Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Birleşik Krallık’ta bundan 3 yıl önce Brexit Referandumu yapıldığında çıkan sonuç herkesi şok etmişti. Çünkü hiç kimsenin beklemediği bir şey olmuş ve Birleşik Krallık AB’den ayrılma kararı almıştı.

        Kararın hemen ardından, İngilizSterlini majörpara birimlerine karşı çok sert değer kaybetti. Yatırımcılar Brexit Kararının, İngiliz ekonomisine ağır darbe vuracağını hesaplayarak, Sterlin’de satış tarafına geçti. Haziran 2016’daki Referandum günü “1 İngiliz Sterlini 1.40 ABD Doları” ederken, 6 ay içinde bu parite “1 Sterlin 1.20 dolar” seviyesine kadar geriledi.

        Ancak İngiliz Sterlini sadece ABD Dolarına karşı gerilemedi. 28 üyeli AB’nin ortak parası olan EURO da İngiliz Sterlinine karşı bu dönemde değer kazandı. Referandum öncesi “1 Sterlin 1.30 Euro yaparken yine aynı 6 ay içinde parite 1 Sterlin 1.10 Euro’ya” kadar düştü.

        Daha sonraki zamanlarda, Brexit kararının anlaşmalı olacağı ve iki tarafın da hazırlık yapacak zamanı olacağı ortaya çıkınca bu kayıpların bir kısmı geri alınsa da, o zamandan bugüne Brexit kararı İngiliz ekonomisi üzerinde “Demokles’in Kılıcı” gibi sallandı durdu.

        Yatırımcının bu paniğini anlamak çok zor değildi.

        2.6 trilyon dolarlık bir ekonomi olan İngiltere, toplam ihracatının yüzde 46’sını yani 289 milyar Pound’luk kısmını AB ile yapıyor. Diğer yandan ithalatının da yüzde 54’ünü, 345 milyar Pound’luk bölümünü AB üyesi ülkelerden yapıyor. Kısaca Birleşik Krallık’ıın toplam ticaretinin yüzde 50’si AB ile yapılıyor.

        Bu sebeple, Brexit kararının ardından AB’den çıkacak olan Birleşik Krallık’ın, bu kadar büyük bir pazardan ayrılıyor olması, yatırımcı nezdinde hoş karşılanmamış ve İngiliz varlıkları ağır satış yemişti.

        Diğer yandan 3 sene öncesine baktığımızda AB bloğunda Brexit kararının etkilerinin çok daha hafif olacağı varsayıldı. Baz senaryo, 2016-2018 yılları arasında ortalama yüzde 2 – 2.5 bandında büyüyen AB’nin, Brexit kararının ardından yaralarını daha rahat saran taraf olacağıydı.

        AB’nin Brexit şokunu atlatması, tahmin edilenden daha zor mu olacak?

        2,3 sene önceki AB’nin yerinde yeller esiyor. AB üretiminin yüzde 40’ını oluşturan 2 ülke, Almanya ve İtalya ekonomileri, resesyon kıskacına girmiş durumda. AB’nin bu sene iyi ihtimalle yüzde 1 büyümesi bekleniyor.

        Avrupa ekonomisinin lokomotifi olan otomobil sektörü, hem ABD çıkışlı ithalat vergileri tehditleriyle boğuşuyor hem de elektrikli batarya konusunda geç kalındığı için Çin’e Pazar payı kaptırmakta. Avrupa’da bir çok şirketin üretim kesintisine gittiği ya da fabrika kapattığını görüyoruz. Otomotiv sektöründeki bu durum başta Almanya olmak üzere Fransa ve İtalya’yı vuruyor.

        Diğer yandan AB’nin 3. büyük ekonomisi olan İtalya ise politik istikrarsızlığı ile öne çıkıyor. Bilindiği üzere İtalya’da 1 sene önce kurulan hükümet, yüzde 3’e yaklaşan bütçe açığını kontrol etmeye çalışırken dağıldı. Anti Brüksel söylemleriyle İtalya’da her geçen gün daha büyük bir desteğe sahip olan Salvini’nin oyun dışı kalması için diğer partiler yeni hükümet oluşumları için şanslarını zorluyor olsalar da, İtalyan ekonomisi için yakın vadede iyimser olmak mümkündeğil.

        AB Anlaşmasız Brexit’e karşı ne yapabilir?

        Birleşik Krallık Başbakanı Johnson “31 Ekim tarihinde anlaşmalı ya da anlaşmasız AB’den ayrılıyoruz” dediği andan itibaren gözler Brüksel'edöndü. Nitekim Johnson dediğini yapıyor ve ülkesini adım adım AB’den ayrılma sürecinde ilerletiyor.

        Brüksel’de ise tam paralize olma durumu var.

        AB anlaşmasız bir Brexit olduğu takdirde, 330 milyar Euro ihracat yaptığı bir pazarı kaybedecek. Daha önemlisi, 55 milyar Euro ticarette fazlası verdiği bir ülke ile ticarete vergi koymuş olacak.

        Trump’ın hemen her gün, AB’den ithal ettiği 500 milyar dolarlık ürüne vergi koymak istediğini söylediği bir ortamda, AB’nin İngiltere gibi bir pazarı elinden kaçırıyor olmasının maliyeti yüksek olacaktır.

        Ancak diğer yandan anlaşmasız bir Brexit’i engellemek için atacağı herhangi bir geri adım, başta İtalya olmak üzere Brüksel karşıtı partilerin seçim kampanyalarında yoğun kullanacağı argümanlar doğuracak. Bir başka ifade ile "Pandora’nın Kutusunu" açmış olacak.

        Yani?

        AB elleri kolları bağlı bir şekilde süreci izlemeye devam edecek.

        Daha önceki yazılarımda belirtiğim üzere AB, ekonomik bir birlik olmuş ama siyasi bir birlik olamamıştır.

        Brexit sürecinde de, bir önceki Başbakan Theresa May’e Brüksel’de yeterince destek verilmemiş olması ve Berlin – Paris ortaklığının Londra'nınsaltanatına son verme çabaları, bugün AB’nin kendi eliyle hazırladığı Brexit Kaosuna sebep olmuştur.

        Türkiye açısından da bu süreç önemli dersler barındırmakta.

        Özellikle de AB’nin gerçekten siyasi bir birlik olduğu ve dünya siyasetinde alacağı politik duruşu ve kararları ile yön verebileceğini düşünenler için ortaya çıkan Brexit Kaosu, umarım güzel bir uykudan uyanma vesilesi olmuştur.

        Diğer Yazılar