Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Postmodernite Ve Postmodernizm Nedir?

        Kelime anlamı itibarıyla postmodernite "modernite sonrası" anlamına gelmektedir ve modernitenin ardından var olmaya başlayan iktisadi ve kültürel hal olarak tanımlanmaktadır. Postmodernite modern toplum ve kültürün girdiği yeni bir durumu sembolize eder. Bu yeni durumda teknoloji ve bilgi formları değişime uğramış, tüketim üretimin yerini almış, imgeler gerçeklerle ve parça da bütünle yer değiştirmiştir. "Postmodern durum"da büyük anlatılar (Marksizm vd.) reddedilmeye başlanmış ve popüler kültür lider konuma yükselmiştir. Daha çok sanat alanında kullanılan postmodernizm ise modernizmin fikir ve değerlerine yönelik bir reaksiyon olarak tanımlanmaktadır. Postmodern sanat, modernist sanatın kimi veçheleri ile tezat oluşturan hareketlere tekabül etmektedir.

        Kimi araştırmacılarca postmodernite ile birlikte her şeyin "bulanıklaştığı" ifadesi postmodernliğin doğasını son derece net bir biçimde açıklamaktadır. 

        Postmodernite "ideoloji" kelimesi altında bir araya getirilen Batılı büyük anlatıların artık geçerliliğinin olmadığı argümanına dayanmaktadır ve modernite sonrası bu dönem 60'lı yıllardan sonra toplum kuramında meydana gelen paradigmatik değişimlerin bir özetidir. Akıl, hakikat, gelenek, bilgi ve anlam gibi kelimeleri geniş bir rölativiteye açan postmodern süreç Batı epistemolojisini de kırılgan bir hale getirmiştir. Böylelikle, bu rölativite Batılı "bilginin" muhtelif yorumlarının olduğu anlamına gelecek ve bu da bilginin çoğulluğu ve farklı bilgi kaynaklarının imkanı düşüncesinin önünü açacaktır. 

        Sosyolojide bu farklılığın/çoğulluğun karşılığı çoğulcu bir toplum tasarımı düşüncesini mümkün kılmaktadır ve farklılıklar artık sadece (kerhen) kabul edilen realite anlamına gelmemektedir. Postmodernite ile birlikte (toplumsal anlamda da) farklılık yüksek bir pozitif değer rütbesine ulaşacaktır.

        Postmodernite, modern (endüstriyel, kapitalist) değerler sistemindeki bir krizden ve bu değerler sistemini eleştirel olarak düşünme gereksiniminden ortaya çıkar. Postmodernite moderniteyi sadece yeni bir çağ olarak görmez, aynı zamanda onu sistematik olarak sorgulamaktadır. Postmodern toplum, içinde narsisist fertlerin kendi tatminleri peşinde koştuğu ve değerler sistemi ve yerleşik kanaatlerin yanı sıra ideolojik ve dini ütopyaların bir kenara çekildiği bir yapı arz etmektedir.

        İkinci Dünya Savaşı sonrasında Batı toplumlarının doğasında kayda değer bir değişme meydana gelmiş ve sosyal bilimciler söz konusu değişimi adlandırmak için farklı terimler kullanmışlardır. "Medya toplumu", "gösteri toplumu", "tüketim toplumu" ve "post-endüstriyel toplum" gibi kavramlar bu farklı adlandırmalar arasında yer almaktadır. "Postmodernite" kavramı da bu değişimi kapsayan kavramlar arasında yer almıştır. 

        Postmodernite sözcüğü İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra sıkça kullanılır hale gelmiş olmakla birlikte kelimenin çok daha erken dönemli kullanımlarının olduğu da belirtilmektedir. Buna göre postmodern kavramının en erken kullanımı 1870'li yıllara kadar geri gider. 1920'lerde de kullanılan kavram 1930 ve 40'lı yıllarda kimi kitap ve yazılarda kullanılmıştır. 

        Postmodernite söz konusu olduğunda kendisine sıklıkla atıf yapılan düşünür Friedrich Nietzsche'dir (ö. 1900). 19. yüzyılda tarih, zorunluluk, özne, cevher/töz, hakikat ve diyalektik gibi konuları ele alan Nietzsche'nin eserleri temelde Avrupa idealizmine bir tepki olarak okunmuştur. Kimi düşünürlere göre Nietzsche'nin çalışmaları bütün bu kavramların altını oymuş, onları zayıflatmıştır. Nietzsche'nin tarihsel gelişimin zorunluluğu ile şans, öz ile görünüş, hakikat ile retorik arasında kurduğu ilişki ve sorunsalla idealizmin mutlakçı kavramlarını tartışmıştır. Sonuç olarak, Batı düşüncesinde postmodernitenin kapısını aralayan şu soru sorulur olmuştur: şayet "hakikat" denen şey gelenek ile gelen, öğrenilen fakat sorgulanmayan bir metafordan ibaretse, hakikat nasıl bir şeydir?

        Postmodernite kavramı daha ziyade ekonomik, kültürel ve sosyal bir "durum"a işaret ederken postmodernizm yeni bir sanat, estetik ve edebiyat anlayışıdır. Sanat alanına ait olan kavram "post-strüktüralizm" kavramının da bir alternatifidir. Dolayısıyla "postmodern" kavramı ile "post-strüktüralizm" kavramları kimi zaman eş anlamlı olarak da kullanılmaktadır.

        Postmodernizm modernizmin doğasına yönelik yaklaşım ile ilgili bir kavramdır. Sanatta postmodernizm modernizmin üstanlatılarına ve modernizmin geçmişten devşirdiği yüksek sanat otoritesine bir direniştir. Dolayısıyla postmodernizm kendi dilini ve dünya tasavvurunu şekillendirmeye odaklanır. Kendi dilini kuran postmodernizm "sanat için sanat", "otantisite", "evrensellik" ve "orijinallik" gibi modernizme özgü sanat anlayışlarını da tartışmaya açmıştır. Öte yandan postmodern sanat dikkatini şimdiye kadar marjinalize olmuş kimlik ve davranış formlarına yoğunlaştırır. 

        Postmoderniteye benzer şekilde postmodernizm de anlam, hakikat ve güzellik gibi kavramların tartışmaya açıldığı yeni bir dönemdir. Sosyal bilimlerde daha çok "hakikatin göreceliği" düşüncesi ile özdeşleştirilen bu sürece, postmodernizm kavramı ile birlikte sanatta "güzellik" kavramı da eklenir. Postmodern sanat için artık "güzel" ve "yüce/yüksek" sanat eski anlamını kaybetmiştir. Sanatın "yüce" olanı yansıtması gerektiği düşüncesi postmodern sanatın ilkeleri arasında yer almaz. Güzelliğin yanı sıra makineleşme de postmodernizmin tartışmaya açtığı süreçler arasındadır. Makineleşme karşısındaki iki farklı yaklaşım modern sanat ile postmodern sanat arasındaki önemli bir ayrıma tekabül eder. Modern sanat makineleşmeden yanadır zira makineleşme aynı zamanda tamlık ve kusursuzluk demektir. Postmodern sanat ise örneğin postmodern mimari özelinde endüstrileşmeye ve makineleşmeye daha şüpheci bir yaklaşıma sahiptir. Modernistler makineleşme ve umut edilen getirileri karşısında daha iyimserken, özellikle Auschwitz veya Hiroshima örnekleri postmodern sanatı daha şüpheci olmaya itmiştir.

        Sanatta postmodernizm özellikle 20. yüzyılda yükselen bir anlayıştır. 1960'ler, 70 ve 80'ler boyunca modern sanatın baskıcı yönü noktasındaki tartışmalar postmodern sanatın yükselişinde önemli bir yere sahiptir. Andy Warhol (ö. 1987) ve de Carl Andre'nin geçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısında ortaya koyduğu çalışmaları postmodern sanat eserlerinin önemli örneklerindendir. 1962'deki Campbell's Soup Cans (Campbell Çorba Konserveleri) isimli sanatsal çalışmasında Warhol 32 adet konservenin resmedilmesinden oluşan bir çalışma yapar ve bu çalışma pop-art kategorisinde önemli bir yer edinir. Andre'nin 1966 yılındaki Equivalent VIII (diğer adıyla The Bricks) isimli çalışması da postmodern sanat eserleri arasında yer almaktadır. Her iki çalışma da modern sanatın temsil ettiklerinden farklı bir içeriğe sahiptir.

        Postmodernizm kompleks ve anlamlı bir sanat anlayışı değildir, hatta, modern sanatın "yüksek" niteliğine kıyasla kimi postmodern sanat eserlerinin sıkıcı olabildiği dile getirilir. Postmodernizmin bir diğer özelliği, kolaylıkla taklit edilebilen eserler ortaya koymasıdır. Modernizmin içerik kaygısının aksine postmodernizm daha çok bağlamla ilgilenir. Postmodern sanat eserleri, modernizme özgü estetik "izm"leri veya avangart sanat anlayışını benimsemez; dünyayı bir bütün olarak görüş biçimi de modernizmle özdeş değildir. Bu yönüyle postmodernizm "yüksek sanat"ın otoritesine alternatif bir sanat anlayışıdır ve yüksek kültürün elitizminden uzaklaşır. Anaakım sanat anlayışından farklı olarak postmodernizm yüksek kültürün marjinalize ettiği sosyal ve kültürel grupların arzu ve tutkularını eserlerinde yansıtmaktadır.

        Modernizmin yerleşik sanat anlayışına karşı çıkması dolayısıyla, özellikle 1980'lerde postmodernizmin ikonoklastik ve radikal bir sanat anlayışı olduğu dile getirilmiştir. Postmodernite ve postmodernizm ortaya çıktıkları döneme kadarki anlayışın sorgulanması noktasında birleşmektedir.

        YAZAR

        Mustafa Kemal Şan