Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Eylül ayında ABD Doları'na karşı yüzde 9.5 değer kazana Türk Lirası, ekim ayında da pozitif ayrışmaya devam ediyor. Bu satırlar yazılırken Türk Lirası, 5.78 parite ile ABD Doları’na karşı yüzde 5 daha değer kazanmış durumda. Böylece son 1.5 ayda gelişen ülkeler arasında ABD Doları’na karşı yüzde 15 değer kazanan TL, en iyi performans gösteren kur oldu.

        Benzer bir tablo da tahvil piyasasında özellikle de uzun vadeli tahvillerde yaşanıyor. Türk 10 yıllık tahvil faizleri eylül başından bugüne 220 baz puan gerilemiş durumda. Mevcut durumda yüzde 18.50 faiz ödeyen 10 yıl vadeli Türk Tahvilleri, gelişen ülkeler liginde hala en yüksek faizi ödüyor. Bu noktada ''Ehh , en yüksek faizi ödediğine göre en çok ona rağbet olması normal” diye düşebilirsiniz. Ancak göreceli yüksek faiz veren G. Afrika, Meksika gibi ülkelerde benzer ralli’ler yaşanmamış.

        Eurobond’larda da benzer durum var. Eylül başından beri ABD tahvil faizleri (10 yıl vade) 30 baz puan yükseldi ve yüzde 3.20 seviyelerine geldi. Normal şartlar altında ABD tahvil faizleri yükselince, gelişen ülkelerin dolar cinsinden ihraç ettikleri tahvil faizlerinin de artmasını beklersiniz. Nitekim Endonezya, Kolombiya, Meksika gibi bir çok ülkenin eurobond’ların faizleri artmış durumda. Türk Eurobond’ların faizi ise (10 yıllık eurobond) aynı dönemde 130 baz puan azalmış durumda. Eylül başında yüzde 9’lara kadar çıkan dolar cinsi 10 yıl vadeli Türk eurond faizi bugün yüzde 7.2 seviyesine kadar imiş durumda.

        Durum bu…

        O zaman herkesin aklındaki iki soruyu soralım?

        • Ne değişti?
        • Enflasyonu, işsizlik verisi, sanayi üretimi kötü sinyaller verirken piyasadaki bu iyimserlik neyin nesi?

        İlk sorudan başlayalım….

        Aslında çok şey değişti. Önce para politikalarında net bir duruş gösterdik. 625 baz puanlık faiz artışı bu konuda kafası karışık olan birçok yatırımcıyı sakinleştirdi. Bunun üzerine mali politikalarda da benzer bir sınav verdik. Bazı hedefleri hala tartışmalı olsa da , sıkı para politikaları ile uyumlu, tasarrufu özellikle de kamu da kemer sıkmayı çıkaran bir program açıkladık. Bu arada bankacılık sektörü ile reel sektör arasında yakan top gibi gidip gelen “borç yapılandırma“ sürecini düzenleyip , makul bir yol haritası açıkladık. Ve nihayet Ağustos ayında bizi çok zorlayan ve yatırımcının “İki NATO müttefiki ülke ayrı yolara mı sapıyor?” diye endişelendiği ABD-Türkiye ilişkilerinde tansiyon düşürüldü. Sadece Rahip Brunson’ın serbest bırakılmasından bahsetmiyorum. Mümbiç’de ortak devriye gezmesinden tutun da, Kaşıkçı cinayetinin araştırılmasında iki ülke arasında kurulan sıcak teması da buna ekliyorum.

        İşte bunların hepsi son 45 günün gelişmeleri!

        Şimdi de ikinci soruya geçelim..

        Haklısınız, makro veriler ekonomide en kötüyü henüz görmediğimizi söylüyor. Muhtemelen 2018 3. çeyreğinde yüzde 2-3 daralacağız. İşsizlik rakamları 2019 başında yeniden yüzde 13’leri görecek. Enflasyonda yıl sonunda yüzde 20’nin üzerine kalacağız.

        Ancak piyasalar zaten bunları (Üzerine çok sıkıntılı dış politika gelişmeleriyle beraber) temmuz –ağustos ayında satmıştı. Yani şimdi yaşadıklarımız piyasa için sürpriz değil. Şu an ki iyimserliğin sebebi se satışa sebep olan unsurlara karşı alınan kararların piyasa dostu olması. Bir başka ifade ile piyasa teşhisin doğru yapıldığını, tedavi yönteminin de en iyi olmasa da doğru sayılabilecek bir metot olduğunu düşünüyor.

        Yakılan yeşil ışık da buna zaten!

        Diğer Yazılar