Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Muharrem Sarıkaya Savaş taktiği, IRA'dan yadigar…
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        ÇEVREMİZDE son 30 yıldır yaşanan savaşlar bize çok şey öğretti.

        En azından iki ülke arasında bir çatışma çıktığında, ülkelerin potansiyellerine, savaşın seyrine bakarak ne kadar süreceğini tahmin olanağına kavuşuyoruz.

        Ayrıca uluslararası ilişkiler ve güvenlik üzerine çalışan ve bölge deneyimini de kattıkları için geleceği doğru öngörebilen iyi akademisyenlere sahibiz…

        Somut örneğini üç gün önce yaşadık…

        Habertürk ekranımızda uluslararası ilişkiler alanına imza atmış iki akademisyenimiz vardı; Kadir Has’tan Prof. Dr. Mitat Çelikpala ve Başkent Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hasan Ünal…

        Her ikisi de İsrail-İran savaşına ilişkin beklentisini net ortaya koydu:

        “Yakında ateşkes ilan edilir, sonrasında da masaya oturulur…”

        Yayın sonrası arkadaşım, Prof. Dr. Çelikpala’yı arayıp, kendisi ile aynı görüşte olduğumu belirttim, gerekçe olarak da İran ve İsrail’den gelen açıklamaları gösterdim…

        BİRİ DELEBİLDİĞİNİ, ÖTEKİ VURABİLDİĞİNİ…

        Prof. Dr. Çelikpala öngörüsünün gerekçesine dönük önemli bir veriyi daha dile getirdi:

        “Bu savaşta herkes alacağını aldı. İsrail, İran’ın önemli nükleer tesislerini vurabildiğini, gizlice içeri girip en üst düzeydeki komutanlarını, siyaset ve nükleer fizikçilerini vurma kabiliyetine sahip olduğunu, İran’ın en üst yönetim kademesine kadar sızabildiğini ve istihbarat toplayabildiğini gösterdi. İran da aşılmaz sanılan İsrail’in Demir Kubbesi’ni füzeleriyle delebileceğini ve Tel Aviv’in merkezine bombasını düşürebileceğini gösterdi. ABD de ilk kez dağ delen MOP bombasının denemesini yaptı. Herkes alacağını aldı…”

        Herkesin “kazandığı noktada” olduğuna da işaret etti, bir tarafın altyapıyı, diğerinin de Demir Kubbeyi yok ettiğini, aynı zamanda ABD üslerine de saldırabileceğini, birçok başkentte terör eylemlerini gerçekleştirme yetisine sahip olduğunu gösterdiğini, ateşkesin de böyle zamanlarda geleceğini vurguladı.

        “Herkes bir onurlu çıkış arıyordu, buldu. Uzun sürmez, birkaç güne biter” dedi…

        Dediği gibi de oldu…

        Prof. Dr. Çelikpala bunları söylerken, batılı gazetelerin büyük bölümü savaşın yayılacağından söz ediyordu…

        ZİHİN MERKEZLERİ HEDEFTEYDİ…

        Bu savaşın en dikkat çeken yönlerinden biri de “haberli bombardıman” olması…

        Pek alışık olmadığımız yeni nesil hibrit bir savaş yaşıyoruz.

        Askeri konularda çalışan Abdullah Ağar dün WhatsApp’tan yolladığı mesajında, yeni nesil savaşın tek başına silahla yapılmadığını, “karar- zihin merkezlerini, süreçlerini, algıları etkileme, karşıt veri, kurgu ve niyetleri de bozmaya” dönük çabaların da savaşa dahil olduğunu yazmış…

        Çok haklı…

        Napolyon’u dize getiren, kitabı Harp Akademilerinde hala okutulan Prusyalı entelektüel, komutan Carl von Clausewitz’in de belirttiği gibi, “Savaş, iradelerini birbirine kabul ettirmeye çalışan iki taraf arasında gerçekleşen bir şiddet eylemidir…”

        Teorik olarak “mutlak savaş” kavramından söz eden Clausewitz, gerçek hayatta politik hedeflerin, askeri kapasitelerin ve kaynakların sınırsız olmadığına vurgu yapar.

        Dolayısıyla ömrü nihayet savaşın olamayacağını belirtir.

        Nitekim, öyle de oldu.

        Daha önce de burada belirttiğim gibi içerde İran yönetimini yıkacak bir gücün olmaması, politik, ekonomik ve toplumsal kısıtlamaları şekillendirdi ve herkesi masaya davet etti.

        IRA DA AYNINI YAPTI

        Bu savaşın bir diğer özelliği de vurmadan vuracağını, füzeyi ateşlemeden ateşleyeceğini ve hangi noktaya düşeceğinin neredeyse koordinatlarını birbirlerine veriyor olmaları…

        Nitekim İran ateşkes kararından önce Katar’daki ABD üssüne saldırma kararı aldığında Doha yönetimini uyarmış, onların da Washington’u uyarmalarını sağlamış…

        Benzer gelişmeleri iki hafta boyunca sürekli işittik…

        Peki savaşan ülkeler bu yöne niye gidiyor?

        Hacettepe Üniversitesi’nde güvenlik üzerine çalışan Prof. Dr. Ali Çağlar, yeni tip savaşın gereği olarak bunun yapıldığının altını çizdi.

        “Haber vererek bombalama uygulamasının kökeni IRA’ya dayanır” deyip devamını getirdi:

        “Ülkeler de son dönem savaşlarda IRA’nın bu uygulamasını hayata geçiriyor. IRA da bombayı bir yere koyar, 45 dakika öncesinden bombayı koyduğu yeri polise ihbar eder ve sivillerin boşaltılmasını sağlardı. Benzer bir uygulamayı yapıyorlar. Böylece asıl hedefin sivil halk olmadığını, insan haklarına saygılı olduğunu, bir düşmanlık beslenmediğini, hedeflerinin ülke yöneticileri olduğunu belirterek, kamuoyundan nefret değil, destek kazanmak istiyorlar…”

        İSRAİL’İN HEDEFİ DİCLE VE FIRAT

        Prof. Dr. Çağlar, bir noktaya daha vurgu yaptı…

        İsrail’in ateşkes sağlamasına karşın, bölgedeki çabalarına son vermeyeceğini, asıl amacının Fırat ve Dicle sularının kontrolünü ele geçirmek olduğuna dikkat çekip, ekledi:

        “Gelecekte su ve gıdaya sahip olmak önemli olacak. İsrail Bereketli Hilal diye de adlandırılan Dicle ve Fırat havzasına sahip olma çabasında, bunu da bir uydu Kürt devleti kurdurarak sağlamayı deneyecek. Hatta ulus aşan suların yönetiminin BM nezdinde bir komiteye devrini dahi arzuluyorlar. Zaten BM’de Barajlar Komitesi var. Asıl amaç suya ulaşmak…”

        Bu coğrafyada suyun en önemli varlık olduğu kesin…

        Ancak siz kaynağını hedef alıp, oradan kurutmaya kalkarsanız, aşağıya gidecek su kalmaz…

        İsrail hedefe ulaşmak isteyebilir, ama bunu Gazze’de de görüldüğü gibi işgal edercesine, haraç alırcasına yaptığı için amacı da hasıl olmuyor…

        DÖKTÜĞÜ BENZİNİ SÖNDÜRÜYOR

        Dönüp yine aynı yere geliyor.

        Başkan Biden döneminin Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın dünkü New York Times’a yazdığı makalesi ise ASBD Başkanı Trump’ın durumunu da özetliyor.

        Blinken’ın da vurguladığı gibi, neye mal olacağını gördüğü için İsrail-İran savaşındaki ilk tutumunun tersine, “Trump, özünde, üzerine benzin döktüğü bir yangını söndürmeye çalışıyor…”

        Artık ne kadar başarılı olabilirse…