Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Akademik camiamızda tuhaf bir âdet vardır. Üniversite hocaları yazdıkları makalelerde kendilerinden her nedense “Ben” değil, “Biz” diye bahsetmeye, “Biiiiz, bu çalışmamızda falanca konuyu ayrıntıları ile ele aldık” yahut “Bu konuda bizim görüşümüz şudur kiii…” gibisinden tepeden bakan tuhaf ifadeleri kullanmaya pek meraklıdırlar.

        Hoca böyle olur da talebe onun yolundan gitmez mi? Bu garip üslûp mezuniyet, yüksek lisans yahut doktora tezlerini de istilâ etmiştir; tezi tek bir talebe değil de kalabalık bir grup kaleme almış gibi “Biz, biz, biz, biz, biz…” ibâreleri sayfalarda cirit atar durur.

        Akademik camiamıza mahsus olan bu tuhaf Türkçe, artık günlük konuşmaya da sirayet etti; özellikle de ağır ağabeyler ve ablalar kendilerinden mutlaka çoğul biçimde, yani “Biz” diye bahsediyorlar. Meselâ adamın birinin başkaları ile husumeti mi var, yahut aleyhinde birşeyler mi söylenmiş, kalkıp Twitter’den cevap veriyor ve kendisinden “Biz” diye, yani sanki birkaç kişi imişcesine, millete tepeden hem de en tepeden bakarak yazıyor: “Biiiz! Biz böyle işleri çok gördük, bize sökmez bunlar, biz kiiii!”…

        “BİZ” YETMEDİ, “O” ÇIKTI!

        Bu şekilde megalomani ile narsizm arasında biryerlerden çıkıp gelen tuhaf ifade biçimine son senelerde bir diğer garabet daha ilâve edildi: “Biz” demeyi de bir tarafa bırakıp kendinden üçüncü bir kişiden sözediyormuşcasına ismi ile, yahut “O” diye bahsetmek…

        Diyelim ki adamcağızın adı Hayrullah ve birileri yine onun hakkında atıp tutmuş! Şöhret sahibi ise televizyona çıkma imkânına sahip, “Hayrullah böyleleri ile çok karşılaştı ama bunları yapanlar bilsinler ki, Hayrullah hepsini perişan eder. Hayrullah’ın gücünü gözardı etmeyin haaa. Bizden korksunlar!” diye esip gürlüyor; ama öyle şöhreti falan yoksa klâvyenin başına geçiyor, sosyal medyadan kendisi hakkında ve aynı şekilde başka birinden bahsediyormuş gibi üçüncü şahıs olarak konuşup duruyor.

        Hatalı ifadenin ve yanlış bilginin her çeşidi bu memlekette nezleden de, gripten de, hattâ çok daha şiddetli salgınlardan da sür’atli yayılıp etrafa bulaştığı için kendisinden bir başkasını anlatıyormuş gibi ismi ile bahsetmek saçmalığı yayıldıkça yayıldı ve öncelikle de entel görünme meraklısı genç muhabirlerin gözdesi oluverdi…

        Muhabir arkadaş, ismi faraza Necabüddin Tüylütavuk olan meşhur bir sanatçı, yazar, yahut bir başka meslek mensubu ile mülâkat yapıyor diyelim…

        İlk soru “Fecâüddin Tüylütavuk bize kendini tanıtır mı?” oluyor ve Necabüddin Bey üçüncü kişiyi anlatan üslûp içerisinde “Fecâüddin Tüylütavuk barışçı bir kişiliğe sahiptir. Barış, sanatında da ilk plândadır ve Fecâüddin Tüylütavuuuuuk” diye başlayıp konuşuyor da konuşuyor…

        Avrupa hükümdarları resmî mektuplarında, emirnâmelerinde ve fermanlarında her zaman “Biz” demeyi tercih etmişlerdir ama Türklerde bu iş tâââ Orhun Kitabeleri’nden buyana “Ben” diye yapılır, hele kendisinden bir başkası gibi bahsetmek o devirde akıllara ziyandır!

        Merak ettim, “biz” meraklılarından birkaçına böyle saçmalamalarının sebebini usturuplu biçimde sordum ve “Tevazudan!” cevabını aldım! “Ben demek enaniyet göstergesidir, büyüklük taslamaktır ve ayıptır. ‘Biz’ demekle tevazumuzu göstermiş oluyoruz” dediler…

        Bu zannı doğru kabul ettiğiniz takdirde, kendilerinden “ben” diye bahsedenlerin ukalâ, gayrıciddî, sulu ve terbiyeden nasibini alamamış adamlar olduğu neticesine varırsınız! Meselâ fermanlarında Avrupalı hükümdarların aksine çoğul değil tekil ifade kullanan padişahlar bu mantığa göre ukalâ adamlardır ve “Buyurdum ki…” derken tekebbüre kapılmışlardır! Seyahatnamesinde kendinden “fakir” diye sözedip “Kırım’a, Viyana’ya, Yemen’e gittim, filânca yerleri de gördüm” diyen Evliya Çelebi ciddiyetten zaten uzaktır; Eserlerinde “Falanca Paşa’ya şöyle dedim, hünkârın istediği raporu bu şekilde kaleme aldım” ifadelerini kullanan meşhur allâme Cevdet Paşa ise sulunun da sulusu!

        “Ben” zamirinin “Biz” ve “O” hâline gelişinin sebebini bulmak, artık psikiyatristlerin meslekî ilgi alanındadır!

        Diğer Yazılar