Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Fazla şifreli mi geldi başlık, merak etmeyin açacağım.

        Tarih yaklaştıkça heyecan da artıyor. Daha önce dünya liderlerini birer birer veya birkaçını bir arada ağırlamıştı Türkiye; ancak Obama’dan Putin’e 19 ülkenin devlet ve hükümet başkanları ile bazı uluslararası kuruluşların yöneticileri hepsi birden ilk kez ülkemizde ağırlanacak.

        Konuklar 15-16 Kasım tarihlerinde yoğun bir gündemi konuşup kararlara varacaklar.

        Toplantı, tatil kenti Antalya/Belek’te yapılacağı için alınmakta olan güvenlik tedbirlerinden fazla haberimiz olmuyor; ancak önceki G-20 zirvelerinden toplantı mahalleri üzerinde kuş uçmasına bile izin verilmediğini biliyoruz.

        Dünya liderlerinin canı değerli.

        En zengin 8 ülke ile gelişmekte olan 11 ülkenin birlikteliği 1999 yılında başladı. Dünya ticaretinin yüzde 80’i global nüfusun üçte ikisini teşkil eden bu 19 ülke arasında gerçekleşiyor. Liderlerin bir araya gelmesinin ikili ve çoklu ticareti olumlu etkilemesi, zenginler-fakirler arasında var olan dengesizliği azaltması bekleniyor.

        Olumlu etkileniyor mu ticaret, dengesizlik azalıyor mu?

        Hayır, tam tersine. 19 ülkenin liderlerinin sorunları ortadan kaldırmak için ilk bir araya geldikleri tarih 2008’di; o günden bu güne ekonomik dengelerde ciddi sarsıntılar yaşandığı gibi, en zenginler ile en fakirler arasındaki dengesizlik daha da büyüdü. Sonuçları itibarıyla ticareti de etkileyen uluslararası sorunlar ve silahlı çatışmalar arttı.

        Buluşup konuşmaları bu sonucu doğurmayacağına göre, G-20 toplantılarına “Dostlar alışverişte görsün” anlayışının hâkim olduğunu söyleyebiliriz. Liderler havanda su dövüyor olmalı.

        Toplantının bu yıl Türkiye’de yapılıyor olması, şimdiye kadarki zirvelerden farklı sonuç beklentilerini büyütüyor. Türkiye, dünya ticaretinin şimdiki durumundan en rahatsız ülkelerin ilk sıralarında yer alıyor. Olumsuz etkilere açığız; bu durum ekonomik göstergelere de yansıyor.

        Ayrıca Türkiye, kendisinin pek az dahli olan uluslararası sorunların yükünü en ağır omuzlayan ülke. Birkaç bin kaçak mülteci kapılarına dayandı diye Avrupa ülkelerinin nasıl tedirgin olduklarını hep birlikte gözledik. Az sayıda mülteciye kapı aralayan ülkeler, kendilerine sığınan insanları, geçmişin temerküz kamplarına benzer yerlere tıkmakta tereddüt etmedi.

        Halbuki Türkiye, Suriye’de barınamayan 2 milyondan fazla mülteciyi mümkün olan en iyi şartlarda ağırlamaya çalışıyor.

        Suriye’deki savaşın bir süre daha devam etmesi halinde, mülteci sayısının fazlalaşması kaçınılmaz olacak.

        Peki, Suriye’deki savaş neden devam ediyor?

        Bu sorunun cevabını G-20 Zirvesi’ne katılan liderlerin her biri farklı veriyor. ABD ile -Türkiye dahil- müttefiklerinin görüşleri birbirine yakın; ancak zirveye katılan Rusya ve Çin bambaşka telden çalıyor. 19 ülkeden 5’inin içinde yer aldığı BM Güvenlik Konseyi’nde, Rusya ve Çin’in ya da bu 2’liden 1’inin ortak görüşe katılmaması, çözümü engellemek için yeterli.

        Madem global ekonomik durumu ve ticareti konuşabiliyor bu 19 ülke; BM için düşünülen reformda, Güvenlik Konseyi, 19 ülkenin diğer 14’ünü de içine alarak BMGK-19’a dönüştürülse daha mantıklı olmaz mı?

        Olur elbette.

        Dışarıya sızan bilgilere göre, Türkiye, Suriye konusunu zirvenin ilk akşamı verilen açılış yemeğine getirecekmiş; bu iyi. Daha iyisi ise, BM’den karar çıkmasını imkânsız hale getiren “veto” hakkını da toplantı gündemine taşımaktır.

        Türkiye bunu yapabilir.

        Diğer Yazılar