Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Esin Övet Ne umdun ne buldun Alev

        Show TV'nin reyting rekorları kıran dizisi "Kızılcık Şerbeti"nin Alev ve Apo'sunun aşkı dillerde.

        Sezona başlarken Apo "Artık yeter ben Alev'i seviyorum" diyerek 35 yıllık eşini ve evini terk etti. Alev de nişanlısından yüzüğü attı. Sonrasında ne oldu;

        -Erkek evlilik teklif etti.

        -Her genç kızın rüyası, ceviz büyüklüğünde bir yüzük kondurdu genç kadının parmağına.

        -Erkek boşanma davası açtı.

        -Bu aşk karşısında genç ve güzel kadın herkesi karşısına aldı. Ailesini bile!!!

        -Yakışıklı genç adamı bıraktı, zengin yaşlı adama gitti parası için evleniyor laflarını da umursamadı.

        -Kısacası kendini, evini terk eden adamdan bile daha çok ateşe attı.

        -35 yıllık eş boşanmayacağını söyledi.

        -Genç ve güzel kadın ile uğraşmaya başladı. Gözaltına alınmasını bile sağladı.

        -Adama "Tekrar evine dön" dedi ve başardı mı başardı.

        Sonuç; erkek kalp krizi geçirdi.

        Eve döndü. Ve bir kez bile; "Susuuuun ben istemiyorum. O evden çıktım bir daha dönmem" demedi. Kuzu kuzu evine gitti.

        Kısacası sesini bile çıkartamadı. Gizli gizli aslında yanında olmak istediği kadınla konuştu. Ama bir kez bile, "Ben burada kalamam. Ben evi terk ettim. Ne işim var benim burada" demedi, diyemedi...

        Sonuç; ben demiştim demek istemiyorum fakat bu köşede de, ikili aşklarını itiraf ettiklerinde, direkt ve endirekt "Bu işte olan kadına olur" diye yazmıştım. Gerçekten üzücü ama öyle. Erkek kararının arkasında duramadı. Belki duruyormuş gibi gözüküyor ama duramayacak. Ve yine söylüyorum daha sonraki bölümlerde ne olur bilinmez ama bu iş olmaz.

        Ve çoğunluk bu, işlerde hep kadın üzülür. Çünkü memleketin genelinde kadın kadını suçluyor. Çünkü memleketin genelinde erkeklerin öğrendiği gerçekler var onlardan dışarıya çıkamıyoruz.

        Kadın aldatıldığı halde terk etmiyor, susuyor göz yumuyor. Ve erkeklerin her şeyi yapabileceğini hak görüp; "Erkektir elinin kiri. Evine dönsün yeter" deniyor. Çünkü yıllarca saçını süpürge ettiği adamı da evinin düzenin de bozulmasını istemiyor. Fakat en büyük entrika ve olayları da yine kadınlar yapıyor. Çünkü öyle küçük yaşlarda kararları kendileri veremedikleri için eziliyor, üzülüyor ki, sonrasında da o entrikayı kendilerinde hak görüyor. Yani "Kızılcık Şerbeti"nde de tam bu mevzuları izliyoruz aslında. Ve yine finalde ne evi terk etmek isteyip hayatını yaşamak isteyen erkeğe, ne de saçını süpürge etmiş entrika içindeki kadına ne de asıl istediği sahiplenilmek olan genç kadına kızamıyorsun.

        Çünkü hepsinin kendini hak gördüğü sorunları var.

        Erken yaşta ailesi istediği için evlendirilen erkek, belli bir yaşa gelince hayatını yaşamak istediğinde olan olmuyor maalesef. Gitmek isteyen gidiyor elbet ama gidemeyenler de çok. Benim bile tanıdığım bir sürü erkek var. Mutsuz ama o eve gidiyor. Sevgilisi var, başka bir hayatı var o eve gidiyor.

        Tabii suç tamamen kadının değil. Temelde yatan bir sorun bu. Kadınlar duyguları ve düşünceleri bastırılarak, öğretilmiş gerçeklerle büyütüldükleri için de bir zaman sonra artık değişmiyor, değişemiyor. Değiştirilsin de istemiyor.

        Yani bu konu derin mevzular. Kadının da erkeğin de yarası var ülkemizde. Bu genel bir sorun işte.

        "Kızılcık Şerbeti" de tam bir durum mozaiği bizlere gösteriyor. Dizi olmaktan çıktı gerçekten bazı derin yaralarımızın göstericisi oldu.

        Peki değişir mi? Bazı toplumlarda, geleneklerde, insanlarda değişmez. Fakat Z kuşağı dediğimiz bir kuşak var ki, aman aman bu tip şeyler umurlarında bile değil.

        Onlar için varsa yoksa "Kendilerinin ne istedikleri".

        O yüzden bundan yıllar yıllar sonra; "Biz görür müyüz bilmem" ama bu kural ve kaideler, bu tarz düşünceler değişecek gibi gözüküyor.

        ***

        Z kuşağı ilişki konusuna takılmıyor bile

        Geçen hafta ergen çocukları olan arkadaşlarımla yemekteyim. Hepsinin aynı yaşlarda çocukları olduğu için konu malum; ergenlik ve Z kuşağı.

        Duyduklarım karşısında gerçekten ağzım açık kalıyor ve "Şu an bir ergenle uğraşmak iğne deliğinden deveyi geçirmek gibi bir şey sanırım" yorumunu yapıyorum. Anladığım ve gözlemlediğim kadarıyla;

        -Aşırı rahatlar.

        -Bir kere gerçekten çok başka düşünceleri var.

        -Kendi bambaşka bir dünyaları var.

        -Bizim taktığımız, önemsediğimiz hiçbir şeyi umursamıyorlar bile.

        -Cinsellik, ilişki, arkadaşlık, evlilik gibi mevzuları pizza yemek gibi, müzik dinlemek gibi bir şeye benzetiyorlarmış. (O gece öğrendim) Ki gerçekten ben de bazı şeyleri gözlemliyorum ve inanmıyorum.

        -Siyaset ile inanılmaz ilgililer ki, bizim işimiz bile olmazdı.

        -Para konusu ile inanılmaz ilgililer.

        -Çoğunluğu ünlü olmak istiyor. Etrafımda üniversiteye hazırlanan çocukları olan anne ve babaların ağzından; "Benim çocuğum doktor olmak istiyor, avukat olmak istiyor" gibi sözleri duymuyorum. Çoğunluğu ya influncer ya da tasarımcı olmak peşinde.

        Gibi uzayıp giden bir liste var.

        Ne olacak belli değil bundan 50 sene sonra.

        Dediğim gibi biz göremeyiz ama bizim bildiğimiz geleneklerin, göreneklerin, aşk-meşk ilişkilerinin olmayacağı kesin.