Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Suç Nedir?

        İnsanların barış içinde birlikte yaşamalarının temini ve toplumsal düzenin devamı açısından korunması gereken hukuki değerlerin bilinçli bir şekilde ihlali veya en azından bu değerleri korumaya yönelik kurallara özensizlik niteliği taşıyan belli insan davranışlarıdır. Suç, hukukun alt disiplinlerinden ceza hukukunun konusunu oluşturan bir kavramdır. Bütün hukuk disiplinleri gibi ceza hukuku da devletin başlıca görevi olan hukuka dayalı bir düzen kurma ve bunu devam ettirme amacına kendi araçlarıyla katkıda bulunmaktadır. Devlet toplumsal yaşamı barış içerisinde devam ettirme görevini ceza hukuku olmaksızın etkin şekilde yerine getiremez.

        Ceza hukuku, toplum düzeni bakımından hayati önem taşıyan hukuki değerlerin korunmasında devletin en etkili mücadele aracıdır. Ceza hukuku esasen haksızlık teşkil eden insan davranışlardan hangilerinin suç olarak tanımlanması gerektiğini ve suç olarak tanımlanan bu davranışları gerçekleştiren kişiler hakkında ne tür ceza hukuku yaptırımları uygulanacağını belirleyen bir hukuk disiplinidir. Ceza hukuku normları içerdiği emir ve yasaklarla toplumsal hayatın korunmasını sağlamaktadır. Ceza hukukunun konusunu oluşturan normların temelinde, söz konusu emir ve yasaklara uymaya ceza tehdidi yoluyla zorlama bulunmaktadır.

        Ceza hukuku belli davranışları yasaklamak veya belli davranışları emretmek suretiyle hukuki değerlerin korunmasını sağlar. Ceza normlarının esasını oluşturan bu emir ve yasakların arkasında ise temel sosyal-etik yükümlülükler bulunur. Bu yükümlülüklerin geçerliliği, ihlalleri halinde ceza yaptırımı öngörülmesiyle sağlanır. Böylece hem mutlak ve sürekli olarak gerçek bir değer koruması sağlanmış hem de sosyal-etik olarak tasvip edilmeyen belli davranış şekilleriyle bu yükümlülükler belirlenmiş olur. Böylece ceza hukuku aslında temel toplumsal-etik davranış normlarının korunması suretiyle hukuki değerleri koruma görevini yerine getirir. Bir başka ifadeyle "ceza hukukunun temelini", toplumda insanın belli fiillerinin ahlaken ve hukuken tasvip edilemez olduğu hususunda değer yargılarının oluşmasını sağlayan davranış normlarına riayet edilmesini sağlamak oluşturmaktadır. Davranış normlarının amacı da hukuki değerleri koruma altına almaktır. Hukuki değerleri korumaya yönelik davranış normlarından kaynaklanan yükümlülüklere aykırı fiiller hukuka aykırılık oluşturur.

        Bir hukuki değerle ilişkili olmayan suçtan söz edilemez. Bir fiilin kanunda suç olarak tanımlanmasıyla bir veya birden çok hukuki değer koruma altına alınmış olur. Suç teşkil eden fiilin işlenmesiyle, koruma altına alınan bu hukuki değer veya değerler ihlal edilir. Zira bir hukuki değerin ihlal edilmesi halinde, bir başkasının hukuken korunan özgürlük alanına bir tecavüz yapılmış olur.

        Bu nedenle suç, bir haksızlıktır. Ancak her haksızlık, suç değildir. Suç teşkil eden haksızlıklar, diğer haksızlıklardan niteliği itibarıyla değil, niceliği itibarıyla farklılık taşır. Suç, cezayı gerektiren haksızlıktır. Haksızlıklar arasından hangilerinin suç olarak tanımlanması gerektiği izlenen suç siyasetiyle belirlenir. Bu belirleme yapılırken ceza hukukunun son çare olma özelliği göz önünde bulundurulur. İşlenen haksızlığın kişinin hukuku yanında toplum düzenini de ihlal etmesi ve diğer hukuk disiplinlerinin yaptırımının hukuki değerin korunmasında yetersiz kalması halinde ceza hukukuna başvurulur. 

        O halde esasen haksızlık teşkil eden, hukuka aykırı olan belli fiiller kanunda suç olarak tanımlanabilir. Haksızlık teşkil etmeyen, toplum hayatı bakımından vazgeçilmez nitelikteki değerlerin ihlali niteliği taşımayan insan davranışları, kanunlarda suç olarak tanımlanamaz. Her ne kadar suç teşkil eden fiiller kanunda suç olarak tanımlanmadan önce de esasen haksızlık teşkil eden davranışlar olsa da suç teşkil eden haksızlıkların işlenmesine bağlanan sonuçlar kişinin hak ve özgürlükleri üzerinde ağır etkilere yol açtığı için hangi haksızlıkların suç teşkil ettiğinin ve bunlara uygulanacak yaptırımların neler olduğunun kanunda açık şekilde belirlenmesi gerekir (suçta ve cezada kanunilik ilkesi). Kişilerin keyfi şekilde cezalandırılmasının önlenmesi, ceza hukukunun kişi hak ve özgürlüklerinin güvencesini oluşturabilmesi bakımından kanunilik ilkesi büyük önem taşır. 

        Suç teorisiyle meşgul olan ceza hukukçuları suç teşkil eden haksızlığın yapısını analitik bir incelemeye tabi tutmaktadırlar. Bu incelemede bir bütün olan suçun yapısı çeşitli unsurlarına ayrılarak izah edilmektedir. Ceza hukuku literatüründe suçun yapısının incelenmesine, suçun unsurlarının sayısına ve mahiyetine yönelik çok sayıda yöntem ve görüş olmakla birlikte, suçun yapısının maddi, manevi ve hukuka aykırılık unsurlarına ayrılarak incelenmesi yönünde, en azından suçun yapısında bu unsurların bulunduğu hususunda geniş bir ittifakın olduğu söylenebilir. 

        Kanunda hangi fiillerin, hangi koşullar altında işlenmesi halinde suç teşkil edeceğinin gösterilmesiyle, suç teşkil eden haksızlığın unsurları belirlenmiş olur. Suçun oluşabilmesi için kişinin işlediği fiilin kanuni tipteki haksızlığın tanımıyla tam olarak örtüşmesi gerekir (tipe uygunluk). Zira kanun koyucu, fiilin haksızlık içeriğini kanuni tanımdaki unsurlar içerisinde belirlemiş olmaktadır.

        Normun muhatabı insandır ve insan, muhatabı olduğu normlara uygun davranma yükümlülüğünü ancak bir fiille ihlal edebilir. O halde suçtan söz edilebilmesi için insanın bu normlara aykırı, yani haksızlık teşkil eden bir fiilinin bulunması gerekir. Her suçun kanuni tanımında, mutlaka haksızlık teşkil eden bir fiile unsur olarak yer verilir. Fiil, insanın belli bir amaca yönelik olarak gerçekleştirdiği dış dünyada tezahür eden iradi davranışlarıdır. Bu anlamda fiil, kasten veya taksirle işlenen, icrai veya ihmali bütün haksızlıkların esasını oluşturur. 

        İnsanın belli bir amaca yönelik olarak gerçekleştirdiği iradi davranışın ilk olarak suçun kanuni tanımında belirlenen fiile ve onun işleniş şekillerine, objektif ve subjektif özelliklerine uygun olup olmadığı tespit edilmelidir (fiilin tipe uygunluğu). Ancak fiilin tipe uygun olduğunun, yani suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları (fail, mağdur, suçun konusu, fiil ve işleniş şekli, netice, nedensellik bağı ve objektif isnadiyet) ve manevi unsurları (kasıt, taksir ve diğer subjektif unsurlar) gerçekleştirdiğinin belirlenmesi, her zaman fiilin hukuka aykırı olduğunu göstermez. Her ne kadar işlenen fiilin kanunda tanımlanan suçun tarifine uygun olması, o fiilin hukuka aykırılığı bakımından karine oluştursa da fiilin işlenmesine izin veren bir hukuk kuralının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir (hukuka aykırılık unsuru). Hukuk düzeninin bütünü bakımından yapılan araştırma sonucunda tipik fiilin işlenmesine izin veren bir hukuk kuralının (hukuka uygunluk sebebinin) bulunmadığı tespit edildiğinde, fiilin tipe uygun ve hukuka aykırı olduğu belirlenmiş ve suç teşkil eden haksızlık gerçekleşmiş olacaktır. 

        Fiilin, insanın belli bir amaca yönelik dış dünyaya yansıyan iradi insan davranışı olduğu, tipe uygun ve hukuka aykırı nitelik taşıdığı belirlendikten sonra, faile ilişkin değerlendirme safhasına geçilecektir. Faile ilişkin değerlendirme onun karakteri, yaşam tarzı itibarıyla değil, işlenen ve yukarıda unsurları belirlenen haksızlık esas alınarak yapılır. Faile ilişkin değerlendirmenin esasını, onun suç teşkil eden haksızlığı gerçekleştirirken kusurlu olup olmadığı oluşturmaktadır. Dolayısıyla kusur yargısı, suç teşkil eden haksızlığın gerçekleştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Ceza hukuku "haksızlık olmaksızın kusur olmaz" prensibini kabul etmektedir. Kusur, haksızlığın gerçekleştirilmesinden sonra, bu fiille ilgili olarak fail hakkında verilen bir değer hükmünü oluşturmaktadır. Bu itibarla kusur, fiille ilgili değil, işlediği fiilden dolayı fail hakkında yapılan bir kınama yargısını ifade etmektedir. Bu nedenle kusur, suç teşkil eden haksızlığın bir unsuru değildir. Failin fiili işlerken kusurunun bulunmaması, işlenen fiilin suç teşkil etmesine engel olmaz. Ancak failin kusurunun bulunmaması onun hakkında ceza yaptırımının uygulanmasına engel olur. Buna karşılık kusuru bulunmayan fail hakkında diğer bir ceza hukuku yaptırımı olan güvenlik tedbirlerine hükmedilebilir. 

        Her haksızlık gibi, suç teşkil eden haksızlığın da bir yaptırımı vardır. Bir suç sebebiyle hükmedilebilecek yaptırım ceza olabileceği gibi, güvenlik tedbiri de olabilir. Ceza, önemli hukuki değerlerin ihlalinin karşılığını oluşturan ve gerçekleştirilen haksızlığın toplum tarafından tasvip edilmediğini somutlaştıran bir yaptırımdır. Cezanın amacı kişinin işlediği suçla ihlal ettiği, geçerliliğini tanımadığı hukuki değerlerin şuuruna varmasını, toplumsal değerlerle yeniden barışmasını ve böylece yeniden sosyalleşmesini sağlamaktır. Güvenlik tedbirleri ise esas itibarıyla toplumu tehlikeli suçlulara karşı korumak amacıyla uygulanan yaptırımları ifade etmektedir. Güvenlik tedbirlerinin uygulanması bakımından haksızlığın gerçekleştirilmiş olması yeterlidir.

        Özetle suç, toplumsal hayatın korunması açısından vazgeçilmez nitelikteki hukuki değerleri ihlal eden, kanuni tanımda unsurları belirlenen ve kasten veya taksirle işlenen, ceza veya güvenlik tedbiri tehdidi altında bulunan hukuka aykırı insan davranışlarıdır.

        YAZAR

        Mahmut Koca