Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi İnsan Hakları Nedir?

        Bir kişinin sırf insan olduğu için sahip olduğu, devredilmez ve vazgeçilmez hakları ifade etmektedir. Bu yönüyle, başta kamu otoriteleri ve geniş anlamda devlet olmak üzere, kimsenin ihlal edemeyeceği, aksine kanun, düzenleme ve işlemlerin geçersiz olduğu hakları betimler.

        İnsan hakları, tarihsel sürecin belirli bir aşamasında ortaya çıkmış ve somutlaşmış bir birikimin ürünü olup "doğal hukuk" fikrinden türetilmiştir. Doğal hukuk doktrininin temel gayesi, siyasal iktidarın kötüye kullanılmasını önleyerek sınırlandırılmasını ve insan onuruna uygun bir yaşamın sürdürülmesini sağlamaktır. Bu nedenle doğal hukuk doktrini, siyasal iktidarın üzerinde bulunan bir dizi evrensel ilkenin varlığını kabul eder. Bireyin insan olma niteliğiyle doğuştan sahip olduğu vazgeçilmez, devredilmez ve zamanaşımına uğramaz evrensel "doğal hakları" kavramı da doğal hukuk fikrinin uzantısıdır. Bunları siyasi iktidar vermemiştir, varlıkları devlete bağlı değildir; dolayısıyla siyasi iktidar tarafından geçersiz kılınamaz. Bu yaklaşımın sonucu olarak insan hakları, siyasi iktidarın meşruluğunun test anahtarıdır. İnsan haklarına saygı göstermeyen bir iktidar modeli, insan onuruna aykırı düşeceğinden ahlaki ve hukuki açıdan meşrulaştırılamaz.

        Günümüzdeki anlamıyla insan hakları, siyasi iktidarın sınırlandırılmasının ve iktidar yetkilerinin keyfi kullanımının önlenmesinin hukuki aracı olarak nitelendirilebilir. Nitekim insan hakları kavramının temel eksenini hukuk disiplini biçimlendirmekte; kavram, özellikle anayasalar ve uluslararası/ulusalüstü sözleşmelerle güvence altına alınan hukuki hakları ifade etmektedir. Böylelikle, hukuk disiplininin terim, kavram, usul, müessese, metot ve muhakeme esasları, insan haklarının temellendirilmesi, yorumlanması, uygulanması ve geliştirilmesinde başat rolü oynamaktadır. Bu gelişim, bir yandan tarihsel bir sürecin sonucu olduğu gibi diğer yandan hukukun işlev ve niteliğinden ötürü kaçınılmazdır.

        Doğal hukuk-doğal haklar geleneğine dayanan insan hakları kavramının hukukileşmesinin ilk örneği olarak 1215 tarihli Magna Carta verilebilir. Her ne kadar tam anlamıyla bir hak bildirisi niteliğinde olmasa ve bireysel öznelere sübjektif haklar tanımaktan çok, feodal beylerin krala karşı taleplerinin manifestosu niteliğinde olsa da Magna Carta, 17. yüzyılda İngiltere'de (1679 tarihli Habeas Corpus Act, 1689 tarihli Haklar Bildirisi, 1701 tarihli Act of Settlement) ve 18. yüzyılda Amerika'da (1765 tarihli Haklar Bildirisi ile 1776 tarihli Virginia Haklar Bildirisi) üretilen insan hakları belgelerine kaynaklık etmiştir. Bu dönemdeki en önemli belgeler ise 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirisi ile 1789 tarihli Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi'dir. 1776 Bildirisi insanın haklarını yaşam, özgürlük ve mutluluğa erişme hakları olarak formüle ederken 1789 Bildirisinde haklar özgürlük, mülkiyet, güvenlik ve baskıya karşı direnme olarak sayılmıştır. Her iki bildiriyle benimsenen modern doğal haklar yaklaşımı, 1700'lerin sonundan itibaren ortaya çıkmaya başlayan anayasaların da temelini oluşturmuştur.

        İkinci Dünya Savaşı sonrası insan hakları hukukunun uluslararası düzleme taşındığı görülmektedir. Bu dönemde devletler, yaşanan hak ihlallerinin tekrar etmemesi için önlemler almaya karar vermişler ve bu amaçla çeşitli hükûmetler arası örgütler eliyle insan hakları belgeleri üretmeye başlamışlardır. Bu çabanın sonucu olarak Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu tarafından günümüzde "İnsan Hakları Günü" olarak kutlanan 10 Aralık 1948 tarihinde Evrensel İnsan Hakları Bildirisi kabul edilmiştir. Bildiri, modern insan hakları hukukunun kurucu belgesi ve temel kaynağıdır. Evrensel İnsan Hakları Bildirisinde insanların eşit oldukları kabul edilerek doğal hak anlayışının etkisiyle insanın sahip olduğu haklar sıralanmış olup bunlar medeni ve siyasi haklar ile ekonomik, sosyal ve kültürel haklar olarak iki kategoride toplanıp düzenlenmiştir.

        BM ayrıca, Evrensel Bildiri'den devşirilen Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi ile bunların yarı-yargısal organlarıyla (İnsan Hakları Komitesi ile Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi) başlayan süreci spesifik belgeler ve organlarla (örn. Kadına Karşı Her Biçimiyle Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi ve Komitesi, Her Biçimiyle Irksal Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi ve Komitesi, İşkenceye Karşı Sözleşme ve Komitesi, Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Komitesi, Engelli Kişilerin Hakları Sözleşmesi ve Komitesi) devam ettirmektedir. BM insan hakları sisteminde anılan sözleşmeler çerçevesinde kurulan denetim organları, aralarında şikayet başvurusu, rapor usulü ve soruşturma usulünün de bulunduğu çeşitli usullerle hak ihlallerini denetlemektedir.

        1949'da kurulan Avrupa Konseyi tarafından 04/11/1950 tarihinde kabul edilip 03/09/1953 tarihinde yürürlüğe giren Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), bölgesel düzlemde insan haklarını koruyan en önemli belgedir. Ağırlıklı olarak medeni ve siyasi haklara yer verilen AİHS, denetim organı olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesiyle (AİHM) ciddi bir koruma mekanizması sağlamaktadır. Bireyler, hükûmet-dışı örgütler ya da birey grupları, haklarının ihlal edildiği iddiasıyla AİHM'e bireysel şikayet başvurusu yapabilirler. AİHS'de ayrıca devlet başvurusu mekanizması da öngörülmüş olup AİHS'e taraf devletler, hak ihlalinde bulunduğu iddiasıyla bir diğer devleti AİHM önünde şikayet edebilir. Avrupa Konseyi bünyesinde ayrıca sosyal haklar, işkencenin önlenmesi, çocuk hakları, ev içi şiddet gibi konularda insan haklarına ilişkin çok sayıda sözleşme bulunmaktadır. Bölgesel düzlemdeki insan hakları örgütleri arasında ayrıca Amerikan Devletleri Örgütü ve Afrika Birliği Örgütü de sayılmalıdır. Her iki hükûmetler arası örgütün ürettiği insan hakları sözleşmeleri bulunmakta ve bu sözleşmelerle kurulan mahkemelerle insan hakları ihlali iddiaları yargısal usullerle denetlenmektedir.

        Hakların türleri ve nitelikleri değerlendirildiğinde; hakların birinci kuşak haklar (klasik haklar: medeni ve siyasi haklar), ikinci kuşak haklar (ekonomik, sosyal ve kültürel haklar) ve üçüncü kuşak haklar (dayanışma hakları) olarak sınıflandırılmasının en yaygın kullanılan sınıflama olduğu görülmektedir. Bu sınıflamada yaşam hakkı, kişi dokunulmazlığı, düşünce ve ifade özgürlüğü, din ve inanç özgürlüğü, mülkiyet hakkı, seçme ve seçilme hakkı gibi haklar belli başlı birinci kuşak haklar; çalışma hakkı, sendika kurma hakkı, sosyal güvenlik hakkı, kültürel yaşama katılabilme hakkı, sağlık hakkı, konut hakkı gibi haklar belli başlı ikinci kuşak haklar; çevre hakkı, gelişme hakkı, barış hakkı gibi haklarsa belli başlı üçüncü kuşak haklar arasında sayılmaktadır. Birinci kuşak haklar temelde 17-18. yüzyıl burjuva devrimlerini, ikinci kuşak haklar 19. yüzyıl işçi hareketlerini yansıtırken dayanışma hakları 20. yüzyılın ikinci yarısında görülen sömürgeciliğe karşı hareketi yansıtır. Bu hak kuşaklarının ayrılmaz bir bütün teşkil ettiği kabul edilmektedir.

        Birinci kuşak haklar, kamusal otoritelerin, bireyin ilgili hakkı kullanmasına ya da haktan yararlanmasına müdahale etmemesi gereken haklar olmakla devlete öncelikle karışmama yükümlülüğü getiren haklardır. Buna negatif haklar ya da devletin negatif yükümlülüğü denmektedir. Buna karşılık ikinci kuşak hakların önemli bir bölümü, devlete kamu hizmeti yükleyen haklardır. Bu anlamda devlet, mali kaynaklarını kullanarak ve bu kaynaklar ölçüsünde bu hakların temin edilmesini ve geliştirilmesini sağlamak yükümlülüğü altındadır. Buna da pozitif haklar ya da devletin pozitif yükümlülüğü denmektedir. Üçüncü kuşak haklar ise kişi, kurum ve devletin ortak çabasıyla korunup geliştirilebilir. Her ne kadar hakların devlete yüklediği yükümlülüklere göre sınıflandırılması günümüzde anlamını büyük ölçüde yitirmişse de bu sınıflama, hakların dava edilebilirliği açısından halen etkilerini bir ölçüde sürdürmektedir.

        İnsan hakları dinamik bir kavramdır. Tarihsel süreçte insan hakları, toplumsal değişimlerden ve bilimsel-teknolojik ilerlemelerden etkilenerek sürekli gelişmektedir. Bilimsel-teknolojik ilerlemeler, insan hakları anlayışının hem oluşumu hem de somut hak kategorileri olarak tanınması üzerinde etkili olmaktadır. Dolayısıyla bir zamanlar insan hakkı olarak görülmeyen taleplerin, toplumsal ve siyasal hayattaki gelişmeler sonrası insan hakları müktesebatı içerisinde sayılması olağandır. Bu, kimi hallerde yeni haklar olarak kimi hallerde de mevcut haklara lafzi yahut içtihadi unsurlar eklenmesi şeklinde kendini göstermektedir.

        Hakların bir bölümü sınırlandırabilir nitelikteyken diğer bir bölümü üzerinde ise hiçbir sınırlama söz konusu olamaz. Sınırlandırılabilir haklar, yasa ile ve ilgili hak için öngörülmüş olan sınırlandırma ölçütüne dayalı olarak sınırlandırılabilir. Ancak hiçbir sınırlandırma, ilgili hakkı bütünüyle işlevsiz kılacak biçimde yapılamaz. Sınırlandırmalar ölçülü olmalı ve hakkın özüne dokunmamalıdır. Olağanüstü rejim dönemlerinde bazı hakların kullanımı durdurulabilir. Çeşitli anayasalarda ve insan hakları belgelerinde hangi hakların olağanüstü rejim dönemlerinde kullanımlarının durdurulamayacağı düzenlenmiştir.

        Türkiye'de insan hakları, 1982 Anayasasıyla anayasal düzlemde korunmaktadır. Anayasada yer verilen temel haklar, hem kamu makamlarını hem de kişileri bağlar. Ulusal mahkemeler, kararlarında temel hakları dikkate almakla mükelleftir. Bunun yanı sıra Türkiye, başta AİHS olmak üzere önemli insan hakları sözleşmelerini onaylamıştır. Bu sözleşmelerle kurulan insan hakları denetim organlarının bazılarına bireysel başvuru yapılabilir. Ayrıca 23/09/2012'den bu yana 1982 Anayasasında düzenlenip de AİHS ve Protokollerinde yer almakta olan hakların kamu gücü tarafından ihlali iddiasıyla Anayasa Mahkemesi nezdinde bireysel şikayet başvurusunda bulunmak mümkündür. İnsan haklarının yargısal korunması dışında, Kamu Denetçiliği Kurumu ile Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu adında iki ulusal insan hakları kurumu faaliyettedir. 

        YAZAR

        H. Burak Gemalmaz