Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Muharrem Sarıkaya Hollanda "Nexit..." adımını attı…
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        AVRUPALI merkez sağ ve liberal politikacılar, uyguladıkları siyasetle kendilerini yok etmeyi sonunda başardı…

        Almanya ve Fransa’nın ardından bunun en iyi göstergelerinden biri dün Hollanda’da gerçekleşti.

        Politik yaşamını, bu seçimde üçüncü sıraya düşen partisinden ayrılmasına gerekçe yaptığı Türkiye ve İslam karşıtlığı üzerine kuran popülist radikal sağcı PVV partisi lideri Wilders, Hollanda’da yapılan seçimlerde resmi olmayan sonuçlara göre %23,5 ile en yüksek oyu aldı.

        Aslında kendinden sonra gelen partilerin seçim dönemi söylemleri de kendisinden farklı değildi…

        Hemen hepsi propagandalarını göçmen, mülteci karşıtlığı üzerine oturttu.

        Seçmen de oyunu, bu karşıtlığı en samimi şekilde dile getirene verdi…

        Aslında son dönem Almanya, Fransa, İspanya, İtalya, Macaristan, Polonya’da yaşananların bir benzerine tanıklık edildi…

        Popülist aşırı sağ siyasetin yükselişi Hollanda’da da kendini gösterdi…

        SOSYAL MEDYA POPÜLİZMİ

        İşin ilginç tarafı ise Türkiye’de birçok kişinin, Hollanda seçim sonuçlarına ilişkin sosyal medya popülizmine kapılmış olması…

        Daha sandıklar kapanmadan seçimin galibinin Tunceli kökenli, Ankara doğumlu eski solcu- sendikacı bir babanın kızı olan liberal sağ partisi VVD lideri Dilan Yeşilgöz-Zegerius olduğunu ilan etmeleriydi.

        Oysa VVD bu seçimde 10 puan kaybedip, eski Dışişleri Bakanı Frans Timmermans’ın liderliğinde oluşan İşçi Partisi-Yeşil-Sol ittifakının da gerisinde üçüncü sıraya düştü…

        Hollanda’da son dönem Kuran-ı Kerim yakmalar ile ortaya çıkan, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı söylemlerin ekranlarda sıklıkla tekrarlanmasına yol açan gelişmeler serisinin bu noktaya getireceği de belliydi.

        TEFLONU BU KEZ FAYDA ETMEDİ

        Her şey, ülkeyi krizden her defasından çevirme başarısı gösterdiği için “Teflon Mark” diye anılan Liberal Sağ VVD Partisi lideri Mark Rutte’nin oluşturduğu 4. koalisyon hükümetinin içindeki göçmen anlaşmazlığıyla ortaya çıktı.

        Aslında anlaşmazlığa neden olan konular, en yüksek oyu alan PVV lideri aşırı sağcı Geert Wilders’in savunduğu görüşlerin hayat bulmasıydı.

        Başbakan Rutte, yeni göç yasası ile göçmen akışını azaltmayı daha liberal bir tarzda çözmeye kalkınca, destek olan partiler aile içi birleşmenin sınırlandırılması, iltica sisteminin iki kademeli hale getirilmesi gibi talepleri dile getirmeye başladı.

        Sonunda koalisyona destek veren 4 partiden ikisinin bu karşı talepleri sağ liberal parti VVP lideri Rutte’nin “Seçimde yer almayacağım” açıklamasına neden oldu…

        Rutte’nin çekilmesi üzerine, bütün eğitimini yerleştikleri Hollanda’da tamamlayan, belediye meclisinde etkin siyaset yapan Tunceli kökenli Dilan Yeşilöz Zegerius VVP’nin başına geçerek ilk seçimini gerçekleştirdi.

        SİYASİ LİDERLERİ DE DEĞİŞTİRDİ…

        Hollanda’daki bu seçim sadece Rutte’yi değil, diğer partilerin de lider değişimine yol açtı; Başbakan Yardımcılığı görevini yürüten sol liberal parti lideri (D66) Sigrid Kaag da politikayı bıraktı.

        Bununla da kalmadı, Hıristiyan Demokrat Milletvekili olan Pieter Omtzigt de seçimin hemen öncesinde birkaç ay önce düzen karşıtı merkez politikaları savunan Nieuw Sociaal Contract (NSC- Yeni Toplumsal Sözleşme) Partisi’ni kurarak liderliğindeki ilk seçime girdi.

        Sandıktan da dördüncü sırada çıktı.

        Başta Dilan Yeşilgöz-Zegerius’un lideri olduğu VVP olmak üzere iktidardaki koalisyon partilerinden çok oy çekti; bu da onların zayıflamasına yol açtı.

        Zaten geçen dönem 17 parti ile temsil edilen parlamento daha da renkli hale geldi.

        Seçim döneminde bütün partiler de mülteci karşıtı bir söylemle seçmenin karşısına çıktı.

        Seçmen de bunu yıllardır dile getirene, liberal sağ parti VVP’den ayrılıp, tek üyesi kendisi olan PVV lideri Wilders’e oyunu verdi…

        Aslında geçen hafta Arjantin’de yaşanan durumun benzeri, bu kez karşı yakadaki Hollanda’da gerçekleşti…

        ÖNCEKİ HÜKÜMET 299 GÜNDE KURULDU

        Bu sonuçlara bakıp, hükümetin hemen Wilders liderliğinde kurulacağı da sanılmasın…

        Çünkü Hollanda’da hükümetlerin kurulması öyle kolay olmuyor; hele ki geçen hükümetin 299 gün süren uğraş sonrası gerçekleştiği anımsanırsa önlerinde daha uzun bir süre var.

        Ancak ne olursa olsun, aşırı sağ bir zihniyetin hüküm sürdüğü, mülteci ve İslam karşıtı yönü ağır basan bir koalisyon ile karşılaşma ihtimali çok yüksek olacak.

        Hükümetin kurulabilmesi için de 150 sandalyeli Meclis’te oyların karşılığına düşen milletvekili sayılarında hangi koalisyonun daha fazla sandalye sayısına ulaştığına bakılacak.

        Ancak, Avrupa politikalarına karşı duruşunu, Hollanda’nın milli parasına tekrar dönüşünü, mülteci ve İslam karşıtlığı tutumları dikkate alındığında Hollanda parlamentosunda AB ile uyumlu bir Hollanda bulmak olası olmayacak.

        NEXİT’İN MİMARI OLABİLİR

        Dolayısıyla İngiltere’de Brexit ile başlayan süreç devam edecek; Dr. İbrahim Karataş’ın da bir süre önce makalesinde de vurguladığı gibi nasıl Brexit denilince Britanya’daki aşırı parti UKIP akla geliyorsa, bundan böyle Hollanda’nın (Nederland) adından yola çıkalırak Nexit denilince PVV, Frexit denince Fransa’daki Front National (Le Pen) , Gexit denilince de Almanya’daki AfD akla gelecek…

        “Euroseptiklerden…” oluşan yeni seçilenlerden oluşan parlamentosu AB’nin de başını ağrıtacak…

        Bunu tek üyesi bulunan partisi PVV’yi sandıktan birinci çıkartan Wilders’in politik yolculuğunda görmek de olası…

        Tek üyesi derken şaka yapmıyorum, Özgürlük Partisi’nin (Partij voor de Vrijheid-PVV) sadece tek üyesi bulunuyor; o da Genel Başkanı Wilders…

        Donald Trump’a benzerliğine sürekli atıf yapılan Wilders, 1981-1983 yılları arasında İsrail hayranlığı ve sonrasında gezdiği İslam ülkeleri düşmanlığıyla biliniyor.

        Siyasete, 1998’de bu seçimde birincilik sırasını kaptığı Yeşilgöz-Zegerius’un lideri bulunduğu VVD’den milletvekili seçilerek girdi…

        TÜRKİYE KARŞITLIĞI ÜZERİNE PARTİ KURDU

        Rutte’nin o dönem başında bulunduğu VVD’nin Türkiye’nin AB üyeliğine desteğini gerekçe gösterip 2004 yılında partisinden istifa etti ve 2006’da partisi PVV’yi kurdu…

        İlk seçimde de kırsaldan ve kent varoşlarındaki işçilerden ciddi destek alarak Meclis’e girdi.

        Bu aşamada İslam karşıtı filmlerin çekimde de rol üstlendi.

        Yapılan birçok yorumda İslam ve mülteci karşıtlığının gerisinde yatan bilinçaltındaki gerekçe olarak kendisinin de Endonezya kökenli Hollandalılardan olması gösterildi…

        Avrupa Anayasası’nın 2006’daki oylamasında karşı tavır aldı, hatta iptal edilmesinde etkin rol üstlendi…

        PVV aynı yıl 2006’da yapılan seçimde Meclis’e 9 milletvekili soktu...

        Bunu 2010’daki seçimde oyların %15,45’ini alarak milletvekili sayısını 24’e çıkarması izledi.

        Koalisyonun oluşması için sağ partilerin sandalye sayısı yetmeyince eski partisi VVD’nin CDA ile birlikte koalisyonuna dışardan destek verdi.

        Sonrasında gelen 2012 seçiminde oyları 5 puan düştü, sandalye sayısı 15 vekile indi; 2017 seçiminde ise öncekine göre 3 puan artarken Meclis’e da 20 milletvekili soktu…

        “DAHA ÇOK MU, DAHA AZ MI FASLI İSTİYORSUNUZ?”

        Aynı yıl yapılan yerel seçimde de etkili bir sonuca ulaştı; propagandasını, her gittiği şehirde, “Bu şehirde ve Hollanda’nın diğer şehirlerinde daha mı çok, yoksa daha mı az Faslı istiyorsunuz?” sorusu üzerine oturttu.

        İki kameralı Parlamentoda 75 üyeli senatoya da 2011’de 10, 2015’te ise 9 senatör soktu…

        Hollanda’da senatörler eyalet meclisleri tarafından seçildiği için yerel seçimin etkisi büyük oluyor; valiler ve belediye başkanları ise doğrudan Kral tarafından atanıyor.

        Avrupa Parlamentosu’na da 4 milletvekili gönderdi…

        Bu süreçte Hollanda’da yaşam süren ikinci nesil Türkiye kökenlilerin politikada ilerlemesinin önüne geçen davranışlarına da tanıklık edildi…

        Bugün ise ülkenin en büyük partisi haline geldi…

        Şimdi Avrupa’nın önünde iki yol var; birincisi Avusturya, Macaristan, Polonya’da olduğu gibi yol verilip iktidarda daha da güçlü hale gelmesi…

        Diğeri de Fransa’da yaşandığı gibi bir ortak aday ile ket vurulması…

        Halkının bu tercihi gelecekte Hollanda’nın demokrasiyle ilişkisinin tayininde de önemli rol oynayacak…