Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Anarşizm (Siyaset Bilimi) Nedir?

        Toplumun bir yönetici veya bir siyasal erkin kontrolü olmaksızın daha iyi işleyeceğini savunan anarşizm, insanın özünde ve doğasında yeterince iyi olduğu ve kendi özgür haliyle bırakıldığında özüne ve doğasına uygun olarak davranacağı ve bunun da daha mutlu bir toplum için daha iyi olacağı yönünde bir iyimserliğe sahiptir. İnsanın özünde kötü olduğu düşüncesinden hareketle onu bir otorite ve yöneticinin kontrolü altına alma girişimleri ise hiyerarşik ve mutsuz bir toplum ortaya çıkarır. Anarşistlere göre bir devlet veya yönetim insanların işini kolaylaştırmak şöyle dursun, insanların içindeki iyiliği bozarak tesis ettiği insan doğasına aykırı hiyerarşiler yoluyla işleri daha da zorlaştırır. O yüzden devlet kurumlarıyla ve düzenlemeleriyle gereksiz ve zararlı bir kurumdur.

        Anarşizm en temel şekilde eski Yunan'da kiniklerin tavırlarıyla ifadesini bulmuştur. İnsanlardan hiçbir şey istememek mutluluğun esasıdır. İstekler insanları mutsuz kılar ve başkalarına karşı beklentiler insanları kendi özgürlüklerinden feragat etmeye zorlar. İnsan hiçbir şey istemezse başka insanlara hiçbir bağımlılığı da olmaz ve başka insanlara kendi boyunduruğunu teslim etmek zorunda da kalmaz. Oysa bir şey isteyen insan bunun karşılığında mutlaka bir şeyler vermek zorunda kalır; bu durum insanı kendi özgürlüğünden feragat etmek zorunda bırakır ve nihayetinde mutsuz kılar. Bu da kinikleri uygarlığın her türlü ürününü değersiz bularak reddetmeye sevk eder. Devlet ve yönetim de onlara göre, uygarlığın sonucu olan yapay ve insan doğasına aykırı kurumlardandır. İnsan mutlu olmak istiyorsa, devletten de kaçması gerekir.

        Bu eğilim modern dönemde doğa filozofları -Thomas Hobbes (ö. 1679), Jean Jacques Rousseau (ö. 1778) ve John Locke (ö. 1754)- arasında bütün yönleriyle tekrar tartışılmıştır. Örneğin Rousseau insanın özünde özgür olduğu halde belli bir sosyalleşme süreci içinde devlet ve otoriter kurumlar eliyle zincirlere maruz kaldığını söylemek suretiyle bu dönemin ilk anarşist görüşlerini ifade etmiştir. Ancak bu dönemde anarşizmi sistematik bir biçimde ilk formüle eden ve savunan, İngiliz rasyonalist düşünür William Godwin (ö. 1836) olmuştur. Ondan etkilenen Pierre-Joseph Proudhon (ö. 1865) bilahare Karl Marx'ın (ö. 1883) eleştirilerine konu olacak şekilde devlet olmaksızın işleyebilecek küçük federatif, öz yönetim anlayışına dayanan bir tür kooperatifçi sosyalizm modelini savunmuştur. Takiben Mihail Bakunin (ö. 1876), bir yandan Marx'ın fikirlerini savunurken bir yandan da onunla ciddi tartışmalara girerek her türlü devletin ve siyasal yönetim erkinin gerekirse şiddet kullanılarak yıkılması gerektiğini söylemiştir. Bu arada bütün örgütlü siyasal partilerin de nihai hedefinin bir devlet kurmak ve yönetmek olduğu düşüncesinden hareketle, siyasal partilerin bir özgürleşme ve kurtuluş hareketi olamayacaklarını savunmuştur. Bu sözleri aslında doğrudan Marksist sosyalizmi de hedef almış oluyordu. Oysa son düzlemde Marx'ın devlet hakkındaki değerlendirmesi anarşistlere yakındır çünkü onun için de devlet gereksiz, insan doğasına aykırı, özel mülkiyetin ve sınıflı toplumun ürettiği yapay bir üstyapı kurumudur ve komünist aşamada ilga edilmesi gerekir. Ancak bu noktada sürecin güçlü bir proletarya diktatörlüğü içerdiğini hatırlamak gerekir.

        Kuşkusuz anarşizm düşüncesi de tarihsel süreçte kendi içinde çeşitlenmiştir ve artık anarşizm yerine anarşizmlerden bahsetmek mümkündür. Mesela bireysel anarşizm düşüncesi, bireye tanıdığı aşırı özgürlük ve onun mülkiyet ve girişim hakkıyla daha ziyade liberalizme yaklaşırken sosyalist anarşizm özel mülkiyeti reddetmekte ve onu devlet gibi eşitsizliğin ve toplumda yönetim isteğinin başladığı nokta olarak görmektedir.

        Anarşizm düşüncesine William Godwin (ö. 1836), Pierre-Joseph Proudhon (ö. 1865), Max Stirner (ö. 1856), Mikhail Bakunin (ö. 1876), Pyotr Kropotkin (ö. 1921) gibi isimler öncülük etmişse de bir siyasi hareket olarak yani saf anarşizm olarak fazla devam edememiş, ancak birçok felsefe ve siyasal tutum üzerinde etkisi olmuştur. Bilhassa 1968 hareketinin düşünsel altyapısı ile postyapısalcı ve postmodernist siyaset anlayışlarının büyük ölçüde anarşizmden etkilendiği söylenebilir. Anarşizm, sosyalist harekete yönelik güçlü bir eleştiri menzili olmayı sürdürürken bir yandan da sosyalist hareketin beslendiği bir ufuk da olmaya devam etmiştir.

        Bu arada anarşizm bir bakıma Faşizm gibi kavramlarla kader ortaklığı yapmış, kavram kendi çıkış bağlamından çok farklı olarak popüler düzeyde kaos, istikrarsızlık, bozgunculuk ve şiddet içerikli hareketleri isimlendiren pejoratif bir kullanıma da indirgenmiştir.

        YAZAR

        Yasin Aktay

        KAYNAK

        • Arvon, Henri. Anarşizm. Çev. Ahmet Kotil. İstanbul: İletişim Yayınları, 2007.
        • Bakunin, Mihail. Devlet ve Anarşi. Çev. Murat Uyurkulak. Ankara: Öteki Yayınları, 1998.
        • Ellul, Jacques. Anarşi ve Hristiyanlık. Çev. Ali Toprak. İstanbul: Karşı Yayınları, 1998.
        • Kropotkin, Pyotr. Anarşi: Felsefesi, İdeali. Çev. Işık Ergüden. İstanbul: Kaos Yayınları, 2001.