Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Biz ülke olarak, biraz balık hafızalıyızdır. Unuturuz, ya da unutmak isteriz. Çünkü bu topraklarda çok büyük acılara şahit olduk, olundu ve olmaya da devam ediyoruz.

        Bizim nesil büyüklerinden şu sözleri duyarak büyüdü; "Ah kızım biz çok büyük zorluk çektik. Yağ kuyruklarına girdik elimizde karnelerle. Memlekete iki gün de giderdik. Yollar berbattı sürünürdük. Sağ-sol kavgaları" diye diye bu şekilde uzar gider.

        Bizim nesil dersen karışık. Eğlence de var, çok büyük acılar da... Darbesi de var, büyük depremleri de. Kavgalar, gürültüler falan derken zaten hepimiz biliyoruz. Yaşadık, gördük, hissettik...

        Z kuşağına gelirsek onlar daha bi karışık. Anlaşmaya çalışıyoruz işte.. Onlar bizi anlamıyor, biz onları anlamıyoruz. Hele ki, Z kuşağının 40-60 falan kuşaklarını anlaması imkansız gibi görünüyor şu aralar.

        Yani kısacası bu ülkenin her dönemi insanlara kahkahalar da yaşattı, büyük acılar da...

        Daha çok yeni şehitlerimiz için ağladık. Hala gözyaşımız taze. Evet gülüyoruz, eğleniyoruz, uyuyoruz, uyanıyoruz ama nafile. Acılar kabuk bağlamış orada öylece duruyor.

        Geçen sene bugünü unutmak mümkün mü!!! Belki de unutmak istiyoruz, belki de hiç yaşanmamış saymak istiyoruz. O derece bir karmaşa var yüreğimizde. Daha doğrusu unuttuk gibi yapıyoruz belki de ama acısı, görüntüleri, duygumuz, hissiyatımız ve korkumuz ensemizde bizi hala terletiyor.

        Düşüncelerimiz karışık.

        Evet "Hayat devam ediyor" yaşıyoruz ama orada o büyük korkuyu, acıyı hala yaşamak zorunda olanlar gibi değiliz belki. Fakat bizler de karışığız.

        O bölgelerde o korkuyu yaşayan ve kayıpları yaşayan çok dostum, arkadaşım var. Onlar da mesela "Hayat devam ediyor" deyip yaşıyorlar ama hep fazla fazla eksikler. Tamam gülüyorlar ama gözlerinin içine baktığınız zaman hep o eksikliği görüyorsunuz.

        Yani akıtamadıkları gözyaşlarını çok net görüyorsunuz.

        -Evet o acı kolay kolay unutulmaz, yüreğimizde hala bir sarsıntı.

        -Kalbimizde binlerce kaybın eksikliği ile sadece bir daha yaşanmasın diye dua ediyoruz.

        Kayıplarımızın, vatandaşlarımız mekanı cennet olsun. Ailelerinin bugün katlanarak çoğalacak acılarını hala hissediyor ve onlar için dua ediyoruz. Allah bir daha yaşatmasın..

        Peki bizler İstanbul depremine hazır mıyız?

        Şimdi bugün tüm ekranlarda geçen sene bugün, yani 6 Şubat depremi masaya yatırılacak. Ve yıllardır söylenen, konuşulan büyük İstanbul depremi de konuşulacak.

        Profesörler anlatıyor, belki de deyim yerindeyse bas bas bağırıyorlar; "Büyük İstanbul depremi kapıda" diye. Hazır mıyız gerçekten?

        Bence değiliz. Ruhen de değiliz, beyin olarak da değiliz, memleket olarak da değiliz.

        Kimisi; "Amaaan sağlam evde otursam ne olacak nerede yakalanacağımı bilmiyorum ki!!!" diyor.

        Kimisi; "Kaçtım kaçtım İstanbul'dan. Deprem korkusu yüzünden gelmiyorum" diyor.

        Anlayacağınız bu duyguya bu düşünceye hazır olunmaz. Sadece önlem alınır.

        ***

        Londra'ya gitmeyen bir biz mi kaldık

        Son günlerde hangi ünlü Londra'ya gitse, "Ev alıyorlar", "Taşınıyorlar", "Taşındılar", "Gittiler" haberleri çıkıyor. Kıvanç Tatlıtuğ ve Başak Dizer hakkında da bu tarz haberler çıktı. Habere göre Kıvanç ve Başak oğulları Kurt Efe'yi orada büyütme kararı almışlar, gidiyorlarmış.

        Kıvanç Tatlıtuğ'da sosyal medya hesabından; "Külliyen yalan" dedi.

        Yani Londra da dikili ağaçları bile yokmuş.

        Değişmeyen gerçekler var. Nedir bunlar; "Ya boş ver yaz gitsin sayfa dolsun. Gittiler mi gittiler, yalanlasalar ne olacak" türünde habercilik devam ediyor.

        Yazık!!!

        Değişmedi, değişemiyor... Bitmiyor, bitemiyor...

        Hayır korkuyorum gökte uçan kuş ünlü olsa ve Londra semalarında görünse korkuyorum; "Kuşumuz Londra'ya gitti" diye yaygara çıkacak...