İSYANIN yaşandığı Fransa’nın Cumhurbaşkanı Macron’un tespitindeki gibi, sorun gençlerin “Video oyunu oynar gibi davranmalarından” mı kaynaklanıyor?
Yoksa, Fransız İhtilali ile başlayan, 1968’de zirvesine ulaşan, 1981, 2005 örneklerinde de yaşanan “Sıcak Yaz” (“été chaud) dönemi yine metastaz mı yaptı?
Ya da bir türlü çözüme ulaşmadığı için gençler sorunlarını dönemselden, kesintisiz eylem biçimine mi taşıdı?
Veya bu çağın en devrimci hareketi olan göçün, batı ülkeleri, özellikle de Fransa’da yarattığı karşı devrim ile aşırı milliyetçiliği yükseltmesinin isyanı mı yaşanıyor?
TAZYİKLİ SU İŞLEMEDİ, İŞ EBEVEYNLERE KALDI
Nereden, hangi ideolojiden baktığınıza göre değişir…
Ancak bir gerçek var ki isyanın öncüleri, bugün birçoğumuzun çocuk diye baktığı 14-17 yaş gençler…
Belki de bundan dolayı 4 gündür Fransa’da devlet yöneticileri yaşananları maceracı bir hareket olarak değerlendiriyor…
Sosyoloji alanında zengin isimlere sahip olsa da Fransa’nın Cumhurbaşkanı Macron da meseleye, selefi Nicholas Sarkozy’nin 2005’teki İçişleri Bakanlığı dönemindeki gibi bakıyor…
Sarkozy, o dönem de banliyölerden yükselen eylemleri “tazyikli suyla temizleme” kararı almış, meselenin özüne bakmamıştı.
Macron da izinden yürüyüp, “ebeveynlere çocuklarını evde tutmaları ve video oyunu oynar gibi eylem yaptırmasınlar...” çağrısında bulunuyor…
Nasıl Sarkozy’nin tazyikli suyu iş yapmadıysa, ebeveynlerle sorunu çözmesinin de olası olmayacağı yakında anlaşılır; çünkü bu yaş gençliği özünde ebeveyniyle çatışma evresindedir…
YERLEŞİK İSYAN KÜLTÜRÜ
Ayrıca meselenin temelinde Cezayir-Fas kökenli 17 yaşındaki Nahel M.’nin otomobilinde polis tarafından vurularak öldürülmesine ek nedenler de var…
Eylemlerin üç günde Paris, Marsilya, Lyon, Pau, Tolouse, Lille kentlerine de sıçramış ve geometrik olarak büyümüş olmasının gerisinde yatan en büyük neden eyleme katılanların içinde bulundukları yaşın getirdiği beklentiler…
Aslında 2005’ten bu yana Fransa, neredeyse iki yılda bir aynı eylemlerle yüz yüze geliyor.
Hepsinde de eylemin motor gücünü İngilizce’de “teenage”diye tanımlanan delikanlı yaş grubunda olanlar oluşturuyor…
Son iki gündür televizyon ekranlarındaki konuşmalarını dinliyorum…
Birbirinden farklı şeyler söylemiyor…
Öncelikle polisin 17 yaşındaki Nahel M.’ye ateş açarken kaçtığını ileri sürdüğünü, ancak başka kamera görüntüleri ortaya çıkınca kaçmadığının, durduğu yerde öldürüldüğünün ortaya çıktığını belirtiyor...
Ardından son iki yılda benzer onlarca olay yaşandığını ve hükümetin bunlara duyarsız kaldığını vurguluyor.
OKUL SONRASI İŞSİZLİK
Devamında ise isyanlarının nedenlerini içtenlikle sıralıyor….
Hepsinin birinci önceliği eğitim sonrası iş bulamamak…
Bu denli uzun süren eğitimin ardından okuldan mezun olduktan sonra iş bulma sorunlarıyla kimsenin ilgilenmediğini söylüyor…
Sadece hükümetlerin değil, iş dünyasının, sendikaların da bu konuyla ilgilenmediğinden yakınıyor…
Gençlerin okullara yığıldığını, üniversiteyi bitiren üç gençten ancak birinin iş bulma imkanına kavuştuğunu kayda geçiriyor.
Buldukları işin de okudukları üniversiteyle çoğu kez alakası olmadığına işaret ediyor…
İsyanın yaşandığı banliyölerdeki gençler açısından çok daha ağır sonuçlar ürettiğini, iş bulmanın bu bölgelerde çok daha yüksek oranlara ulaştığını belirtiyor…
Göçmen, işçi sınıfı, dar gelirli ailelerin yaşam sürdüğü banliyölerde isyanın bu denli yükselmesinin gerisinde, fırsat eşitsizliğinin yattığı açık görülüyor…
Her isyan sonrası bu tespitler yapılıyor olmasına karşın, son üç günde de görüldüğü gibi hükümet meseleye 40 yılı aşkın süredir ıslah politikası ile yaklaştığı “banliyö sorununu” bitirme mantığı ile yaklaşıyor…
Bu şekilde attığı her adımında da sorun bir derece yukarı tırmanıyor…
1968 HAREKETİNDEN FARKLI
Bugün diğer şehirleri sarmasının gerisinde yatan neden de aslında çözümün yanlışlığından kaynaklanıyor.
Üstüne bir de ırkçı yaklaşımcı politikalar ve söylemler binince mesele çığırından çıkıp, içinden çıkılmaz bir hal almasına yol açıyor…
O nedenle Fransa’da yaşananları 1968 hareketine benzetmek çok doğru olmaz, çünkü onun temeli farklıydı…
Öncülük edenlerin yola çıkış gerekçeleri bugünün çok daha ilerisindeydi…
Gelelim bir başka soruya…
Henüz çocuk olarak görülen, birçoğunun hala okuluna, dershanesine ailelerinin götürüp getirdiği, ebeveyn gözetimi altında özgürlüklerini devam ettirebilen 14-17 yaş gençliğinin isyanının gerisinde yatan nedenler sadece bunlardan mı ibaret…
FARK YARATACAĞINA İNANIR…
Toplumsal psikoloji, işsizlik ve iş güvensizliğinin etkileri üzerine çalışmaları bulunan psikolog Prof. Dr. Nebi Sümer, bu yaş grubunun “Gelişimsel kimlik arayışında” olduklarına dikkat çekip ekledi:
“Bu yaşlar kimlik gelişiminin olduğu ergenlik dönemleridir. Soyut düşünür. İçinden geçtiği sürece müdahale ederek fark yaratacağına inanır. Mahremiyetine ve kendi dürüstlüğüne çok önem verdiği yaşlardır. “
Belki de Türkçe’de o yaş grubu tanımlanırken, “delikanlı”denilmesinin gerisinde de bu yatar.
İçinden geçtikleri süreç kimliklerini oluşumuna da katkı verirken, biyolojik özellikleri, psikolojik gereksinimleri, ilgi ve savunma alanları da başarılı, ipotekli, moratoryum veya karmaşık kimlik oluşumlarına neden olur.
Hepsinin ortak özelliği de kendilerine göre yanlış olan en küçük gelişmeye isyan ile karşılık vermeleridir…
Bu yaş grubunda evladı olanlar her gün yaşayarak görür…
ANNE, BABALAR DA GÖRÜYOR…
Psikolog Prof. Dr. Acar Baltaş da sohbetimizde Fransa’nın yerleşik isyan kültürüne dikkat çekti, bu aşamada önemli bir noktaya da işaret etti:
“Gelişmiş ülkelerin bazılarında çocuklar, kendi hayatlarının anne, babaları gibi olmayacağını görüyor. Anne, babaları da çocuklarının yaşamlarının iyi olmayacağını görüyor. Özgürlüklerin yoğun olduğu ülkelerde, var olan isyan kültürüyle hareket ettiğinde Fransa benzeri olaylarla karşılaşılması kaçınılmaz hal alıyor…”
MÜNAZARA KÜLTÜRÜ
Çocuk psikolojisi alanında önde gelen bilim insanı Prof. Dr. Ferhunde Öktem de Fransa'daki eğitim sistemine dikkat çekti.
Bir zamanlar Türkiye'de de var olan okullardan ezber yerine karşılıklı olarak sorunu anlama ve onun etrafında tartışma, "münazara" kültürünün Fransız eğitimin sisteminde yerinin çok önemli olduğunu anımsattı.
"Daha çok sorup, sorguluyor ve bunun sonucunda da çok yönlü düşünüyor; savunmayı geliştiriyor" dedi.
Haklar ve sorumluluk kavramlarının çocuklarda yerleştiğine vurgu yaptı....
SOKAĞI EKRAN, SİLAHI KLAVYE SANIYOR…
Her iki bilim insanının da altını çizdiği gibi işin özünde geleceğinden şüphe duymaya başlaması yatıyor…
O da var olan isyan kültürü ile buluşup isyana neden oluyor…
Bilgisayarın başından kalkan delikanlı da çıktığı sokağı bilgisayar ekranı, silahı klavye, karşısındakileri de Data2, League of Legends, CS:GO veya bir başka oyun kahramanları sanıyor…
Ekran karşısında meseleye sürekli iki boyuttan baktığı, üçüncü boyutu kaybettiği için de yaptıklarının neye mal olabileceğini öngöremiyor…
Fransa ergenlik yaşına gelmişlerin toplu isyanına tanıklık ediyor…