Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Kadim Türk tarihinin altın sayfalarından biridir Çanakkale…

        Ve üstelik sadece Türkiye’nin, Anadolu’nun değil, “Ne mutlu Türküm diyene” sözünün yaşandığı ve yaşatıldığı her insanın yüreğinde bir coşku ve gurur vesilesidir. O zor günlerde bu toprakların gerçek dostları da Çanakkale’de omuz omuzadır. Örneğin Azerbaycan’dan 10 bin gönüllü gelmiş 3 bin şehit olmuştur. Yıllar sonra Türk Akademisi’nin yaptığı barometre çalışmasında “Türkiye’de kutsal olarak bildiğiniz yerler neresi?” diye sorulduğunda, Çanakkale cevabının verilmesi şaşırtıcı olmasa gerek…

        Bu arada o çetin süreçte emperyalizmin kuklası olarak Osmanlı ordusunun karşısına çıkan kimi ülkeleri de unutmak mümkün değildir. Onların bugünkü yansıması Irak'ta, Suriye'de, Libya'da yine Türk devletinin karşısında sinsi planların ortağı olmaktadır.

        Çanakkale aslında bir var oluş destanıdır!

        Balkan harbindeki büyük kayıplarımızın ardından yaklaşık 1 yıl sonra Türk milletinin gerçek kudretini dünyaya gösteren en önemli zaferlerden biridir. Türk Milletini Gelibolu üzerinden önce Avrupa’dan sonra da Anadolu’dan çıkararak, “hasta adam” dedikleri Osmanlı’yı parçalayacak yutma projesinin yırtılış hikayesinin önsözüdür.

        Çanakkale Zaferinin en büyük neticelerinden biri de şüphesiz Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri dehasını gün yüzüne çıkarmış olmasıdır. Bu gerçeği gölgelemek isteyenlerin elbette tarihi ortadan kaldırması mümkün olmayacaktır.

        Ve Çanakkale’de adeta bir nesil kaybedildiğini söylemek mümkündür. Prof.Dr.Cemalettin Taşkıran Çanakkale’de yaşanan kayıpların bir yönünü de yüz binden fazla okumuş ve aydın insanın kaybedilmesi olarak açıklamaktadır. Atatürk bu durumu şöyle ifade etmektedir: Biz Çanakkale’de bir Dar-ül fünun (üniversite) gömdük.”

        Çanakkale’de Türk kahramanlığı bir başka yönüyle de anlatılmalıdır. Sonradan Avustralya Genel Valisi olan Üsteğmen Cosey, böylesine bir muharebede Türk askerinin nasıl bir duruş sergilediğini işte şu sözlerle anlatıyordu: “Conkbayırı'nda korkunç siper savaşları oluyor. Siperler arasında 8-10 metre mesafe var. Süngü hücumundan sonra ara verildi. Askerler siperlerine çekildi. Yaralılar ve ölüler toplanıyor. İki siper arasında bir bacağı kopmak üzere olan İngiliz yüzbaşı avazı çıktığı kadar bağırıyor ve kurtarın diye yalvarıyordu. Ancak kimse siperden çıkıp yardım etmiyordu. Çünkü en küçük kıpırdamada yüzlerce mermi yağıyordu. Bu sırada akılalmaz bir olay oldu. Tür siperlerinden beyaz bir iç çamaşırı sallandı. Arkasından bir Türk askeri silahsız siperden çıktı. Hepimiz donup kaldık, kimse nefes alamıyordu. Ona bakıyorduk. Asker yaralı İngiliz subayını yerden kucakladı, kolunu omuzuna attı ve bizim siperlere doğru yürümeye başladı. Yaralıyı usulca yere bırakıp geldiği gibi kendi siperlerine döndü. Savaş alanlarında günlerce bu kahraman Türk askerinin cesareti ve insan sevgisi konuşuldu. Dünyanın en yürekli ve kahraman askeri Mehmetçiğe derin sevgi ve saygılar.”

        Çanakkale Zaferinin siyasi ve askeri neticelerini uzun uzun yazmak mümkündür. Ancak burada belki de en önemli husus Çanakkale’de ortaya konan ruhun, birlikteliğin ve kararlılığın yaşatılmasıdır. Bunun için diyorum ki; mücadelenin ve muharebenin yaşandığı toprakların başta çocuklarımız ve gençlerimiz olmak üzere her Türk vatandaşınca görülmesi vazgeçilmez bir sorumluluktur.

        Diğer Yazılar