Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Zihin cimnastiği çok daha önce başlamıştı, ama Rus uçağı düşünce telaş arttı. Özellikle de, IŞİD’e karşı mücadele edenleri eğitme amaçlı bir askeri varlığın Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Irak’a gönderilmesinin Bağdat’ta rahatsızlığa sebep olduğu öğrenilince...

        Etrafımızın zaten ateş çemberi olduğu da hesaplara katılarak...

        Herkesin dilinde aynı soru: “Acaba savaş çıkar mı?” 60 milyon insanın hayatını kaybettiği iki savaşın ardından onların birer “dünya savaşı” olduğu anlaşılmıştı; şimdi aynı sorunun adı erkenden konularak sorulduğu da oluyor: “3. Dünya Savaşı’na doğru mu gidiyoruz?”

        Gerçekten savaşa mı gidiliyor? Yoksa 3. Dünya Savaşı çoktan başladı mı?

        Savaşlar tek bir sebeple çıkmıyor.

        Son 100 yıl içerisinde patlak veren büyük çaplı savaşların hepsi ya şimdi Türkiye’nin içinde yer aldığı topraklar üzerindeki ihtilaflardan çıktı ya da çıkış sebebi farklı olsa da bu bölgenin yeniden dizaynıyla sonuçlandı.

        Balkan savaşları (1912-1913), Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlar üzerinden Avrupa’ya uzanan gücünü yok etmek, hükümran olduğu toprakları elinden alarak oralarda küçük devletler oluşmasını sağlamak amacıyla çıkmıştı. Savaşın başlamasında, Rusya’nın mikro milliyetçiliği ve dini motifleri harekete geçirme amaçlı kışkırtmaları etkiliydi.

        İstenen oldu: Osmanlı Devleti, Balkanlar’daki hâkimiyetini kaybetti; Ege adalarıyla birlikte...

        Sonrasında çıkan büyük çatışmalarda da bizleri yakından ilgilendiren gelişmeler yaşandı.

        Birinde (1. Dünya Savaşı) Avrupa ve Ortadoğu’daki toprakları elinden çıktı Osmanlı İmparatorluğu’nun; imparatorluk olarak varlığını sürdüremez hale geldi ve Anadolu’ya sığınıp Türkiye Cumhuriyeti’ne dönüştü.

        Diğerinde (2. Dünya Savaşı) çatışmalara fiilen katılmadık; savaşın sonucunda oluşan yeni dünya düzeninde kendimize yer bulmamız gerekti: Çok partili demokratik sisteme geçip Batı Bloku ve NATO içerisinde yer aldık.

        Yeni bir savaş çıkarsa, hiç kuşkunuz olmasın, Türkiye ondan da etkilenecektir.

        Olumlu olarak da etkilenebiliriz, olumsuz da... Çoğu kere “olumlu” etkileneceğimiz beklentisiyle savaşlara katıldık, ama kaybeden biz olduk...

        100 yıl sonrasından geriye dönük değerlendirmeler yapıldığında insanlar ve dönemle ilgili hayli acımasız olunabiliyor. Balkan Savaşı’na girişimizin padişahın irade zayıflığına, 1. Dünya Savaşı’na katılmamızın ise İttihat Terakki’nin maceracılığına bağlanması gibi...

        Oysa, kararı verenler, bunu vatanı sevmedikleri, “Biraz küçülelim” diye düşündükleri için yapmıyor. Sonuçlara bakarak niyetleri değerlendirmek akıllıca olmaz. Talat-Cemal- Enver üçlüsü, bir gün öncesinde Alman bayrağı taşıyan zırhlıları Osmanlı bayrağıyla donatıp Karadeniz’deki Rus limanlarını top ateşine tutmaya gönderdiğinde, mehter takımı, İstanbul’da “Alalım düşmandan eski yerleri” marşını çalıyordu.

        Büyütmeyi amaçlarken küçültüldü ülkemiz... Bunu yapanlar da, onları yazıları ve hitaplarıyla destekleyenler de bayağı “vatansever” insanlardı.

        Fetihler dönemi kapandıktan sonra girilen bütün savaşlarda kaybettik; çünkü o savaşlar zaten bizim kaybetmemiz amacıyla çıkarılmışlardı.

        “Kâr-zarar” hesabında -demokrasiye geçişe vesile olması sebebiyle- terazinin lehimize sonuç verdiği tek savaş sayılabilecek 2. Dünya Savaşı’na ise hiç bulaşmadık.

        “Savaş çıkar mı?” sorusunun cevabı bu tahlilin içerisinde, ama özetleyeyim: Eğer hâlâ kaybedeceğimiz bir şeyler kaldıysa savaş çıkma ihtimali vardır...

        Akıllı yönetimler, beklentileri neyse, onu, çıkacaksa bile savaştan uzak durarak elde etmeyi bilir...

        Umarım anlatabilmişimdir.

        Diğer Yazılar