Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Pek farkında değiliz ama, Ege’de ve Doğu Akdeniz’de Yunanistan ile sürtüşmemiz arttıkça, dünyanın dört bir tarafında uzun zamandır sakin bir vaziyette uykuda olan bir hareket yeniden can buldu: “Grekofil” modası…

        “Grekofil” yahut “Helenofil”, “Yunan hayranı” demektir. Antik yahut yeni Yuınanistan’ın mevcudiyetinden kültürüne, sanatına, diline, velhâsıl olan herşeyine meraklı olanlara böyle derler.

        Yunanistan, bizde ise “huysuz, aksi, nâlet bir şımarık çocuk” olarak telâkki edilir. Şımarıklığının ve saldırganlığının 1919’da zirveye çıkmasının ardından 1922’de yediği tokat aklını başına getirmiş, elli sene kadar uslu uslu oturmuş ama sonra kanı yeniden kaynamaya başlamıştır. Eski huysuzluğuna bugün de devam etmekte, üstelik Avrupa’dan hep aferin almaktadır!

        Şımarıklık ve huysuzluk bahislerinde Yunanistan eski huyunu hiç değiştirmeden böyle devam edip gidiyor ama meselenin üzerinde durmadığımız, belki de bilmeyip farketmediğimiz başka bir tarafı daha var: Batı’nın Yunanistan’a gösterdiği muhabbetin gerisinde vârolan derin ve samimî hayranlık!

        Hayranlığın sebebi, Batı’nın Yunanistan’ı eski Yunan medeniyetinin vârisi kabul edip onları Avrupa uygarlığının öncüsü ve kurucusu görmesidir. Yunanistan’a bu nazarla bakan memleketlerin başında Fransa vardır; Fransızca’da “Yunan”, “Yunanlı” demek olan “Grec” sözü onların eski argosunda gerçi “fripon” ve “escroc”, yani “dolandırıcı” ve “sahtekâr” demektir ama “Yunan”, onlar için de medeniyet mânâsına gelir!

        REKLAM

        Ama, “Grec” bahsinde şimdilerde bir tuhaflık vardır: Fransızca’da “Hırsız” karşılığı olarak kullanılan “Grec”, son seksen küsur sene içerisinde artık bu mânâsını kaybetmeye başlamış, hattâ bu anlamı sözlüklerden bile silinmiştir.

        Fransızca’nın yarı-akademik lügati olan Petit Larousse’un 1950’lerden önceki baskılarına bakın: “Yunan” demek olan “Grec”in karşısında, “sahtekâr” yazar, örnek olarak verilen “sahtekârları topluluktan dışarı atmak” deyiminde de “sahtekâr”ın karşılığı olarak gene “Grec” geçer.

        Fakat, bu ifadeler Petit Larousse’un sonraki baskılarında yoktur! Eski baskılarda kırk küsur satırda anlatılan “Grec” kelimesi, yeni yayınlarda sadece beş-altı satıra inmiştir. Mânâsı sadece “Yunanistan’dan olan, Yunan” diye verilmiş, bizim türlünün zeytinyağlısını andıran bir Yunan yemeğinden sözedilmiş ve “Ortodoks kilisesine ‘Yunan Kilisesi’ de derler ama bu pek doğru bir ifade değildir” kaydı düşülmüştür, o kadar...

        Bu lügat kazıma hadisesi Fransa’nın Yunanistan’ın bütün aksiliklerine arka çıkıp her şekilde desteklemesinin hem sebebi, hem de mükemmel bir örneğidir. Avrupa Birliği’nin Atina’ya har vurup harman savırması için senelerden buyana milyarlarca euro aktarmasının gerisinde de aynı “medeniyet kaynağı” inancı vardır ve bizde hemen her gece TV’lere çıkıp Yunanistan’a veryansın eden sıra sıra strateji uzmanının, “Yunanistan teröristtir, PKK ile arasında hiç fark yoktur” gibi birbirinden parlak sözler söyleyen akademisyenlerin ve savaş çığırtkanlarının farketmedikleri husus, budur!

        BU İŞ UCUZ KÜFÜRLERLE OLMAZ!

        Yazının başında da söyledim: Son gerilimlerin Batı’daki Yunan hayranlığını, yani “Grekofil” modasını daha da canlandırdığının maalesef farkında değiliz…

        REKLAM

        Tarihin en tanınmış Grekofillerinin başında, 1788 ile 1824 arasında yaşayan ve Osmanlı İmparatorluğu’na karşı başlatılan isyana destek verebilmek için Yunanistan’a giden ama çatışmalara katılma fırsatı bulamadan ateşli bir hastalık yüzünden Missolongi’de ölen İngilizler’in meşhur romantik şairi Lord Byron gelir.

        Avrupa’da halkın 1821’den itibaren sekiz buçuk sene devam eden ve Yunanistan’ın Osmanlı idaresinden ayrılıp bağımsız olması ile neticelenen Yunan İsyanı’ndan haberdar olup başkaldırıya destek vermesinde en büyük rolu oynayan Byron bugün Yunanistan’da da memleketin önde gelen tarihî şahsiyetlerinden biri kabul edilir. Atina’da koskoca bir heykeli vardır ve ölüm günü olan 19 Nisan, “Byron Günü”dür.

        Yunanistan ile aramızdaki siyasî ve askerî gerilim şimdi hem Grekofiller’i, hem de Lord Byron hayranlarını uykularından uyandırdı ve sadece uyanmakla kalmadılar, sayılarını daha da arttırmaya başladılar…

        Son gerginliğin ardından açılan ve gelişmelerin günügününe tartışıldığı yabancı dillerdeki sohbet sitelerini takip ettiğiniz takdirde, ortalığa ne kadar yeni Lord Byron taklidinin saçıldığını görüp hayret edersiniz!

        Bu zamâne Byron’ları üstelik sadece Avrupa’da değil, dünyanın dört bir tarafındalar! Avustralya’dan Lord Byron hatırlatması yapanını mı ararsınız, Yunan dostlarına selâm gönderen Arapları mı, yoksa Brezilya’dan “Yunanistan bir saldırıya uğradığı takdirde oradayız!” diyen herifleri mi?

        Birbirinden farklı dillerle yazılmış bu mesajların yanında şimdi Türkçe gönderilmiş ve genellikle “1922’de bilmemnereni nasıl bilmemne ettiğimizi unutma” meâlinde bir-iki cümleye de rastlanıyor!

        Yunanistan, son gerginlik sırasında işi askerî ve siyasî mesele olmanın ötesine taşıdı ve milletlerarası alanda bir kamuoyu oluşturma çabası içerisine girdi! Lord Byron’ın bile mezarından çıkartılıp sahneye iteklendiği böyle bir ortamda etrafa aczin ispatı gibi ucuz küfürler sallamak yerine aklıbaşında karşılıklar vermemizi sağlayacak bir tanıtım mekanizmasına muhtacız.

        Diğer Yazılar