Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Vezin Nedir?

        Sözün nazma çekilmesi amacıyla hecelerin belli şekil ve sayıda sıralanıp dizilmesiyle meydana gelen ritmik düzene ya da ölçüye denir. İnsanlık tarihi ile yaşıt olduğu düşünülen şiir ya da nazmın oluşmasında başat bir rol oynayan vezin, belli bir uzunluk ve düzende bir araya getirilmiş ses birliklerinin oluşmasını sağlar. Böylece sözün gelişigüzel dizilip sıralanmasını engelleyerek ritmik bir dizim içinde kalıba dökülmesi ve şekil almasını temin eder. Sözün bu şekilde kalıba dökülmesi temel olarak iki amaca hizmet eder. Birincisi, sözlü kültür dönemi ile bu dönem özelliklerinin baskın olduğu yazma kültüründe, bilginin hafızaya alınıp korunmasını kolaylaştırmaktır. İkincisi ise ahenk ve musiki değeri yüksek ses dizisi ve kümelerinin oluşmasını sağlayarak sesin asli bir unsur olduğu şiir ya da şiirsel metinlerin oluşmasında birincil derecede rol oynamaktır.

        Türk edebiyatı tarihinde kullanılan ilk vezin sistemi hecelerin sayısını esas alan hece veznidir. Bu sistemde hecelerin uzun-kısa, açık-kapalı ya da vurgulu-vurgusuz olması dikkate alınmadan bir beyit veya dörtlük içerisindeki dizelerin belli bir düzene bağlı olarak hece sayısı bakımından eşit olması esastır. Bu itibarla hece ölçüsündeki kalıplar, dizelerdeki hece sayısına göre "beşli", "yedili", "on dörtlü" gibi şekillerde isimlendirilirler. Türk edebiyatı tarihinde iki heceliden yirmi heceliye kadar birçok hece vezni örneği bulunmaktaysa da yedili, sekizli, on birli ve on dörtlü gibi vezinler daha fazla kullanılmıştır. Diğer vezin sistemlerinde olduğu gibi hece ölçüsünde de dilimleme/bölümleme bulunmaktadır. Kullanılan veznin hece sayısına bağlı olarak simetrik bir biçimde gerçekleşen bu dilimlemenin gerçekleştiği yere durak edı verilir. Bu bağlamda örneğin yedili bir hece vezni, 3+4, 4+3, 5+2 ya da 2+5 duraklı olarak düzenlenebilir. Hece ölçüsünde anlamlı kelime grupları arasında gerçekleşen bu duraklar sadece kelime sonlarında oluşur; bu itibarla aruz sisteminde olduğu gibi kelimelerin ortasında bölümlemeye gidilmez. 

        Hece ölçüsü, İslamiyet öncesi Türk edebiyatında kullanılan tek şiir ölçüsü olduğu gibi, İslami dönem Türk edebiyatında da aruz ölçüsüyle birlikte kullanılmaya devam etmiştir. Aruz veznine geçişin görece daha az sorunlu olmasında önemli katkıları bulunan hece vezni, İslami edebiyat devrinde genel olarak halk şiiri ürünlerinde kullanılmıştır. Aşık edebiyatı geleneğinde uzun bir süre kullanılan tek nazım ölçüsü olmuşken tekke edebiyatında ise aruz ölçüsüyle birlikte yüzyıllar boyunca kullanılmıştır. Birkaç divan şairi tarafından da sınırlı sayıda başvurulan hece vezni, Tanzimatla birlikte oluşan yeni edebiyat geleneğinde, dönemin dergi ve gazetelerinde cereyan eden hece-aruz tartışmalarıyla birlikte milli bir edebiyatın oluşturulması bağlamında önemli bir araç haline gelmiş ve birçok şair tarafından tercih edilen nazım ölçüsü olmuştur. 

        Türk edebiyatı tarihinde kullanılan ikinci nazım ölçüsü aruzdur. Belli sayıdaki hecelerin kısalık-uzunluk veya açıklık-kapalılık esasına göre mısrada dizilmesine dayanan aruz ölçüsü bu özelliğiyle hecelerin hem sayısı hem de niteliğini esas alan bir ölçüdür. Aruz ölçüsünün öğretimi ve tatbikinde uzun hece "-" işareti, kısa hece de "." ya da "+" işareti ile gösterilir. Aslen Arap edebiyatında kullanılmış olan aruz ölçüsü, bazı değişikliklerle birlikte Fars ve Türk edebiyatları başta olmak üzere diğer İslami edebiyatlarda da benimsenip kullanılmıştır. Halil b. Ahmed el-Ferahidi (ö. 791) tarafından sistemleştirilen aruz nazariyesinde, müteharrik ve sakin sesler veted ve sebeb adı verilen harfleri yani ses kümelerini oluşturur. Bu ses kümelerinin belli bir sıra ile dizilmesi de rükn ya da tef'ile denen ve 16 asıl veznin oluşmasına kaynaklık eden sekiz asıl cüzü oluşturur. Bu cüzlerin mısra içerisindeki farklı kombinasyonları/tertipleri kalıpları yani vezinleri oluşturur. Basitçe ifade etmek gerekirse, uzun-kısa hecelerin belli bir düzene göre dizilmesiyle rükn ya da tef'ile adı verilen ses grupları oluşur; bunların belli bir ritmik düzende yan yana sıralanmasıyla da vezinler oluşur. Örnek vermek gerekirse bir uzun, bir kısa ve iki uzun hecenin bir araya gelmesiyle (-.--) hece değerleri ile gösterilen fa'ilatün" cüzü oluşur. Bu cüzün dört defa peşisıra tekrarlanmasıyla bir vezin ortaya çıkar. 

        Halil b. Ahmed (ö. 791)'in yaptığı tasnife göre 16 asıl vezin, daire adı verilen beş ayrı kümede bir araya getirilmiştir. Zihaf ve illet ismi verilen işlemler sayesinde bu 16 asıl vezinden fer' adı verilen alt vezinler oluşturulabilmektedir. Asıl vezinler ile fer'leri de bahir adı verilen vezin kümelerini teşkil ederler. 

        Arap edebiyatında genel hatlarıyla bu şekilde oluşup tatbik edilen aruz ölçüsü bazı değişikliklerle birlikte Fars edebiyatına da geçmiştir. Bu değişikliklerin başında Arap aruzundaki bazı bahirlerin kullanılmaması ve birkaç yeni bahrin ilave edilmesi gelmektedir. Bir diğer önemli değişiklik de Arap nazmına göre İran aruzunda tef'ile sayısının, buna bağlı olarak mısra uzunluğunun daha da artmasıdır. Arap aruzundaki uzun ve kısa hecelerin yanında, bir uzundan sonra bir kısa heceden oluşan medli hecelerin kullanılması da Fars aruzundaki önemli farklılıklardandır. Yine Arap aruzunun tatbikinde görülen varyasyon çeşitliliği ya da değişkenlik, Fars edebiyatındaki aruz uygulamasında daha dar kapsamda ve sınırlı sayıda gerçekleşmektedir. 

        İslamiyet'i benimsedikten sonra Türkler de aruz ölçüsünü İran edebiyatındaki uyarlanmış halini alarak kullanmaya başlamışlardır. Bu alım sırasında İranlıların tasarrufları büyük oranda aynıyla uygulanmıştır. Her ne kadar İran şiirinde kullanılan bazı vezinler Türk şiirinde kullanılmamışsa da İran aruzu ile Türk aruzu arasında gerek teori gerekse de pratikte çok fazla fark olduğunu söylemek güçtür. 

        Türk edebiyatındaki aruz tatbikinde, hecelerin saf değerleriyle belirlenen vezinleri sağlamak çoğunlukla mümkün olamadığından, başta kısa hecelerin uzun okunması anlamına gelen imale olmak üzere, zihaf, vasl (ulama), teşdid, tahfif gibi kimi aruz işlemlerine başvurulmuştur. 

        Türkçenin söz varlığında aruz veznine uygun hecelerin görece az olması sebebiyle bu ölçünün Türk şiirinde başarıyla uygulanması oldukça uzun bir süre sonunda gerçekleşebilmiştir. Gerek Doğu gerekse de Batı Türkçesiyle oluşturulan ilk eserlerde; hece ölçüsünü andıran, özellikle de onbirli hece veznine yakın aruz vezinlerinin tercih edilerek bu zorluğun üstesinden gelinmeye çalışıldığı görülmektedir. Türk edebiyatının Anadolu sahasındaki ilk ürünlerinde sık görülen aruz hataları, zamanla Arapça ve Farsçadan Türkçeye giren kelimelerin katkısı ve belli düzeyde bir aşinalığın oluşmasıyla birlikte giderek azalmıştır. 

        Daha ziyade Divan edebiyatı geleneğinde kullanılan aruz ölçüsü, tekke edebiyatı geleneğinde sıklıkla, aşık tarzı şiirinde ise nispeten daha az oranda başvurulan bir nazım ölçüsü olmuştur. Divan şiiri geleneğine göre aruz vezinlerinin az bir kısmının kullanıldığı halk şiirinde başvurulan aruz veznine göre divan, selis, semai, kalenderi gibi isimlerle anılan nazım türleri oluşmuştur. Aruz ölçüsü Batı edebiyatı etkisinde gelişen yeni edebiyat geleneğinde de etkisi ve önemini korumuştur. 

        İnsanlık tarihindeki önemli gelişmelerin de etkisiyle nazım ölçüsünün, şiirin tabiatında olmayan suni bir sistem olduğu anlayışı gelişmiştir. Bunun neticesi olarak da dünyadaki farklı edebiyat geleneklerinde olduğu gibi Türk edebiyatında da 20. yüzyılın başlarından itibaren serbest nazım adıyla, vezin (ölçü) ve kafiyenin (uyak) kullanılmadığı şiirler yazılmaya ve bu yönelim giderek yaygınlaşmaya başlamıştır. Klasik edebiyat geleneğindeki müstezat tekniğinden de etkilendiği düşünülen serbest nazımda, şiirselliğin başka öğeler üzerinden sağlanmaya çalışıldığı görülmektedir. 

        YAZAR

        Sadık Yazar