Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bulut (Cloud) teknolojisi, akıllı telefonlar ve sosyal medya... Bir de bunlara, artan hızı ve düşen maliyetleriyle internete erişimi ekleyin. Son olarak geçen 10 yılda tanıştığımız ve “negatif faize” kadar gerileyen düşük faiz ortamının etkilerini düşünün.

        Ne geliyor aklınıza?

        Eğer bir yatırımcı 15 yıl önce, yukarıda saydığım gelişmeleri tahmin etmiş olsa nereye yatırım yapardı?

        Otomobil sektörüne mi? İnşaat ve gayrimenkul alanına mı? Demir - çelik ya da tekstil sektörlerine mi?

        Eminin düşük faizin desteğiyle bu sektörlerde de, son 15 yılda başarılı örnekler ortaya çıkmıştır. Onların da haklarını yemeyelim.

        Ancak 15 sene önce teknoloji, telekomünikasyon alanlarında bu kadar hızlı gelişmelerin olabileceğini ve sosyal medyanın, insanların tüketim alışkanlıklarından yatırım tercihlerine kadar her şeyi değiştirebileceğini ön görebilenler yukarıda saydığım, geleneksel sektörlerden çok farklı alanlara yatırım yaptılar.

        İlk etapta işler kolay gitmedi….

        1994 yılında, yüksek büyüme potansiyeli olan ama aynı zamanda riskli firmalara yatırım yapan “Girişim Sermayesi Fonları” (Venture Capital Funds /VC )‘lerin dünya çapında pek bilinirliği yokmuş. Economist dergisine göre 1994’de VC fonlarının toplayabildiği para sadece 6 milyar dolarmış.

        Gelelim günümüzün en başarılı ve en değerli şirketlerinden (870 milyar dolar) olan Amazon’a. Şirket 1997 yılında halka arz edildiğinde sadece 430 milyon dolarlık bir eder bulabilmiş ve halka arzdan toplayabildiği para 54 milyon dolar olmuş. O zamanlar Amazon, 256 kişinin çalıştığı internet üzerinden kitap satışı yağan perakende şirketiymiş. Demek ki internet üzerinden perakendecilik fikri o zamanlar yatırımcıları bugünkü gibi heyecanlandırmıyormuş.

        2000 yılında yaşanan Nasdaq’da yaşanan kriz ise teknoloji şirketleri ve buna yatırım yapan VC’ler için işleri iyice zora sokmuş. Nasdaq hisse endeksinde yer alan internet şirketlerinin hisse fiyatlarının olağan dışı yükselişlerinin ardından çakılması ile biten ve tarihe “Dot-com Bubble” diye giren kriz, yatırımcıların teknoloji hisselerine karşı daha mesafeli durmasına yol açtı. Mart 2000 -Nisan 2001 tarihleri arasında teknoloji hisseleri ağırlıklı Amerikan Nasdaq hisse endeksi yüzde 60’ın üzerinde değer kaybetti. Bir çok şirket battı.

        Google, Facebook ve Alibaba her şeyi değiştirdi..

        Amerikalı internet arama motoru Google ve Çin’in en büyük e ticaret sitesi Alibaba’nın iş yapış şekli yatırımcıların ilgisini çekmeye başladı. Buna Amazon’u da ekleyebiliriz tabii.

        Bu şirketlerde özümsenen genel felsefe; sattıkları ürünlerin fiziksel ve kanuni sahipliğinden kaçınmak ve sınırlar ötesi devasa büyüklükteki alışverişe arıcılık etmek için gereken devasa IT, software ve bilgi depolama işini de Bulut Teknolojisine (Cloud) havale etmekti. Böylece sermayeyi ürünü satın almaya yatırmaktansa, teknolojiye yatırarak her geçen gün daha fazla ticaret hacmine ve ürün gamına ulaştılar.

        2004 yılında 24 milyar dolar şirket değeri ve 1.2 milyar dolarlık halkı arzı ile Google, kendisinden önce halka arz edilen Amazon’a göre yatırımcılardan daha iyi karşılık bulmuştu.

        Diğer yandan 2006’da bir üniversite kampüsünde kurulan Facebook ve 2012’de halka arz edilen Facebook ise diğer örneklerin gittiği yolun üzerine bir başka önemli modülü daha ekledi: “Sosyal Medya” .

        Akıllı telefonların, hızlı ve ucuz internetin yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olması Facebook gibi insanların başka insanlarla iletişim kurmasını, bilgi ve mal ticareti yapabilmesini sağlayan sosyal medya mecraları bir anda yatırımcının gözdesi yaptı. Nitekim 2012’de Facebook 500 milyar dolarlık değerleme ile yatırımcıdan halka arz yoluyla 16 milyar dolar para toplayabildi.

        Şimdi sıra paylaşım ekonomisi şirketlerinde

        Günümüzde sahibi tarafından gereksinim duyulmayan bir gerecin ya da hizmetin başka kullanıcılara ücreti karşısında sunulduğu sisteme paylaşım ekonomisi deniyor.

        Airbnb, Uber, Lime, Zipcar, Stashbee, WeWork paylaşım ekonomisinin akla gelen ilk şirketleri. Bunların bir kısmı konaklama, bir kısmı ulaşım, bir kısmı depolama, bir kısmı da ortak kullanım alanı sunuyor. Aralarında halihazırda halka arz olmuş olanlar da var, VC ya da benzeri fonlardan çok ciddi yatırım almış olanlar da var. WeWork gibi halka arza çıkıp, yüzüne gözüne bulaştıran da mevcut.

        Bir çok yatırımcı bu şirketlere karşı temkinli. 2000 Nasdaq balonu öncesi durum benzetmesi yapanlar da var. Değerlemelerin çok yükseldiği, bilançoların henüz kar elde etmediği ve şirketlerin birbirine benzediği yönünde eleştiriler da mevcut.

        Bu eleştirilere katılmamak mümkün değil. Ancak hayatımızda bu 3 şey “Akıllı telefon, hızlı internet, Bulut teknolojisi” olduğu sürece ve biz hayatımızı sosyal medya üzerinden takip etmeye devam ettiğimiz sürece, bence bu dalganın önünde durmak mümkün değil!

        Diğer Yazılar