Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, halktan “düşük” faizle mevduat toplayan ve buna karşılık üreticiye, yatırımcıya, şirketlere “yüksek” faizle kredi verirken de karşılarına bin bir engel çıkaran, verdiği kredileri “geri çağırma”ya kalkan bankaları “sert” bir şekilde uyardı. Erdoğan, bu uyarısında sonuna kadar haklıdır.

        Son zamanlarda, bankaların uygulamalarıyla üretimin, yatırımın, istihdamın “karşısında” konumlandığı ve sorun çözmek yerine sorun yarattığı görülmektedir.

        Oysa; bankaların varlık nedeni sadece kendilerinin kâr etmesi değil; tersine, aynı zamanda yatırımcıya “ucuz” kaynak aktararak “sürdürülebilir” kalkınmaya katkı sağlamaktır.

        Unutulmamalıdır ki; üretimin, yatırımın, tüketimin, istihdamın olmadığı, ekonominin çarklarının dönmediği bir ortamda bankalar da olmaz.

        Bankalar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, hükümetin zorlamasıyla kredi musluklarını açar gözüküp aslında “ters yönde” bir politika uygulayarak durgunluğun, ekonomik krizin önemli etkenlerinden biri olmaktadırlar.

        Erdoğan, farklı zeminlerdeki açıklamalarında kamu bankaları başta olmak üzere bankaların faiz indirmesi, yatırımcıya, üreticiye destek vermesi yolundaki görüşlerini tekrarlayarak “bu yolla üretimin ve talebin canlandırılması gerektiğini, kimsenin önünü göremiyorum deme lüksü olmadığını” söylüyor.

        Erdoğan, bankalara son uyarısında da, “yatırımcıya, girişimciye gerekli kredi musluklarını açmayan karşısında bizi bulur.”dedi.

        TL’NİN DEĞER KAYBI

        2016’da Türk lirasının dolar karşısındaki “değer kaybı” yüzde 20’ye ulaştı. Bu; yıl bazında adı konmamış yüzde 20’lik devalüasyondur. Bir farklı anlatımla; Türkiye’deki varlık değerleri yüzde 20 azaldı. Daha anlaşılır bir ifadeyle, 2016’da yüzde 20 fakirleştik. TL’nin değer kaybıyla fakiri de, zengini de herkes kaybetti.

        Bu arada; yeni yılda da, TL’nin değerindeki hızlı erimenin devam ettiği görülmektedir. Öte yandan; kurlardaki bu “önlenemeyen” artışın enflasyonu tetikleyerek “çift haneye” çıkaracağı endişesi yaşanmaktadır. Ayrıca; kurlardaki artış önlenemezse sadece enflasyon değil, ekonomide bütün göstergeler olumsuz etkilenir. İşsizlik artar; yatırım ve üretim azalır.

        2016’da TL’de yaşanan ve 2017’de devam eden değer kaybı, asıl etkisini 2017’de gösterecek, özellikle maliyet ve dolayısıyla fiyat artışına neden olacak, döviz borçlusu reel sektörde iflaslar yaşanacak, piyasalardaki belirsizlik daha da koyulaşacak.

        Sonuç olarak: Bankalar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uyarılarına kulaklarını tıkamamalı.

        Diğer Yazılar