Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Otomotiv sektörü Alman Ekonomisin bel kemiği. Almanya’da 2017 yılında 16.4 milyon adet araç üretilmiş. Sektörde toplam 480 bin kişi çalışıyor.

        Avrupa’da; İspanya, İngiltere ve Fransa’nın toplam ürettiği otomobil sayısı kadar Almanya’nın yıllık üretimi var. 2017’de Almanya’da üretilen araçların % 30’u yani 5.6 milyonu otomobil.

        Toplam otomobil pazarının büyüklüğü ise 426 milyar dolar olarak hesaplanıyor. Bu rakamın 150 milyar doları iç pazara yapılan satışlardan geliyor, 276 milyar doları ise ihracat kaleminden.

        Üretilen otomobillerin yüzde 78’i yani 4.4 milyonu ihraç ediliyor. Almanya’da otomobil sektörünün yaptığı ihracat miktarı, ülkenin toplam ihracatının yüzde 16’sını oluşturuyor. En büyük ihracat pazarları; 32 milyar ile ABD, 31 milyar dolar ile İngiltere ve 25 milyar dolar ile Çin.

        Sanırım “Almanya ve Otomobil “ ikilisinin önemini anlatabildim.

        Şimdi gelelim, ABD’nin Ticaret Savaşları çerçevesinde radarına giren Alman otomobillerine, vergi getirilmesi konusuna…

        Aslında vergi sadece Alman otomobilleri için konuşulmuyor. ABD Başkanı Trump , Alman, Japon ve G.Kore ‘den ithal edilen otomobiller için yüzde 20 vergi getirmekle tehdit ediyor.

        ABD’de satılan otomobillerin yüzde 39’u Japon, yüzde 7.8’i Alman ve yüzde 7.4’ü ise G.Kore menşeili. ABD markaları (GM, Ford, Tesla) ise pazarın kabaca yüzde 35’ine hakim.

        Bu açıdan bakıldığında Alman otomobillerin ABD pazarına hakim olduklarını söylemek pek mümkün değil.

        Konu da zaten buradan sonra çetrefilleşiyor..

        ABD, yıllık 350 milyar dolar ticaret açığı verdiği Çin’i ticaret anlamında abluka altına almış vaziyette. Çin’in 250 milyar dolarlık ihracatına, yüzde 10-25 arası vergi koydu ve daha fazlası için sürekli tehdit ediyor. Diğer yandan teknoloji devi Huawei örneğinde olduğu gibi, Çin’in 2023 hedeflerine ulaşmaması için dünya çapında da başka bir kuşatma başlatmış bulunuyor.

        ABD’nin göz hapsinde tutmayı planladığı diğer ülke ise Rusya. Bilindiği üzere Rusya uzun süredir ABD’nin ekonomik ambargoları ve yaptırımları ile yaşamaya alıştı. 3 yıl önce hem düşük petrol fiyatları hem de ambargoların etkisi ile yüzde 2’ye yakın daralan Rus ekonomisi, en kötüyü geride bırakmışa benziyor.

        Ambargolar hala yürürlükte, Batı dünyasından borçlanması hala mümkün değil ama Rus ekonomisi yeniden 1.5’lar civarında büyümeyi ve 100 milyar doların üzerinde cari fazla vermeyi başarır oldu.

        İşte Almanya’nın ABD’nin gözündeki yeri de tam bu noktada beliriyor.

        Rusya’nın ihracatının üçte ikisi, bütçesindeki gelirlerin yüzde 50’si enerji (petrol ve doğal gaz) satışından geliyor. Rusya’nın ana gaz ihracatçısı olan Gazprom’un verdiği bilgiye göre 2018 yılında Avrupa’ya yapılan toplam doğal gaz satışı 205 milyar m3 olmuş. Bu ihracatın kabaca 55 milyar m3 Almanya’ya yapılıyor. Bu gazın da 27.5 milyar m3’ü Kuzey Akım Boru hattı üzerinden geliyor. 2019’da bitmesi beklenen Kuzey Akım 2 boru hattı devreye girdiğinde, Almanya Rusya’dan aldığı gazı 2 katına çıkartabilecek. Bir kısmını kullanıp, diğer kısmını da Orta Avrupa ülkelerine satma amacında.

        ABD’nin Almanya üzerine yoğunlaştırdığı eleştiri okları ve Alman otomobillerine vergi mevzuu da aslında “daha fazla Rus gazının Avrupa’da satışına aracı olmak“ kategorisi üzerinden geliyor.

        Alman sanayisinin bel kemiği olan otomobil endüstrisinin, ABD pazarına yüzde 20 vergi ile girmesinin altında yatan ana sebebin Almanya ve Rusya arasında artan gaz ticareti olması büyük olasılık.

        Yazıyı burada noktalarken kendimize şu soruları soralım…

        Trump, Çin ile uzun ve yıpratıcı bir pazarlık masasına oturup istediğini alırsa, Almanya üzerinde de benzer bir strateji izler mi?

        Bu metot tutacak olursa, ABD karşısında diğer dünya ülkeleri nasıl bir karşı strateji oluşturabilir?

        20 yıl önce “Küreselleşelim, gümrük duvarlarını yıkalım” sloganlarından, bugünkü “Ekonomik Tehdit“ paketlerine hızlı geçen küresel ekonomide yarın bizi ne bekliyor?

        Diğer Yazılar