Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ankara'da 10 gün sonra Futbol Federasyonu Olağan Genel Kurulu yapılacak.

        Ana Statü gereği her yıl temmuz ayı içinde düzenlenen bu genel kurulda futbolun aktörleri bir kez daha bazı sıkıntıları masaya yatıracak.

        Aslında her temmuz ayı yaklaştığında bir şehir efsanesi başlar ve "Seçim olacak. İmza toplanıyor. Başkan gidici" söylemleri ayyuka çıkar. Ama şu bilinmelidir ki... Bu ve benzeri olağan genel kurullarda seçim olmaz. Olamayacağı da ana statüde çok net bir biçimde belirtiliyor. Mevzuattan haberi bulunmayanlar ise bu tür palavraları her yıl ortaya atıyor.

        Peki... Mevcut başkan ve yönetim nasıl değişebilir?.. Ya, her 4 yılda bir yapılan seçimli genel kurulda değişebilir. Ya da olağanüstü genel kurulda koltuğu kaybedebilir. Olağanüstü genel kurul için de genel kurul üyelerinin yüzde 40'ının noter kanalıyla imza vermesi gerekiyor.

        Eğri oturalım, doğru konuşalım. Yıldırım Demirören'i kimse koltuğundan kıpırdatamaz. 1 yıl daha kıpırdatamaz. 1 yıl sonra ise seçimli genel kurul var.

        Demirören, siyasi iradenin talimatı ile geldi. Siyasi iradenin talimatı olmasaydı, bugün o koltukta biraz zor otururdu. 1 yıl sonra ne mi olur? Siyasi irade ile gelen, yine aynı şekilde gider. Ya da aynen devam eder.

        Futbol Federasyonu'nun genel kurul yapısı, ülkemizin en antidemokratik yapılarından birini oluşturuyor. Sadece 302 delege var. Bu 302 delegenin çok önemli bölümü de 4 büyük kulübün hegemonyası altında bulunuyor. Haliyle büyük kulüpler ne derse, günümüzde o oluyor. Tabii siyasi iradenin izin verdiği çerçevede oluyor.

        Oysa genel kurul yapısı daha geniş bir tabana yayılsa, futbolun çeşitli kesimlerinden binlerce kişi söz sahibi olsa, sorunlar çok daha kolay çözülürdü. Demokratik bir yapı oluşurdu. Başkanlar, başkanlığını yapardı. Hiçbir başkan, diyet borcu ödemezdi. Göreve gelen her başkan, 2-3 büyük kulüp başkanının tahakkümü altına girmezdi.

        Futbol Federasyonu'nun tüm kurullarında büyük kulüplerin temsilcileri bulunur. Hangi kulüp kurullara daha çok temsilci sokarsa, o kulüp, federasyonda daha etkin olur. Her federasyon başkan adayı, seçim öncesi kulüp başkanları tarafından eline tutuşturulan listeye sıkı sıkı sarılır.

        Yıldırım Demirören'in başkanlık koltuğuna oturtulduğu son genel kurulda neler yaşandığını hep beraber gördük. Galatasaray, "Bu federasyonu tanımıyoruz" dedi. Haliyle federasyona temsilci vermedi. Şimdi de dert yanıyor Ünal Aysal...

        Futbol Federasyonu'nun genel yapısını en iyi bilen kişi, kesinlikle Aziz Yıldırım'dır... İnanılmaz bir ağırlığı var. Güzel liste hazırlar. Bu işin profesörü. Ordinaryüs profesörü... Haliyle her federasyon seçiminde, yarınları iyi görerek, kurulların oluşumuna katkıda bulunuyor. Oyunu kuralına göre oynuyor. Şekip Mosturoğlu'nun "Tahkim Kurulu 6-1, Disiplin Kurulu da 4-3 bizde" sözü tapelere yansımadı mı? Boşuna değil bu sözler... Kurullarda adamınız olacak ki, kurullardan çıkacak kararlar canınızı fazla yakmasın.

        Örnek mi?.. Bir futbolcunuz kırmızı kart gördü... 7 üyeden oluşan Disiplin Kurulu'nda oylama yapılır. Eğer kulüp olarak o kurulda gücünüz varsa, hiç merak etmeyin, verilecek ceza canınızı yakmaz.

        Disiplin Kurulu'nda canınız yansa bile Tahkim Kurulu'nda gerekli tedaviniz yapılır.

        Kurullarda adamınız yoksa eğer, kara kaplı defterde ne yazıyorsa o olur.

        Geçmiş disiplin kurullarında ve de tahkim kurullarında öyle değerli üyeler vardı ki, "Tuvalete gidiyorum" bahanesi ile toplantı masasından uzaklaşarak bağlı bulundukları kulüp başkanını ararlardı. "Müjde... 1 maçla kurtulduk" diye...

        Bu değerli kurul üyeleri müjdeyi verirlerdi ki, bağlı bulundukları kulüp başkanının gözüne girebilsinler... O kurula önümüzdeki dönemlerde de tekrar seçilebilsinler...

        Win win yani... Kazan kazan... Herkes kazanıyor.

        Sadece ülke futbolu kaybediyor.

        Diğer Yazılar