Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Meseleyebir de şu açıdan bakalım: ABD yönetimi hem Savunma Bakanlığı hem de Beyaz Saray düzeyinde YPG’yi silahlandırma kararı aldığını açıkladığına göre; yanı başımızdaki bu karmaşık manzara da artık netleşmiş bulunuyor. Türkiye’nin NATO müttefiki ABD’nin, PKK’nın Suriye’deki uzantısı YPG’ye DEAŞ karşısında hamilik yaptığı gerçeği hiçbir tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde belgelenmiş bulunuyor.

        Meselenin bu kısmındaki belirsizliğin giderilmiş olması büyük önem taşıyor. Zira bugüne dek Türkiye, ABD’yi defalarca PKK-YPG’ye silah vermekle suçlayıp uyarmış olsa da Washington bunu her defasında kesin bir dille reddetti ve böyle bir ilişki hiç yokmuş gibi konuştu. Evet, Amerikalı yetkililer SDG’nin Arap unsurlarına yardım ettiklerini kabul ediyorlardı fakat “Kürt gruplar” olarak nitelendirdikleri YPG’ye “tek bir kurşun dahi vermediklerini” söylüyorlardı. Üstelik bunu sadece biz gazetecilerin değil Türkiyeli yetkililerin de gözlerinin içine baka baka söylüyorlardı. Böylesine büyük bir yalanın bu kadar net bir rahatlıkla söylenebilmesi, ikili ilişkiler ve karşılıklı güven açısından gayet büyük bir sorundu. Bunun koca bir yalan olduğu gerçeği önceki gün yapılan açıklamalarla nihayet itiraf edildi.

        TÜRKİYE’NİN ELİ GÜÇLENDİ

        Peki bu itiraf neden önemli ve daha da mühimi bundan sonrası için ne anlama geliyor? Emin olun ki halihazırda tek kelimeyle berbat görünen şu vaziyet, gerçekçi bir gözle değerlendirilebilmesi halinde Türkiye’nin geleceği ve istikrarı adına gayet pozitif bir gelecek vaat ediyor.

        Başkan Donald Trump’ın YPG’ye yardımı onayladığını belirten Pentagon açıklaması bile Türkiye’nin elinin bundan sonrası için çok daha güçlendiğini göstermeye yetiyor. Pentagon Sözcüsü Dana White’ın açıklamasındaki şu cümle büyük önem arz ediyor: “Türk halkına ve hükümetine, NATO müttefikimizin ek güvenlik risklerini engellemek ve NATO müttefikimizi korumak hususuna bağlılık konusunda güvence vermek istiyoruz.” Açıklamadaki bu ifadelerden, Washington’un Ankara karşısında büyük bir mahcubiyet yaşadığı ve bunu gidermesi adına önerilecek bazı “makul adımları” atmaya da istekli olduğu anlaşılıyor.

        ABD, Suriye’de meşruiyet biçtiği PKK’nın bundan sonra Türkiye’de gerçekleştireceği herhangi bir terör eyleminden doğrudan sorumlu tutulacağını görmekle kalmıyor, bundan sonra gelebilecek bu yöndeki suçlamalara da hak veriyor. Zaten tam da bu nedenle ABD’nin Türkiye’nin kaygılarını ek önlemlerle gidermek istediği beyan ediliyor.

        POZİTİF BASKI

        Bu kabullenişle birlikte ABD, bölgedeki en uzun süreli müttefiki Türkiye karşısında omuzlarına taşınması hayli ağır bir yükü almış bulunuyor. PKK, Türkiye’deki eylemlerine son verip koşulsuz şekilde kendisini lağvetmediği müddetçe ABD’nin bu yükten kurtulama imkânı da bulunmuyor. Türkiye’nin bu terör belasından temelli kurtulmasının yolu da Ankara’nın bu realite ışığında belirleyeceği yeni yol haritasıyla ABD’ye yönelik pozitif bir baskı kurabilmesinden geçiyor. Evvela yeni bir yaklaşımla ABD’nin omuzladığı bu yükün ağırlığını PKK’ya da hissettirmesini sağlayıp sonrasında olacaklara bakmak gerekiyor.

        Diğer Yazılar