanıyor ve hayatta kalıyor. Oysa günümüzde o salgına neden olan virüs aşı ile önlenebiliyor. Sonrasında meydana gelen “Asya” ve “Hong Kong” salgınlarında ise 5 milyon kişi hayatını kaybediyor.

SON 10 YILDA İKİ BÜYÜK SALGIN

Türkiye’nin son 10 yılda iki pandemi (kıtalararası salgın) yaşadığı belirtiliyor. 2006 yılında 12 vaka ve 4 ölüm ile geçirilen kuş gribi salgını yüzde 30 - 50 ölüm oranıyla seyreden ağır bir grip tablosuna neden oluyor. İkinci kıtalar arası salgın 2010 yılında ortaya çıkıyor. Halk arasında “domuz gribi” adı verilen hastalık insandan insana bulaşıyor ve soruna mevsimsel grip içerisinde değerlendirilen H1N1 virüsü neden oluyor. Bu salgında kayıtlara geçen 700’e yakın ölüm meydana geliyor ve bunların 29’unun gebe kadınlar olduğuna dikkat çekiliyor.

GRİPLE İLGİLİ DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR

YANLIŞ: Gribin tedavisi yoktur.

DOĞRU: Grip, hastalığın ilk üç günü içerisinde, başlandığında hastalığın şiddetini azaltan ve süresini kısaltan ilaçlarla tedavi edilebilir.

YANLIŞ: Grip aşısı korumuyor. Aşıya rağmen insanlar grip oluyor.

DOĞRU: Grip aşısı yüzde 100 olmasa da hastalığı önleyen daha da önemlisi ölümden koruyan bir aşıdır.

YANLIŞ: Grip aşısını zamanında yaptırmayınca aşı zamanı geçmiş demektir.

DOĞRU: Grip virüsü yapısını sıkça değiştirdiği için aşının içeriği her yıl yeniden gözden geçirilmekte ve o yıla ait aşı üretilmektedir. Ortalama koruyuculuk süresi 6 aydır. Ülkemizde grip aktivitesi mayıs ayı sonuna kadar devam ettiği için aşı bu süreç içerisinde herhangi bir zamanda yapılabilir ve kişiyi 6 ay boyunca korur.

TEDAVİ İÇİN BAŞVURMAKTA GEÇ KALIYORUZ

ABD dünya üzerinde grip aşısını 6 aylıktan büyük tüm vatandaşlarına uygulayan ülke olma özelliğiyle dikkat çekiyor. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu diğer ülkeler ise grip aşısını özellikle risk gruplarına öneriyor. Uzmanlar, “Gelişmiş ülkelerde risk gruplarında aşılanma oranı daha yüksekken bizde bu oran ne yazık ki yüzde 4’ü geçmemekte” diyor. Etkin tedavi olanaklarına rağmen vakaların erken dönemde sağlık kuruluşlarına başvurmamalarının en büyük nedeninin halk arasında gribin küçümsenmesi olduğu belirtiliyor. Gribin önlenmesi ve tedavisi mümkün bir hastalık olduğu gerçeği konusunda yeterli bilinç oluşturulamamış olması da hastalıkla mücadeleyi zorlaştırıyor.

KAMUOYU YANLIŞ BİLGİLENDİRİLİYOR

İstatistiki verilere göre Türkiye’de bu dönemde 10 binlerce veya 100 binlerce vaka görülmesi, 1000 -1500 civarında da ölüm olması bekleniyor. Gribin yol açtığı birkaç ölümün sıra dışı olarak değerlendirilmesi ve bu konuda panik yaşanmasının bilgi eksikliğinden kaynaklandığına dikkat çekiliyor.

GRİPTE SON DURUM

Uzmanlar, “Şu anda grip vakalarında beklenen artış dönemini yaşıyoruz. Daha önceki yıllarda bu dönem genellikle ekim sonu kasım başında olurken küresel ısınmayla birlikte grip aktivitesinin başladığı dönem kasım sonu aralık başına kaymıştır. İçinde bulunduğumuz dönemdeki grip vakaları geçmiş yıllardan farklı değildir. Gerek klinik tablo gerek vaka sayısı açısından bir farklılık bulunmamaktadır. Şu günlerde dolaşımda başta H1N1 olmak üzere H3N2 gibi A grubu grip virüsleri ile B tipi virüsler görüyoruz” diyor.

YAZI DİZİSİ 3

Grip mevsiminin gelmesiyle çevremiz ayakta duramaz hale gelip yatağa düşen hastalarla doldu. Oysa griple mücadele için güçlü bir bağışıklık sistemi gerekiyor. Bu noktada bilimsel araştırmalarla destekli bitkisel formüllerin doğru kullanımı hem hastalığa yakalanmayı zorlaştırıyor hem de hastaların daha çabuk iyileşip ayağa kalkmalarını sağlıyor. İşte Türkiye Fitoterapi Derneği Başkanı Prof. Dr. Ekrem Sezik ve Uzman Doktor Elif Güveloğlu’ndan griple mücadeleye yardımcı bilimsel öneriler.

PROF. DR. EKREM SEZİK’TEN AYAĞA KALDIRAN TARİFLER

AFRİKA SARDUNYASI GRİBE KARŞI

Soğuk algınlığna iyi geldiği bilinen “Afrika sardunyası” isimli bitkinin köklerinden elde edilen bitkisel ilacın grip üzerinde de etkisi var mı? Araştırmacılar, 2012 yılında Afrika sardunyası bitkisinin özütünü değişik grip (influenza) virüslerine karşı deniyorlar. Bu çalışma sonucunda ürünün pandemik H1N1 ve sentetik bir antiviral madde olan oseltamivire karşı hassas ve dayanıklı, mevsimsel H1N1, H3N2 virüslerine (doza bağlı olarak toksik olmayan dozlarda) karşı etkili olduğu görülüyor. Çalışmada özütün doğrudan antiviral etkiye sahip olmamasına karşın virüslerin üremesini farklı bir mekanizma ile inhibe ettiği sonucu çıkıyor.

Daha ileri çalışmalar pozitif sonuçlar verirse, Afrika sardunyası kök özütünün domuz gribinde sentetik antivirallerle beraber kullanılmasının mümkün olabileceği belirtiliyor. Bu özütün kökünün bağışıklık sistemine pozitif etkileri olduğunu belirten çalışmalar da bulunuyor.

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİZİ EKİNEZYAYLA GÜÇLENDİRİN

Bağışıklık sistemini kuvvetlendirici ve harekete geçirici en iyi bitkinin ekinezya olduğuna dikkat çekiliyor. Kış mevsimine girerken bu ürünün özellikle damla formunda olanlarının 1 – 1.5 aylık kür şeklinde kullanımı öneriliyor. Sürekli kullanımın bağışıklık sisteminde tembelleşme ve düşüşe neden olduğu belirtiliyor. Prof. Dr. Ekrem Sezik, “Son yıllarda yapılan araştırmalar ekinezyanın enfeksiyonun başlangıcında kullanılması halinde, belirtilerin hafiflediğini ve enfeksiyon süresinin kısaldığını gösteriyor” diyor.

IHLAMUR-ZENCEFİL KARIŞIMI RAHATLATIR

Ihlamur-zencefil karışımlarının çay olarak içilmesi hastanın rahatlamasını sağlayarak terleme ve öksürük gibi belirtilerin azalmasına yol açıyor.

GÖĞÜS YUMUŞATICI KIŞ ÇAYI

MALZEMELER :

-Ihlamur (1 poşet),
-Papatya ( 1 poşet),
-Adaçayı (1 poşet)
-Karanfil (4-5 adet)
-Tane karabiber (4 -5 adet)
-Zencefil ( 2-3 ince dilim)
-Bir tutam kekik
-Orta boy bir elmanın kalın soyulmuş kabuğu

HAZIRLANIŞI: Tüm malzemeleri yarım litre sıvı alabilecek bir porselen demliğe koyun. Üzerine 4 su bardağı kaynar su ilave edip 15 dakika kadar çay gibi demleyin ve süzerek için. 1 - 2 kaşık tatlandırıcı ekleyebilirsiniz. Göğüs yumuşatıcı, balgam söktürücü ve rahatlatıcı olarak kullanılabilir.

BOĞAZ AĞRISINDA ADAÇAYLI GARGARA HAZIRLAYIN

“Her boğaz ağrısında hemen sentetik maddelerden hazırlanan gargaralardan kullanmayın” diyen Prof. Dr. Ekrem Sezik, gargaranın adaçayı ile hazırlanması gerektiğini söylüyor. İşte kolaylıkla hazırlayabileceğiniz doğal bir gargara tarifi:

HAZIRLANIŞI: Porselen bir kupaya 1 poşet adaçayı koyun ve üzerine kaynar su ilave edip 10 dakika kadar bekletin. Hazırladığınız bu sıvı ile günde 5 - 6 defa gargara yapın. Her defasında taze hazırlamanız gerektiğini unutmayın. Hazırladığınız gargaranın boğazınızın ağrı ve yanmasına iyi geleceğini göreceksiniz.

ZENCEFİLLİ BALLI LİMONATA

MALZEMELER:
-5 adet kalın kabuklu ve kabuğu işlem görmemiş doğal limon
-Yarım demet taze nane
-1 kibrit kutusu taze zencefil
-İyi kalite doğal bir süzme bal (arzu edilen miktarda)

HAZIRLANIŞI: İlk olarak bir cam kabın içine limonata için gerekli olacak kadar içme suyu koyun ve bu suyun içine, rendenin en ince tarafı ile hem limon kabuklarını hem de taze zencefili rendeleyin. Ardından mikserde iyice incelttiğiniz nane yapraklarını suya atarak yarım saat bekleyin. Son olarak karışımın suyunu sürahiye süzüp arzu edilen miktarda balla tatlandırın. Eğer bala alerjiniz varsa veya balın kalitesinden emin olamıyorsanız şeker ekleyin.

UZMAN DOKTOR ELİF GÜVELOĞLU’NDAN ŞİFA VEREN FORMÜLLER

BU ZORLU SAVAŞTA ZENCEFİLDEN YARDIM ALIN

Griple savaşta en etkili besinlerin başında zencefil geliyor. Zencefilin içerisinde onlarca doğal antibiyotik keşfedildiğini söyleyen Uzman Doktor Elif Güveloğlu, bitkinin bu yönüyle hem bakterilere hem de virüslere karşı etkili olduğuna dikkat çekiyor. ‘Journal of Ethnopharmacology’ Dergisi’nde yayınlanan bir çalışma taze zencefilin, dünyada en yaygın grip etkeni virüslerden olan (HRSV- insan solunum sinsityal) virüsünün, deneysel ortamda üremesini engellediğini gösteriyor. Solunum yolu hücrelerinin de kullanıldığı kapsamlı araştırmada, zencefilin yalnızca virüsün üremesini engellemekle kalmadığı, solunum yolu epitel hücrelerine tutunmasını da engellediği belirtiliyor.

TAZE ZENCEFİLİ NASIL TÜKETMELİ?

MALZEMELER:
-Yarım kibrit kutusu kadar çiğ zencefil
-Yarım nar (dış kabuğu soyulmuş, iç zarları ile birlikte)
-1 elma
-1 kivi
-1 mandalina veya portakal (kabuklu)

HAZIRLANIŞI: Tüm malzemeyi kabuklarıyla birlikte katı meyve sıkacağından geçirin. Çocuklara verilecekse yarısını ballı su ile karıştırın.

ZENCEFİL ÇAYI:

-1 kibrit kutusu taze zencefil (ince ince dilimlenmiş)
-1 avuç kurutulmuş ıhlamur çiçeği
-1-2 kabuk tarçın
-8 - 10 karanfil tanesi

Porselen bir demliğe tüm malzemeyi koyun ve üzerine kaynar su boşaltarak alttaki çaydanlığın buharı ile en az 20 - 25 dakika siyah çay demler gibi demleyin.

NAR KABUĞU ÇAYI

MALZEMELER:

-İnce doğranmış bir adet taze nar kabuğu

HAZIRLANIŞI: Doğranmış nar kabuklarını porselen demliğe koyun ve üzerine yarım litre kaynar su boca ettikten sonra 10 - 15 dakika demleyin. Günde 2 su bardağına kadar tüketilebilir. Tadı acı da olsa etkili bir mikrop öldürücüdür. 5 yaşından itibaren çocuklara vermek ve acı gelirse kaynar su eklemek mümkündür.

KUŞBURNU ÇAYI

MALZEMELER:
-1 avuç kuşburnu
-Yarım litre içme suyu

HAZIRLANIŞI: Kuşburnu meyvelerini kestane dilimleri gibi bıçakla tek tek ikiye ayırın. Ardından porselen bir kaba koyup üzerine soğuk içme suyu ilave ederek kaynayan bir çaydanlığın üzerine oturtun. Yarım saat kadar bu şekilde demlenmeye bırakın. Kaynar su kuşburnu meyveleri ile doğrudan temas etmediği için bu yöntemle kuşburnundaki C vitamininden ve diğer antioksidanlardan daha fazla yararlanırsınız.

GRİP SAVAŞÇISI BAHARATLAR
-Sumak
-Kırmızı pul biber
-Karabiber
-Zerdeçal
-Zencefil
-Kekik

 

VİRAL ENFEKSİYONLARIN GÜÇLÜ SAVAŞÇISI: NAR

Gripte etkili meyvelerin en önemlilerinden biri de nar. Nar; çekirdeği, iç zarları ve meyve taneleri ile grip virüsleriyle ayrı ayrı savaşıyor. İç beyaz zarlarının ve nar çekirdeklerinin içerdiği taneler, ellajik asit ve gallik asit bu meyvenin kuvvetli tarafları. İçerdiği antosiyaninlerin bilinen en güçlü antioksidanlar olması narı viral enfeksiyonlar sırasında en güçlü savaşçı yapıyor. Narın bağışıklık sistemini kuvvetlendirici özelliği de bulunuyor. Bu noktada kivi de çok etkili bir bağışıklık sistemi güçlendiricisi olarak tanınıyor ve özellikle çekirdeklerinin iki önemli bağışıklık güçlendiricisi olan E vitamini ve selenyum içerdikleri belirtiliyor.

PORTAKALIN KABUĞU DAHA ÇOK C VİTAMİNİ İÇERİYOR

Portakal ve narenciye kabukları, içlerinden çok daha yüksek miktarda ve ilaç düzeyinde C vitamini içeriyor. Mandalina ve portakal kabuğunun fazlası toksik etki yapabileceği için günde bir mandalina veya portakalı, kabuğuyla birlikte sıkıp içmek hem günlük C vitamini ihtiyacını karşılamaya hem de virüslere karşı koruyucu olmaya yetiyor. Portakal kabuğunda hem C vitamini hem de ‘flavonoid’ adı verilen güçlü antioksidanlar ve virüs öldürücü maddeler bulunuyor. Dr. Elif Güveloğlu, “Bir-iki mandalina - portakal kabuğunu limon kabuğu gibi rendeleyerek limonatanıza ekleyebilirsiniz ” diyor.

MEYAN KÖKÜYLE DİRENİN

Meyankökünde grip tedavisine yardımcı birden çok madde bulunuyor. Bu bitki virüslerle savaşan ve onları birden fazla farklı mekanizmayla öldüren maddeler içeriyor. Bunun yanında bağışıklık sistemini de destekliyor. Meyankökünde, virüsleri yakalayıp öldürme kabiliyeti akyuvarlarımızı güçlendiren maddeler yer alıyor. Eğer bağışıklık sistemi güçlü ise en zorlu virüsler bile bu sayede ilaçsız alt edilebiliyor. Ancak bağışıklık sistemi zayıfsa, basit bir uçuk virüsü bile zatürree ve menenjite yol açabiliyor.

MEYAN KÖKÜ ÇAYI

HAZIRLANIŞI

Porselen bir demliğe 2 gr meyankökü tozu (1 çay kaşığı) koyup üzerine 2 bardak soğuk su ilave edin. Demliği kaynayan bir çaydanlık üzerine oturtun ve yarım saat kadar çaydanlığın buharı üzerinde bekletin. Günde 2 fincan içebilirsiniz. (Yüksek tansiyonu olanlar, şeker hastaları ve gebeler tüketmemeli.)

GRİP ÇORBASIYLA İYİ HİSSEDİN

MALZEMELER:
-1 su bardağı haşlanmış buğday
-3 su bardağı doğal yoğurt
-1 tatlı kaşığı acı biber salçası
-1 tatlı kaşığı kuru nane
-4 - 5 diş sarmısak
-1 tatlı kaşığı sumak
-5 çorba kaşığı sızma zeytinyağı
-1 limon suyu

HAZIRLANIŞI: Bir gece önceden ıslatılmış buğdayı iyice pişirin ve ılınınca yavaş yavaş çırpılmış yoğurt ekleyin. Bir tavada zeytinyağı ile salçayı karıştırın ve ısıtın. Son olarak diğer baharatlar ile sarmısak ve limon suyunu ekleyin. Bu çorbadaki her malzeme ayrı bir grip savaşçısı olarak biliniyor. Sumağın kuvvetli bir antioksidan, sarmısağın ise mikrop öldürücü etkisi bulunuyor. Nane solunum yollarının yangısını azaltıcı gücüyle dikkat çekiyor. İyi bir sızma zeytinyağı ise bağışıklık sistemini güçlendiren skualen, E vitamini ve flavonoidler içeriyor.

BAKMADAN GEÇME