Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Ayşe Özek Karasu AİHM neden yaşlı kadınları dinledi, gençlere kulak asmadı

        Yerküreyi aşırı sıcak dalgalarıyla kuraklık, kıtlık ve sellere, orman yangınları ve can kayıplarına sürükleyen iklim krizi ulusal sınır tanımıyor ama hukuk küresel etkileşime değil, sınırlara bakıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin sadece İsviçre’yi insan haklarını ihlalden iklim suçlusu bulup, Türkiye dahil 32 ülke hakkındaki davayı pas geçerek verdiği karar, yargının küresel iklime sınır biçtiğini gösteriyor. En azından şimdilik. İklime yargı denetimi bakımından gelecekten umutlu olanlar da var.

        Krizin küresel resmidir: İspanya'da kuraklık, Meksika'da sel
        Krizin küresel resmidir: İspanya'da kuraklık, Meksika'da sel

        Mart 2024 ölçülen tarihin en sıcak mart ayı olarak kayıtlara geçti, üstelik rekor sıcaklıkta art arda onuncu ay oldu. Önümüzdeki yaz aşırı sıcak dalgası ille yine bastıracak ve yine yaşlılar ölecek; çoğunlukla da yaşlı kadınlar. Nature Medicine araştırmasına göre, kaydı tutulan tarihin Avrupa’daki en sıcak yaz aylarının yaşandığı 2022’de sıcak dalgasıyla bağlantılı 61 bin 672 ölüm vakası meydana geldi. 30 Mayıs – 4 Eylül 2022 arasındaki sıcak kıyımında kadın ölümleri erkeklere göre yüzde 63 fazlaydı. En fazla kaybı İtalya verdi; ancak sıcaklık anomalisinde bir numara Fransa, ikinci İsviçre ve üçüncü İtalya’ydı.

        Dolayısıyla, sıcak ölümlerinin en mağdur grubu olarak iklim davasını AİHM'ye götüren İsviçreli yaşlı kadınların elinde gayet sağlam bilimsel kanıt vardı. İç hukuk yollarını tükettikten sonra “İsviçre hükümeti iklim değişikliğiyle yeterince mücadele etmiyor” iddiasıyla AİHM’de açtıkları davayı kazandılar. Bu tarihi karar, Avrupa Konseyi üyesi 46 ülke açısından emsal teşkil edecek diye yargının iklim krizine uyandığına dair bir kanaat oluştu.

        İsviçre'nin kıdemli iklim kadınları: KlimaSeniorinnen
        İsviçre'nin kıdemli iklim kadınları: KlimaSeniorinnen

        Karar İsviçre’nin aşırı sağ siyasetinde infial uyandırdı. AİHM’nin iç işlerine müdahale ettiğini öne süren sağ popülist İsviçre Halk Partisi (SVP) ülkenin Avrupa Konseyi üyeliğinden ayrılmasını istiyor. SVP, Strasburg mahkemesini ucuz iklim aktivizmiyle suçluyor; iklim krizi ancak, göçmen sayısı sınırlandırılarak betonlaşmayı önlemekle mümkün olabilir diyor.

        YARGIDA KÜRESEL BAKIŞ

        AİHM yargıçları gerçi iklim krizini insan hakkı ihlali görüp yeni realiteyi kabulleniyor, ancak verdikleri hüküm bazı hukukçulara göre küresel realiteyle uyumlu değil. İklim krizi, neden ve sonuçları bakımından küresel bir sorun. Kuşaklar boyunca bütün ülkeler, şirketler ve bireyler sera gazlarının atmosfere salınmasından ve yeryüzünün aşırı sıcaklara, doğal afetlere maruz kalmasından sorumlu. Eşit oranda olmasa da hem neden hem de sonuçlarında paydaşlık söz konusu. Dolayısıyla mücadelenin de paydaşlığa göre yürütülmesi gerekiyor. İklim krizine karşı savaş aynı zamanda adalet için savaş anlamına geliyor. İsviçreli ve Alman hukukçular iklimin ulusal egemenlik alanlarını aşan doğası nedeniyle, yargıda bütün ülkeleri hizaya getirecek küresel bakış açısı gerektiğine işaret ediyor.

        Hukuk tartışması bir yana İsviçre’nin iklim için kıdemli kadın vatandaşları “KlimaSeniorinnen” davalarında yerden göğe haklı. Yaş ortalaması 73 olan iki bini aşkın kadın, küresel ısınmaya karşı yeterli önlem almayan hükümetin yaşam koşulları ve sağlıklarına zarar verdiğini söylüyor. Hükümet başta yaşam hakkı, bir dizi insan hakkını ihlal ediyor. Çünkü yaşlı kadınlar, sıcak hava dalgalarında en kırılgan demografik grubu temsil ediyor. Dayanak noktası, Nature Medicine’de yayınlanan 2022 raporu.

        AİHM de kararında, İsviçre’nin sera gazı emisyon hacmi hedeflerini yerine getirmediği hükmüne varıyor. Birçok ülke gibi İsviçre’nin de 2050 hedefi sıfır karbon. Ancak bağımsız araştırma grubu Climate Action Tracker verilerine göre İsviçre ikili anlaşmalarla karbon ofsetleme yoluna gidiyor, böylece iç emisyon hacmini düşük gösteriyor.

        İsviçre’nin dahil olmadığı Avrupa Birliği 1.5 derece hedefi doğrultusunda 2030’a kadar karbon salınımı yüzde 55 oranında azaltmayı, 2050 yılına kadar dünyanın ilk karbon nötr kıtası olmayı amaçlıyor.

        GENÇLER BAŞKA KAPIYA

        KlimaSeniorinnen yargı zaferinden ötürü havalarda uçuyor. Medyaya açıklamalarında heyecanı görmek mümkün. Grup üyelerinden Elisabeth Stern, yılların uğraşıyla inanılmaz bir sonuca ulaştıklarını söylüyor; “Bundan sonra İsviçre hükümeti umarım iklim politikasını geliştirecek, bu da genç kuşakların yararına olacaktır. Ben 76 yaşındayım ama bizim bugün yaptığımızdan gelecek kuşaklar kazançlı çıkacaktır” diyor.

        Bugünün iklim fedaisi gençlere kıdemli iklimcilerden gelen can simidi ilginç tabii. Gelecek için Cuma eylemlerinden tutun tükenişe isyan eden Extinction Rebellion, son kuşak vurgusuyla sokağa çıkan Letzte Generation örgütlenmesine, gençlerin inat ve ısrarla sürdürdüğü protesto eylemleri yaşlıların mücadelesi kadar sempatik bulunmuyor. Avrupa müzelerinde (muhafazalı) sanat eserlerine çorbalı saldırıları, yollara yapışarak trafiği felç eylemleri, karbon canavarı ultra zenginlerin süper yatlarına boya atıp, özel jet kalkışlarını engelleyerek golf sahalarında delik tıkamaları neredeyse terörist faaliyet sayılacak.

        Daha geçen cumartesi günü Lahey’deki iklim eyleminde 412 protestocu göz altına alındı. Aralarında Greta Thunberg de vardı, aynı eylemde iki kez göz altına alınmayı başardı. Kent girişini tıkamak için otoyola barikat kuranlar arasında bulunan Greta polis tarafından karga tulumba karakola götürülüp kısa sürede bırakıldı; kız tren istasyonuna giden başka bir caddedeki eyleme katılınca yeniden karakolun yolunu boyladı.

        İşte Portekizli altı genç de iklim mücadelesini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürmüştü. Mahkeme İsviçre davasıyla aynı gün gençlerin yedi yıllık dosyasına hükmünü verdi. Aslında bu ikinci davada iç hukuk yolları tüketilmediği için direkt reddedilmesi gerekiyordu, fakat ayrıcalık yapılarak karar açıklandı. Gençler haklı bulunmadı, çünkü 2017’de Portekiz’de 120 can alan ve yüzlerce insanın yaralandığı orman yangınlarından ötürü 32 sanayi ülkesinden şikayetçi olmuşlardı; 27 AB üyesinin yanı sıra Türkiye, İngiltere, İsviçre, Norveç ve Rusya’yı sorumlu tutuyorlardı. Tazminat talepleri yoktu, sıcak hava dalgaları ve orman yangınları nedeniyle yaşam hakları ihlal edildiği için 32 ülkenin emisyon hacimlerini 2015 Paris İklim Anlaşması’nın öngördüğü sınıra indirmesini istiyorlardı.

        Türkiye dahil 32 ülkeden şikayetçi Portekizli gençler AİHM önünde
        Türkiye dahil 32 ülkeden şikayetçi Portekizli gençler AİHM önünde

        AİHM, Portekiz sınırları dışındaki bölgelerin yargılama kapsamına alınamayacağına hükmetti. İç hukuk yolları tüketildikten sonra Portekiz aleyhinde dava açılması gerekiyordu. Mahkeme aynı gün, Fransa’dan şikayetçi olan Grande-Synthe kentinin eski belediye başkanı Damien Careme’in davasını da reddetti. Kentteki sel baskınından Paris’in iklim politikasını sorumlu tutan Careme Fransa’da yüksek mahkeme tarafından haksız bulununca davayı AİHM'ye götürmüştü. Yine haksız bulundu,

        İKLİM ADALETİNİ ARAMAK

        Sorun sadece 12-24 yaş arası Portekizli gençlerle ilgili değil. Daha yaşanabilir bir dünya talebiyle açılan iklim davalarının sayısı artarken, yereldeki afet veya afet riskinin sınır aşan sorumluları da yargıya taşınarak hak aranıyor.

        Örneğin Perulu çiftçi Saul Luciano Lliuya, enerji şirketi RWE’den tazminat talebiyle Almanya’da dava açtı. Sivil toplum örgütlerinden destek alan Lliuya, RWE’nin iklim krizine katkıda bulunarak And Dağları’nda buzul erimesine neden olduğunu, Palcacocha buzul gölünde su seviyesinin giderek yükseldiğini ve Huaraz kentindeki evinin yakında sular altında kalacağını iddia ediyor. Evin risk altında olup olmadığını incelemek üzere iki yargıç Peru’ya gitti, rapor geçen kasım ayında mahkemeye sunuldu. Dava sürüyor.

        Perulu Saul Luciano Lliuya
        Perulu Saul Luciano Lliuya

        Endonezya’nın Pulau Pari adası sakinleri ise deniz seviyesindeki yükselmeden sorumlu tuttukları İsviçreli çimento şirketi Holcim’den davacı oldu.

        Pasifik’te siklonlarla boğuşan ada ülkesi Vanuatu’ya gelince, tamamen sular altında kalma riskine karşılık, iklim krizinden sorumlu tuttuğu bütün gelişmiş ülkelerle Uluslararası Adalet Divanı nezdinde hesaplaşmaya niyetli. BM Genel Kurulu geçen yıl, ülkelerin iklim kriziyle mücadele yükümlülükleri ve yasal sonuçları hakkında Adalet Divanı’ndan görüş istenmesine dair Vanuatu’nun karar tasarısını oy birliğiyle kabul etmiş, iklim adaleti adına tarihi zafer diye nitelenmişti. Mahkemenin tavsiye kararını önümüzdeki yıl vermesi bekleniyor. Bağlayıcı olmayacak, ancak ulusal düzeyde emisyon ayarları ve yoksul ülkelere iklim fonu bakımından ağırlık taşıyacak, yasal çerçeveyi kuvvetlendirecek.