Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BM BU ŞEHİRDEN GİTSİN

        New York’ta bir yerden bir yere gitmek her zaman eziyet, hele hele şehrin “midtown” denilen en turistik bölgesi kilitlenmeye meyilli. İşte her eylül ayında olduğu gibi bu sene de Birleşmiş Milletler toplantısı yüzünden buralarda dolaşmamak en iyisi.

        Pazartesi gecesi Türk heyetinin kaldığı otelin oradan geçerken asıl amacım Apple’ın 5. Cadde’deki mağazasına ulaşmaktı. Tim Cook’un da sürpriz yaparak geldiği mağaza birkaç gün önce uzun tadilatların sonunda açıldı. Apple’ın 24 saat açık olan tek mağazası Steve Jobs’ın takıntısının ve ısrarının da ürünü ve girişteki cam küple tanınıyor.

        Tadilatın tamamlanıp açılması için en kötü zamanı buldular herhalde. 5. Cadde’de dünya liderlerinin kaldığı bir sürü lüks otel var, o yüzden yollar kesilmiş zaten. Ama en önemlisi Donald Trump’ın evi Trump Tower da burada.

        Apple’ın 24 saatlik mağazasının önünde ise neredeyse 24 saat kuyruk var. Ulaşması zor, içeri girmesi daha da zor. Giremedim.

        Pazartesi günü New York Borsası’nı açan Melania Trump yüzünden şehrin güneyi de kilitti. Bir de buna akşamki protestolar eklendi. Çarşamba sabahının sürprizi ise Bloomberg’de Bill Clinton ve George W. Bush’un yapacağı konuşma. New Yorklular kaosa alışık ama çoğunluk BM’nin başka bir şehre gitmesinden yana.

        TRUMP’IN UYKUSUNU KAÇIRACAK HIRSIZLIK

        Başkan Trump’ın en sevdiği alışkanlıklarından biri kendi yatağında uyumak. Hatta ona kalsa ülkeyi Beyaz Saray’dan değil Trump Tower’dan yönetir. Seçim kampanyası sırasında ne yapıp edip eve dönüp kendi yatağında uyuyordu. Kendisine aşık olduğu gibi o zevksiz binasına da hayran.

        Trump Tower’ın bir özelliği de hijyen delisi sahibinin beklentilerini yansıtacak kadar iyi hizmet sunması. Trump’ı sevmeyen komşuları bile apartmanların bakından çok memnun.

        Peki nasıl oluyor da bu kadar dikkatli korunan, iyi bakılan Trump Tower’da iki büyük hırsızlık vak’ası yaşanıyor. Bir haftalığına evinde kalacak Trump acaba apartman yöneticisi olarak bu konuyla ilgilenir mi?

        67 yaşındaki bir Trump Tower sakininin 42 kattaki evinden 240 bin dolar değerinde mücevher çalındı. Ay başında 59. kattaki bir daireden de 120 bin dolarında bir elmas bilezik yok olmuş.

        Ortada bir şüpheli yok, iki soygun birbiriyle alakalı mı bilinmiyor. Yoksa bütün bunlar medyanın Trump’a oyunu mu?

        BU BAŞLIK SORUN ÇIKARIR

        Washington’ın en önemli siyasi haber sitesi Politico’da bir başlık epey tartışma yarattı. “Birleşmiş Milletler’de diktatör günü,” diyordu Salı sabahı sırayla yapılan konuşmaları özetlemek için. Bolsanaro, Sisi falan arka arkaya konmuşlar programda. Arada Trump da var. Devamını merak eden bulur.

        Ama sanki prestijli bir yayın organı değil Türk muhalifinin sosyal medya feryadı.

        İKİ LÜZÜMSUZ BİR ARADA

        Hudson Yards'taki 'şey'
        Hudson Yards'taki 'şey'

        İngiltere Başbakanı Boris Johnson şaşırtmayı seviyor, hatta bile bile şaşırtmak için uğraşıyor. Herkes Birlemiş Milletler’deyken o neredeydi? Hudson Yards isimli lüks alışveriş merkezinde.

        Hudson Yards’ın tam orasında yüz milyonlarca dolara yapılmış iğrenç ve çirkin bir “şey” duruyor. Hiçbir yere varmayan merdivenlerden oluşan bu cam kubbe Instragram’da paylaşılmak üzere tasarlanmış ve yerleştirilmiş. Sanat deseniz değil, bina deseniz hiç değil. Hiçbir fonksiyonu yok. Tabii Hudson Yards’ın sahipleri bu uyduruk şeyi ve lüks rezidansları, AVM’yi yapmak için şehirden zamanında inanılmaz bir vergi indirimi de aldılar. Ekonomik adaletsizliğin simgesi oldu bu yapı.

        Bir zamanlar Süzer Plaza protestoları vardı ya İstanbul’da… İşte Hudson Yards da benzeri bir nefret objesi New York’ta. E Boris Johnson da buna benzer bir nefret objesi.

        Nasıl da birbirlerini bulmuşlar?

        Zira Salı sabahı televizyonda Boris Johnson demeç verirken arkada bu saçmalık gözüküyordu. İki saçmalık tek karede kısacası.

        BU SENENİN BM KAHRAMANI

        Daniela Rodriguez
        Daniela Rodriguez

        Yıllar önce BM Genel Kurulu’nda konuşma yapan David Cameron’ı dinlerken iPad’ime deli gibi not alıyordum. Ama not alırken de kendi kendime ‘Acaba bu Cameron biraz ortalama mı’ diye düşünüyordum. Ülkeyi sürüklediği Brexit felaketinin, o referandum kararının ortalamanın da altında bir zekanın ürünü olduğunu bütün dünya gördü.

        BM sahnesinde konuşulanlardansa etrafta olan biten daha eğlenceli. Bazen hayatın kendi akışı, insanın kendi gündemi de daha önemli.

        O yüzden Venezuela delegasyonundan bir diplomat bu seneki BM kahramanım benim. Trump kendi ülkesini sahnede yerden yere vururken hiç umurunda değildi, kitabına dalmış okuyordu.

        İnsan ilişkilerinde olduğu gibi uluslararası ilişkilerde de bir tarafın olgun olması gerekir. Trump gibi bir çığırtkanın vatanını hedef aldığı konuşmada en serinkanlı tutumu gösterdi, hiçbir şey demeyerek haddini bildirdi. Onu önemsemediğinin altını daha güzel çizemezdi Daniela Rodriguez.

        Daha sonra okuduğu kitabın da adını açıkladı. Elbette “anlayana” mesaj veriyordu: Venezuela’nın halk kahramanı ve ülkedeki sosyalist ideolojinin kurucusu Simón Bolívar hakkındaymış. İspanyolcasını geliştirmek isteyenler “Kahraman, dahi ve uluslararası önder” adındaki kitabı okuyabilir.

        YÜKSEK TOPUKLAR

        Amerika’nın liderleri ve aileleri kamuoyunun önüne çıktıklarında genellikle Amerikalı modacıların kıyafetlerini tercih ederlerdi geleneksel olarak. Ralph Lauren ya da Oscar de la Renta özellikle first lady’lerin tercihiydi.

        Trump döneminin de facto first lady’si ise başkanın eşi Melania Trump’la popülerlik yarışında olan kızı Ivanka. Birlemiş Milletler salonuna bir Amerikan tasarımcının kıyafetiyle değil Prada’nın çiçek baskılı eteğiyle geldi. Fiyatı 1200 dolar şu anda. Etek moda yorumcularınca “dikkat çekmek için giyilmiş” diye eleştirildi; öyleyse amacına da ulaştı.

        Ivanka Trump’ın kıyafetinde asıl dikkat çekense yüksek topuklu stiletto’lar oldu. Amerikan Kongresi’ndeki kadınların da “çalışan kadın” imajına meydan okurcasına giydikleri bu yüksek topuklar iktidarın ve bağımsızlığın simgesi olarak yorumlanıyor. Çalışan kadına yakıştırılan düşük topuklu muhafazakar stillerdense bu meydan okuyan ince yüksek topuk özgüvenin de simgesi.

        Diğer Yazılar