Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nagehan Alçı Kadınlar yoksa oy da yok!

        Bugün 8 Mart.

        Dünya Kadınlar Günü.

        Yalnızca bugün değil, her gün konuşmamız gereken bir mesele kadına karşı ayrımcılık ve şiddet.

        Ancak bırakın her günü bugün bile konuşamıyoruz zira sandığa geri sayım sürerken her şey ve herkes seçime kilitlenmiş durumda.

        Bugün ben de iki ayrı etkinlikten notlarımı paylaşacağım ama ondan önce tüm aday ve partilere, ayırt etmeksizin ‘Sınıfta kaldınız!’ demek istiyorum.

        Mecliste kadın vekil sayısı hala yüzde 20’den az.

        En yüksek oran akademi ve Dışişleri'nde ki orada da yüzde 30’ları geçmiyor.

        Siyasetin örnek olması gerekirken bırakın örnek olmayı milletin temsil edildiği yerde 5 erkeğe 1 kadın vekil düşüyor. Halbuki kadın seçmen sayısı erkek seçmen sayısından fazla!

        ‘Biz yoksak yok da oy!’ deyip bu ‘erkek siyaseti’ni cezalandırmazsak hiçbir şeyin değişeceği yok sevgili kadın okurlarım!

        Biz eşit temsil edilmedikçe ezilmeye, dövülmeye, hakir görülmeye devam edeceğiz…

        Hepimizin 8 Mart’ını bu buruk gerçeklerle kutluyorum…

        Antalya’da kutuplaşmayı aşmak mümkün mü?

        Gelelim seçim gündemine.

        Saha inanılmaz hareketli. Her gün birkaç toplantı, seçim çalışması, etkinlik birden var. Hatta artık aynı partinin etkinlikleri birbiriyle çakışabiliyor.

        Mesela dün.

        Hakan Tütüncü ile kahvaltı

        Murat Kurum’un Ataşehir’deki lansmanına gidecektim ancak daha sonra Cumhur İttifakı Antalya Belediye Başkan adayı Hakan Tütüncü’den aşağı yukarı aynı saatlerde bir kahvaltı daveti aldım.

        Daha önce Sayın Kurum’un Avrupa yakasındaki lansmanını izlediğim ve Türkiye’yi son dönemde ağırlıklı olarak İstanbul üzerinden konuştuğumuz için biraz Antalya’ya da değinmek adına Sayın Tütüncü’nün kahvaltısına gittim.

        Önce şunu söyleyeyim:

        Hakan Bey ile ilk kez karşılaştık. Daha önce çok pozitif ve gayretli olduğu yönünde duyumlar almıştım. Doğruymuş, müthiş iyi bir enerjisi var.

        1979 Almanya doğumlu, gurbetçi bir ailenin oğlu. 4 yaşından beri Antalya’da yaşıyor, tam bir Antalyalı ve 2009’da aldığı Kepez’i bir daha bırakmamış.

        2009’da yüzde 34 ile çıktığı sandıktan 2019’da yüzde 50,5’ye yükselmeyi başarmış.

        Artık Kepez AK Parti’nin kalesi gibi algılanıyor halbuki öyle değil, son derece pragmatik bir seçmen kitlesi var Kepez’de.

        Anladığım kadarıyla AK Parti Tütüncü’nün bu uzun soluklu başarısı ve ikna kabiliyetini görüp büyükşehre aday yapmış.

        Antalya ABD’deki swinging states gibi, kesin CHP’nin ya da kesin AK Parti’nin şehri denecek bir tablo yok. Değişebiliyor.

        2019’da yüzde 50’ye yüzde 46 ile CHP’li Muhittin Böcek almıştı. Ancak o dönem İYİ Parti ile ittifak vardı ve Dem Parti’nin CHP adayına itirazı yoktu. Halbuki bu kez Dem Böcek’i istemediğini açıkça beyan edip kendi aday çıkardı, İYİP de CHP’nin karşısında, kısacası Muhittin Bey’in işi oldukça zor.

        Ancak buna rağmen Türkiye’deki kutuplaşma sayesinde sonucun değişmeme ihtimalini de yok saymamak gerekir. Fakat ben dünkü toplantıda Hakan Tütüncü’nün bu kamplaşma iklimine karşı çok doğru bir isim olduğu izlenimi edindim.

        Her kesimle diyalog kurmaya önem veriyor. Adaylığı açıklanınca önce CHP’li belediyeleri ziyaret etmiş mesela.

        “Siyasetçi değil hemşeri ilişkisi kuruyorum, bana oy vermeyenin de saygı ve sevgisini önemsiyorum” diyor.

        Tütüncü kahvaltılı soru-cevap sohbetimizde üç başlığı öne çıkardı.

        1) Ulaşım: Antalya’daki trafiğin İstanbul’la yarışır halde olduğunu söylüyor, 15 yeni koridor açmayı ve 22 kavşak düzenlemesi yapmayı vaat ediyor.

        2) Atık su meselesinin Antalya’nın en önemli sorunlarından olduğunu söylüyor , bu sorunu çözeceğini söylüyor.

        3) İmar ve şehircilik konusunda önemli adımlar atacağını ileri sürüyor, yerinde kentsel dönüşümden bahsediyor.

        Ekrem İmamoğlu’na gönderme

        Ben Sayın Tütüncü’nin lafları arasında çokça Ekrem İmamoğlu’na gönderme hissettim. İsim vermedi ama “Belediye başkanının vazifesi siyaset değildir. Belediye başkanları siyaseti siyasetçilere bırakmalı, 15 yıllık geçmişimde siyasi tek bir beyanatım olmadı” derken mesajın nereye olduğu bence gayet açıktı.

        İdeal bir belediye başkanını egosu olmayan ve meselelere dair gizli ajandası bulunmayan olarak tarif etmesi açıkça İmamoğlu’na göndermeydi.

        Her şey dahil sistemine nasıl bakıyor?

        Antalya olunca turizmi de konuştuk.

        Şehirdeki havaalanının 2028’de 82 milyon turisti karşılayabilecek kapasiteye yükselmesi hedefleniyor, yatırımlar böyle yapılıyor ancak gelen turistin çoğu her şey dahil sisteminde, kente teğet geçiyor, esnafa, yerele değmiyor.

        Birkaç ay önce Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Mehmet Nuri Ersoy ile bir öğle yemeği yerken Bakan Antalya’da 5 yıldızlı otellerin içindeki bazı iyi restoranları dışarıya açmak, böylece Michelin için uygun hale getirmekten bahsetmişti. Sayın Tütüncü’ye bunu ve her şey dahil sistemine yönelik yaklaşımını sordum.

        “Her şey dahil sistemi bir sebep değil, bir sonuçtur Nagehan Hanım” diye başlayıp Kaleiçi başta olmak üzere Antalya’yı turistlere daha cazip hale getirmek ve ulaşımı kolaylaştırmak için yapmayı planladıkları şeyleri anlattı.

        Mesela Kaleiçi’nde temizlik görevlileri ve simitçilerin çok özel bir konsepti olmasını, turizmin bir parçası haline gelmelerini hedefliyormuş. Şehri gezdiren iki katlı otobüslerden de bahsetti, dünyada irili ufaklı gördüğüm neredeyse tüm şehirlerde vardır bu Hop-on Hop-off otobüsler, Antalya’da yokmuş.

        Bilmiyordum, şaşırdım açıkçası. Şehirle ilgili bir çok hayalini anlattı Hakan Bey. Antalya’ya çok hakim ve net bir perspektif çiziyor.

        31 Mart’ta Muhittin Böcek’in işi bence zor.

        Murat Kurum’un lansmanından ilginç kareler

        Hakan Tütüncü’nün Haliç’te kahvaltısı devam ederken Ataşehir’de de Murat Kurum’un lansmanı vardı dün.

        Yetişemedim ama youtube’dan tüm etkinliği izledim.

        Bence Kurum’un iletişim ekibi çok başarılı, büyük çaplı ve etkili organizasyonlar yapıyorlar.

        Kurum da sahne performansını ilerletiyor. Hala çok rahat değil ama bence bu sıkılgan hali ona puan da kazandırabilir.

        Sahnede yaratıcı sürprizler

        Lansmanda en çok dikkatimi çeken emeklilere yönelik ayda 2500 TL vaadi oldu. Sahnedeki casting de etkileyiciydi. Önce emekli bir çifti evlerinde gördük, sonra ekrandaki yaşlı teyze sahneye geldi ve Murat Kurum’a sarılıp güven sözleri söyledi.

        Seyirciye geçen, iyi bir fikir.

        Bence emekliler iktidarın en yumuşak karnı. Ayda 2500 Tl’lik bir ek yardım küskünlükleri gidermede etkili olabilir.

        Kadınların İstanbul’u, gençlerin İstanbul’u, çocukların İstanbul’u gibi bölümlere ayrılan sunumda engelliler için açılan başlıkta sahneye engelli çocuk ve gençler geldi. O andan itibaren olanlar Murat Kurum dahil herkese sürprizdi.

        Tatlı dilli bir genç kız Kurum’a giderek şarkı söylemek istediğini söyledi ve bu konuda ısrarcı oldu. Bir yandan da annesini aramaya çalışıyordu sahnede. İsmi Rabia Aytek’miş.

        Kurum ‘tamam ama kısa olsun’ diye birkaç kez uyardı. Bence bu uyarıya dahi gerek yoktu, uzasa bile son derece sempatikti.

        Sonra genç kız mikrofonu aldı ve ‘bana her şey seni hatırlatıyor’u uzun uzun okumaya başladı. Ekipten biri gelip kulağına zannediyorum ‘bitir’ dedi ama o aldırış etmedi ve sonunda da konservatuara gittiğini söyleyip destek beklediğini ifade etti.

        Bence müthiş duygusal bir andı.

        Araştırdım, inanılmaz bir hikayesi var. Onu da yazacağım…