Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        VENEDİK

        “TÜRKİYE’nin en çağdaş yüzü burada” derken abartmış olmuyorum. Dünya çağdaş sanatının nabzının attığı bir kent burası ve Türkiye her bakımdan iyi temsil edilen ülkelerin başlarında yer alıyor. Türkiye’nin Sarkis’in eserleriyle katıldığı pavyonu bienalin en ilgi gören mekânlarından...

        Türkiye “Dostlar bienalde bizi de görsün” diye düşünmemiş, 7 ay boyunca milyonlarca sanatsever tarafından gezilip değerlendirilecek sergisine iyi hazırlanmış.

        Yalnız resmi bir temsille de kalmıyor Türkiye, çağdaş sanat alanında iddialı başka sanatçılar da eserleriyle burada. Parlmoro Galeri’nin kataloğuna aldığı Ahmet Güneştekin’in “Million Taşı” sergisi San Marco Meydanı’nın en görünür yerinde sanatseverlerin uğrak mekânı; mekân resim ve heykelleri merakla izleyenlerle dolup taşıyor.

        Kutluğ Ataman ve Bedri Baykam da toplu sergiler içerisinde eserleriyle Venedik’teler...

        Günümüz sanat dünyasında bilinen ve takdir edilen isimler bunlar...

        Sadece güzel sanatlarda değil, Türkiye pek çok bakımdan dünyanın ilgi alanına giren bir ülke.

        Orhan Pamuk, Nobel Edebiyat Ödülü kazandı ve eserleri her dile çevrildi, çevriliyor... Elif Şafak’ın imzasını taşıyan her eser çeşitli ülkelerde kitapçı vitrinlerinin en görünen yerinde sergileniyor. Yaşar Kemal’in dünyanın dört bir tarafında tanınıp takdir edildiğini vefatını takip eden günlerde herkes gördü.

        Bilim insanlarımız, herhalde tevazularından olacak, kendilerini pek belli etmiyorlar; ama yazdıkları, söyledikleri ve yaptıkları literatürde çok sık karşımıza çıkıyor. Global birer isim haline gelmiş doktorlarımız, mühendislerimiz, uluslararası ilişkiler uzmanlarımız var.

        İşadamlarımız? Havaalanı inşa edileceği ya da işletileceği zaman akıllara hemen gelen şirketler bizim ülkemizden. Pek çok ülkede karayolları, köprüler, gökdelenler bizim şirketlerimiz tarafından inşa ediliyor. Bir zamanlar “Yapan Türkiye şirketi, ne yapalım böyle arızalar çıkabiliyor” denilirken, “Ne arızası beyim, Türkiye’den bir şirket bunu yaptı” denilecek durumdayız.

        Avrupalıların evlerinde kullandıkları televizyonların, beyaz eşyaların, elektronik cihazların çoğunun üzerinde “Made in Turkey” yazıyor...

        Dünyanın dört bir tarafında Türkiye’ye ve yaşadığımız hayata gıptayla bakılmasını sağlayan bir ihraç ürünümüz daha var: Televizyon dizileri... Dost-düşman bütün ülkeler, senaryosu, çekimi, oyunculuğu açısından kendi yerli dizilerinden daha iyi olduğu ve halkları tarafından çok beğenildiği için Türkiye mahreçli dizileri televizyonlarında oynatıyorlar.

        Rekabet edemeyeceğini anlayınca, çareyi, dizilerini Türkiye’de çeken veya dizilerimizi kendilerine uyarlayan ülkeler de var.

        İnsan yurtdışına çıkınca, içerideyken ıskaladığı, ülkesine dair olumlu özellikleri, güzellikleri ve değerleri daha iyi görür oluyor.

        Venedik bana bütün bunları düşündürdü.

        Tabii bir şeyi daha: Olumlu özelliklerimize, güzelliklerimize ve değerlerimize rağmen neden bir türlü mutlu ve gelecekten umutlu olamadığımızı...

        Galiba sorun, siyaseti her şeyin en merkezi yerine, odağına koymamızdan kaynaklanıyor.

        Her ülkede belli aralıklarla seçim yapılıyor; insanlar günü geldiğinde sandık başına giderek ülkeyi kimin yöneteceğini belirliyorlar. Elbette herkes kendisini yakın hissettiği partinin, onun içindeki kendine benzeyen insanların seçilip işbaşına gelmesini ister; ancak arzusunun gerçekleşmemesini kıyamet alameti, yolun sonu görene pek rastlanmıyor oralarda...

        Seçmenin iradesine herkes saygı gösteriyor; o sebeple, siyasiler de, meydanlara savaş meydanına çıkar gibi çıkmıyor o ülkelerde. Uygarca bir mücadele her yere hâkim.

        Bizde de öyle olmalı artık.

        Diğer Yazılar