Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HABERTÜRK’te bugün Yargıtay’ın bir kararını okuyacaksınız: İstihbaratın eski patronlarından Hüseyin Avni Göktürk ile bir zamanların meşhur hanım gazetecisi Nimet Arzık arasında geçtiği iddia edilen hadise ile ilgili bir haber...

        Nimet Arzık, 1983’te yayınladığı hatıralarında, 1957’de o zamanki resmî unvanı “Milli Emniyet Reisi” olan Hüseyin Avni Göktürk’ün kendisine tecavüze kalkıştığını yazmıştı. Bir gazete 2007’de konuyu gündeme getirince Göktürk’ün çocukları gazete aleyhine dava açmışlar ama mahkeme davayı reddetmişti. Yargıtay işte kararı bozmuş ve tazminat ödenmesi gerektiğini söylemiş..

        Burada, davaya konu olan hadiseye temas edecek değilim. Sadece, haberde ismi geçen ve hanım gazeteciler arasında bir zamanlar ilk sıralarda gelen ama şimdilerde pek hatırlanmayan Nimet Arzık’tan ve ailesinden bahsedeceğim.

        Ben, Nimet Arzık’ı Ankara’da mesleğe başladığım 1970’li senelerin sonlarında tanıdım, daha doğrusu tanıma şansını yakaladım. Davranış bakımından bir başkasına değil sadece kendisine benzeyen, son derece çalışkan ve inanılmaz entellektüel bir hanımdı. Fransızca’ya usta bir Fransız edebiyatçısı âyarında hâkim olabildiğini gördüğüm birkaç Türk’ten biri, Nimet Hanım idi.

        VECİZE GİBİ BİR SÖZ

        Kafkasyalı bir baba ile Polonyalı bir annenin kızıydı. Küçük yaşta iken babasız kalması üzerine diplomat olam amcası tarafından büyütülmüş, uzun seneler amcası ile beraber Avrupa’da kalmış, bir ara annesi ile beraber Polonya’da yaşamıştı. Türkiye‘ye dönünce gazeteciliğe başlamış, dergiler çıkartmış, o arada mütercimlik yapmış, Fransızca’dan Türkçe’ye bir hayli kitap çevirmişti ama asıl önemi Türkçe’den Fransızca’ya yaptığı tercümelerdi.

        Paris’in büyük yayınevleri tarafından basılan ve Nimet Arzık’ın imzasını taşıyan “Antologie des Poetes Turcs Contemporains” (Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi) ve “Anthologie de la Poesie de Divan” (Divan Şiiri Antolojisi) gibi kitaplar, Fransa’da Türk Edebiyatı konusunda hâlâ kaynak eserdirler.

        Ama, Nimet Hanım’ın Türk Edebiyatı’na geçmeye en fazla lâyık sözü, bence “Bizde kadınla erkek birbirini tamamlamaz, aksine azaltır” cümlesidir.

        EŞ-DOST İÇİN YAYINLADI

        Nimet Arzık’ın ağabeyi Taha Carım diplomattı ve Türkiye’nin Vatikan büyükelçiliği, Taha Bey’in son görevi oldu. 1977’nin 9 Haziran’ında, Roma’daki büyükelçilik ikametgâhının önünde katledildi, cinayeti “Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları” adında bir örgüt üstlendi ve büyükelçinin katilleri bulunamadı.

        Nimet Arzık’ın ailesinin bir başka mensubu daha vardı ki, eserleri bugün bile okunuyor... Daha doğrusu, onun yazdıkları bir başka meşhur yazarın eseri imiş gibi biliniyor...

        Amcanın ismi, Fuad Carım idi... 1892 ile 1972 seneleri arasında yaşadı. Mülkiye’yi bitirmiş, Kuvâ-yı Milliye’ye katılmış, milletvekilliği ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığı yapmış, elçiliklerde bulunmuştu. O da zamanının ileri entellektüellerindendi, bir hayli kitap yazmış ve bir o kadar da tercüme yapmıştı ve eserlerini çok az sayıda bastırıp eşine-dostuna hediye etmeye meraklıydı. Yayınları arasında “İşlenmemiş Konular” başlığı altında çıkarttığı “Faslılar’ın Kaleme Aldığı 16. Asırdan Kalma Türkiye Seyahatnamesi”; “İstanbul’daki İki Fas İmparatoru”, “Kanuni Devrinde İstanbul” ve “Kur’an’ın Sahte Tercümeleri” gibi konuları birbirinden renkli kitaplar vardı.

        Fuad Carım’ın bugüne kadar ismini işitmemiş ve eserlerinin hâlâ nasıl çok okunanlar arasında bulunduğunu merak etmiş olabilirsiniz, söyleyeyim: 1964’te yayınladığı ve 16. asırda yaşamış Pedro de Urdemalas isimli bir İspanyol’un anılarını naklettiği “Kanuni Devrinde İstanbul” isimli eserinin kurgusu ve birçok bölümleri seneler sonra bir başka yazarımız tarafından aynen alınmış, “Beyaz Kale” isimli bir başka kitap haline getirilmiş ve bu işi yapan yazara da daha sonra Nobel verilmiştir!

        mbardakci@htgazete.com.tr

        Diğer Yazılar