Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Kült Nedir?

        Ana akım dinlerden modern dönemde ayrılan küçük, kurumsallaşmamış veya yarı-kurumsallaşmış dini grup ve oluşumdur. Sözlükte din ve daha çok yerel özellikler taşıyan din şeklinde tarif edilen kült kavramı aynı zamanda klasik sanat eserleri için kullanılabilir. Filmler için yaygın kullanılsa da genel olarak klasik sanat eserleri için değerli yapıtları ifade etmek için yararlanılan bir sıfattır. Sosyal bilimlerde daha çok ana akım dinlerin dışında olduğu varsayılan dini hareketler için kullanılmaktadır. Antropologlar bu tür hareketlerin mensuplarına saygı gereği "yeni din" gibi daha objektif tabirleri tercih etmektedir. Bu tür gruplar çoğunlukla sosyo-ekonomik yoksunluk ile sembollerin farklı kullanımı arasındaki ilişki bakımından incelenmektedir. 

        Hristiyanlığın ilk dönemlerinde veya bazı bölgelerde halen belirli bir geleneğe mesela Bizans ritüelleri için antik Roma kültü veya belirli azizlere örneğin Hz. Meryem'e duyulan sadakati ifade eden kültlere rastlanmaktadır. Fakat ana akım sayılan dinlerin içerisinde bağlılığın aşırı olmaya başladığı ve sonradan ortaya çıkan hareketler otoriteye karşı bir duruş olarak algılanmıştır.

        Ernst Troeltsch (ö. 1923) din sosyolojisi disiplininde uzun yıllar kullanılacak kilise-mezhep ayrımı yapmıştı. Ancak dinin önemini yitirmesinin sebeplerini bulmaya çalışırken Protestanlığın modernitenin başlangıcı değil, belki de Katolisizm'in problemli yanlarını açıklayıcı ve Orta Çağı geciktirici etkisi olduğunu savunmuştur. Kilise'yi geniş resmi organizasyonlar, evrensel çağrısı olan ve devletle iç içe geçmiş hiyerarşik yapılar olarak tarif etmiştir. Mezhepler ise alternatif, daha doğrusu muhalif, değerler sunan küçük organizasyonlar olup karizmatik liderlere ihtiyaç duyarlar. Dini davranış olarak bu ikisinin haricinde mistik davranışlar da görülebilir. Troeltsch bu noktada sadece mistik ya da tasavvufi bir yönden değil, kilise ve mezhepten müstakil kendisi bir nevi evreni de kapsayan dini bir (belki panteist ama aynı zamanda "radikal dini bireyselcilik") inancı kastetmiştir. Ama bu tür tasniflerin gerçek dünyada birebir karşılığı olmadığı gibi Kilise de inanç üzerinde otoritesini veya tekel konumunu yitirebilir. İşte bu noktada Helmut Richard Niebuhr (ö. 1962) ise Max Weber (ö. 1920)'den beri (karizmatik otorite) süregelen Katolisizm'in "kilise veya mezhep" olarak anlaşılması fikrine Troeltsch'ün mistik eklemesini de reddetmişti. Niebuhr, Weber ve Troeltsch'ün "kilise" dediğine "fırka" (denomination) ve onların mezhep dediklerine de kilise denilmesinin daha uygun olduğunu iddia etmişti. Gerçi Amerikan dini hayatla ilgili olarak söyledikleri fırkaların daha çok toplumun müreffeh ve etkin kesimlerini, kiliselerin ise toplumsal düzene eleştiri getirdiği için nispeten daha küçük gruplara hitap ettiği iddiası belki bölgesel ve kültürel olarak doğru olabilir. Dinlerin yaşandıkları kültür ile etkileşimleri kaçınılmazdır. Dolayısıyla, dinler seküler kültürle bir arada yaşamanın yollarını bulmak için göreceli yorumlara başvurmak durumundadır. Metodist Kilise gibi klasik kilise ile mezhep arasında yer alan fırkalar evrensel prensipler yerine yerel ihtiyaçları göz önüne aldıkları için disiplinli değil ama sosyo-ekonomik olarak alt katmanlardaki çoğunluğa hitap edebilmektedir. Böylelikle fırkalar büyüklük bakımından mezheplerin önüne geçebilmektedir. 

        Troeltsch'ün kilise, mezhep ve mistisizm arasındaki iyimser diyalektiğine karşın Niebuhr Amerika Birleşik Devletleri özelinde mezhep ve kilise arasında sosyo-kültürel şartların etkisiyle fırkacılık vurgusu dikkate alınmalıdır. Ama 1970'lerden itibaren bu kilise-mezhep şeklindeki teorileştirme önemini yitirmeye başlamış, bu kavramlar mevcut dini yapıları açıklamada yetersiz kalmıştır. Jim Beckford ise kilise ve mezhepten ayrı ve nispeten küçük mistik gruplar için Troeltsch'den farklı olarak bunların kendi hallerinde ve göz ardı edilebilecek gruplar olmadıklarına inanıyordu. Nitekim o dönemde katı kilise ve mezhep kurallarıyla çatışmaya başlayarak kendilerini hissettirmeye başlamışlardır. Bundan sonra bu gruplar sosyo-kültürel ortamla birlikte özellikle gençlerden oluşan taraftarlarıyla yeni dini hareketler için "kült" kavramı en uygun adlandırma olmuştur. Artık kolayca mobilize olabilen, yeni üyelerinin sayısını artırabilen bu gruplar dönemin öne çıkan rasyonel, bürokratik ve özelleştirme ilkelerinden ayrışmaktadır.

        Kültler için en olumlu yaklaşımlardan birisi hiç şüphesiz Rodney Stark ve William Sims Bainbridge'in "rasyonel seçim teorisi"dir. Sekülerleşmenin kendisini kısıtlayan bir gelişme olduğu, yani kilise aşırı derecede sekülerleşmeye başlarsa bir noktadan sonra gidişat tersine dönecektir tezini ortaya atmışlardır. Artık bu durumda fırkadan yeni yeni ayrılıkçı gruplar çıkacaktır. Dinler aslında rasyonel seçimlerdir zira bireyler herhangi bir inanca bağlanırken artıları ve eksileri hesaba katarak seçimlerini yaparlar. Bir başka deyişle dini seçimler ve ekonomik davranışlar birbirlerine her zaman minimum maliyet olmasa da maksimum fayda gözetilmesi hususunda benzemektedir. Son zamanlarda özellikle Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri dindarlık bakımından karşılaştırılırken ekonomiden ödünç alınan arz-talep kavramı kullanılmaktadır. Yani, Avrupa'daki sekülerleşme, talebin azlığından değil arzın olmamasından kaynaklanmaktadır. Amerika için de tam tersi söz konusudur, arzın bol olması sebebiyle bireyler inanç konusunda hemen her gün yeni seçimlerle karşılaşmaktadır.

        Her ne kadar kült kavramı bir dinin içerisinde bazen aşırı yanları da olan muhalif yapılar olsa da bireylere farklı tercihler sunabilmektedir. Hristiyan Kiliseler ve seküler siyasi yapılar kendilerine tehdit oluşturduğu iddiasıyla farklı gerekçelerle kültlere karşı bir tavır belirlemişlerdir. Tabii mücadele için de din sosyolojisi çalışmaları teşvik edilmiştir. Kültler zararlı, dünyanın sonunun geldiğine inanan, siyasi ve hatta çokeşli evliliklere izin verenler şeklinde alt kategorilere ayrılmıştır. Günümüzde ise ana akım kiliseden ayrılıp bireylerin farklı ihtiyaçlarını tatmin eden gruplara Yeni Dini Hareketler denilmekte ve "kült" teriminde mevcut olan küçümseyici tavırdan uzaklaşıldığı düşünülmektedir. Ancak bu arada Yahova Şahitleri ya da Hare Krishna veya Mormonlar da kendilerini mezhep olarak tasnif etmekte ve YDH'den ayrışmaya çalışmaktadır. Fakat sosyolojik tariflerin ışığında geriye dönüp bakılacak olursa 2. Dünya Savaşı'ndan önce çıkmış olsalardı muhtemelen hepsinin mezhep olarak tarif edileceği iddia edilebilir. Sonra çıkanların ise New Age Movement olarak nitelendirildiği ve klasik tüketim toplumu özelliklerinden birisi olarak lanse edildiği görülmektedir.

        Bu tür hareketlerin daha çok gençlere cazip geldiği ön yargısı doğru değildir zira dini inançlarını ve mensup oldukları organizasyonu sorgulamaları eşliğinde daha çok orta yaşlı denilen gruplar bu hareketlere ilgi göstermektedir. Tarifler ve farklılıkları arasında hemfikir olunamayan mezhep, fırka, yeni dini hareketler ve kültler dini organizasyonların zaman ve dönem itibarıyla toplumlar ve kültürler ile ilişkilerinde bireylerin çeşitli beklentilerine cevap vermeye çalıştıkları kesindir. Hinduizm ve özellikle Budizm'den kaynaklandığı ya da etkilendiği düşünülen pek çok hareketin yanı sıra İslam dünyasında da Hasan el-Benna'nın kurucusu olduğu İhvan-ı Müslimin veya Amerikan siyah hareketi olan Nation of İslam gibi oluşumlar da benzer şekilde çağın getirdiği beklentilere cevap vermeye çalışmaktadır.

        YAZAR

        Ali Murat Yel