Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Diktatörlük Nedir?

        Devleti oluşturan erklerin yani yasama, yürütme ve yargı erklerinin tek bir kişi, parti veya grubun uhdesinde toplandığı ve yürütüldüğü yönetim biçimidir. Erkleri tek başına elinde toplamak yönetimde kayıtsız şartsız bir yetkiyi kullanabilmeyi sağlar. Bu durumda diktatörlüğü denetleyebilecek, ondan hesap sorabilecek bir hukuk sistemi veya başka bir erk de yoktur. Denetime tabi olmayan böyle bir yönetim şeklinin ortaya çıkmasının bazı sosyolojik koşulları vardır.

        Barrington Moore (ö. 2005) Diktatörlüğün ve Demokrasinin Toplumsal Kökenleri isimli eserinde hangi sosyolojik koşulların diktatörlüğe hangilerinin de demokrasiye götürdüğünü tarihsel örnekleri üzerinden göstermeye çalışır. Eski Roma'da olağanüstü durumlarda, kriz şartlarında durumu toparlamak üzere bir tür olağanüstü hal gereği hasıl olduğunda, yine olağanüstü yetkili birinin tayin edilmesi suretiyle krizden çıkma yoluna başvurulurdu. Bu durumda diktatörlük kriz şartlarında, kaos durumunda, erklerin toplum düzenini tesis etmede koordine olamadığı durumlarda bir çözüm olarak toplumun meşru güçlerince talep edilmekteydi. Diktatörlüğün bu şekilde toplum tarafından geçici olarak talep edildiği durumlar tarihsel süreçte söz konusu olmaya devam etmiştir. Ancak tesis edildiği andan itibaren bu sefer onun istibdadı ayrı bir sorun olmuştur.

        Erkleri bir elde toplayarak tesis edilen diktatörlük bir tek şahısla temsil edilebildiği gibi bir parti veya bir oligarşik yapı tarafından da temsil edilebilir. Tek bir şahsın diktatörlüğü bazen geleneksel bir otorite ile meşrulaştırılabilir. Monarşik yapıların sıkça ortaya çıkardığı diktatörlüğün halk nezdinde bir meşruiyeti vardır ama bu durumlarda her zaman bütün erkleri uhdesinde toplaması kaçınılmaz bir durum değildir. Birçok durumda monarşik yapının devamlılığı bile belli bir hukuki düzen ve geleneksel teamüller hatta anayasal koşullar tarafından denetlenir ve bütün otoritesine rağmen monark, bu düzene tabi olmak durumunda kalır.

        Bu geleneksel yönetim biçimlerinin dışında modern dünyada ortaya çıkan diktatörlüklerin önemli bir kısmı toplumdaki düzen talebinin neticesinde ortaya çıkan liderliklerin gelişiminin bir aşamasına denk düşer ve çoğu zaman demokrasi yoluyla, yani seçimler yoluyla işbaşına gelen kült liderlerin sergiledikleri pratikle somutlaşır. Adolf Hitler (ö. 1945), Benito Mussolini (ö. 1945), Vladimir Lenin (ö. 1924) gibi geçmiş yüzyılın liderleri Nazizm, Faşizm ve Sosyalizmin ideallerinin uygulanma sürecinde sahnede olan diktatörlerdir.

        İnsanlık için büyük idealler uğruna geçici de olsa bir diktatörlüğü tesis etme yoluna girmenin tipik örneği ise proleterya diktatörlüğüdür. Aslında bunun altında yatan temel fikir halkın kendisi için neyin iyi neyin kötü olduğunu bilmemesidir. Halk bir defa proleterya yönetimini seçmişse bile bir sonraki seçimde onu seçeceğinin bir garantisi yoktur. Bu süreçte iktidar ele geçirildiğinde halka neyin iyi neyin kötü olduğu bilgisini vermekle kalmayıp bilincinin de aşılanması gerekir ki bu da son derece katı bir diktatörlük gerektirmektedir. Bu yönetim yasama veya yargı denetimi olmaksızın görevini rahatça yürütebilecek, siyasal ve toplumsal dönüşümü gerçekleştirecektir. Halka rağmen yürütülecek olan bu görev nihayetinde halk için olacağından halkın başta bunu bilmemesi çok önemli olmayacaktır. Bu tarz bir parti diktatörlüğü kaçınılmaz olarak totaliter de olmak durumundadır. Çünkü hayatın her anını ve her yanını belirlemeye çalışmakta ve bireye hiçbir varoluş alanı bırakmamaktadır.

        Bütün siyasi liderlerde iktidar alanını daha fazla genişletme eğilimi vardır. Bu eğilim liderlerde çoğu kez erklerin tamamına hükmetme arzusunu körüklemektedir. Diktatörlüğe uzanan süreçte, demokrasi de liderler için amaçlarına ulaşabilmek adına kullandıkları basit bir araç, bir yol haline gelebilir. Bu aracı/yolu kullanan diktatörler için bilahare demokrasi bir ayak bağına dönüşür, toplumda ideal düzenlerini tesis etmenin önünde bir engel olarak görülür. Ancak diktatörlük her zaman seçimlerin ardından bir sapma olarak gelişmez. Bazen hatta belki de çoğu kez ihtilaller veya askeri darbeler neticesinde gelir ve geldikten sonra anayasayı askıya alır, bütün yetkileri kendinde toplar. Ortadoğu rejimlerinin çoğu bu şekilde tesis edilmiştir. Mısır, Suriye, Irak, Yemen gibi ülkeler bu konuda tipik örneklerdir.

        YAZAR

        Yasin Aktay

        KAYNAK

        • Moore, Barrington. Diktatörlüğün ve Demokrasinin Toplumsal Kökenleri. Çev. Şirin Tekeli ve Alaattin Şenel. Ankara: İmge Yayınları, 2003.
        • Poulantzas, Nicolas. Faşizm ve Diktatörlük. Çev. Ahmet İnsel. İstanbul: İletişim Yayınları, 2004.