Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bazı kavramlar vardır ki bireyler kendi birikimleri, bilgileri ve sezgileri ile o kavramlara değişik anlamlar yüklerler. Ama özünde herkes için değişmeyen temel yapıtaşları vardır.

        İşte Cumhuriyet bunlardan biridir ve Türk Devletinin kavram haritasında en belirgin yerde durmaktadır. Bugün genç/yaşlı demeden milletimizin her ferdi bu detayları daha iyi idrak etmeli ve hatırlamalıdır.

        Bakın Kutadgu Bilig'de "Bütün olacak şeylerin önceden bir belirtisi vardır, küçüklükten itibaren büyüyünceye dek bu belirtiler hep kendisini gösterir." denilmektedir. Bir başka ifadeyle kaliteli meyve daha tomurcuk aşamasında fark edilebilir.

        Cumhuriyetin adım adım gelişi de bir tohumun filizlenmesine benzer. Kökleri şüphesiz milli iradeye dönüşen kurtuluş mücadelesi ve milletin azim ve kararlılığında aranmalıdır. Mustafa Kemal, özellikle Samsun'a çıktığı andan itibaren, Amasya, Erzurum ve Sivas'ta alınan kararlarla oluşturduğu siyasal ve toplumsal çerçeveyi Cumhuriyetin nitelikleri için hazırladığını söylemek mümkündür.

        Belirtilerden biri de geniş katılımlı bir meclise giden yolculuktur.

        1923'e gelindiğinde ise Cumhuriyetin ilanı bir gün önce, 28 Ekim günü, Çankaya köşkündeki yemekte Mustafa Kemal'in "Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz!" ifadesinin ardından ertesi gün meclis gündemine gelmiştir. Aslında bu konuda ilk işaret Mustafa Kemal'in 22 Eylül'de Avusturalyalı gazeteci Joseph Hans Lazar'a meclisteki makam odasında verdiği röportajda gelir: "Ben size yeni Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın birinci maddesini tekrarlamak istiyorum. Şöyle: Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Devletin tüm yetkileri tek ve sınırsız olarak millet tarafından kullanılır. Bunlar sadece bir sözcüğün açık ve tek tanımıdır. Cumhuriyet!"

        Lazar'ın bu açıklamayı bazı meslektaşlarına aktarmasının ardından epey bir heyecan olur. Hatta kimi milletvekilleri bir "dil sürçmesi" kabul ederek bunun düzeltilmesini isterler. İstanbul muhabirlerinden Mecdi Sadrettin bu görüşmede çeviri yapan Hamdullah Suphi Tanrıöver'den Cumhuriyet ifadesinin kullanıldığını teyit eder.

        Ve nihayet TBMM tarafından 29 Ekim 1923 günü Saat 20.30'da Cumhuriyet ilan edilirken, Mustafa Kemal de oybirliğiyle Türkiye'nin ilk Cumhurbaşkanı seçilir.

        Şimdi gelin Cumhuriyetin ne olmadığından ziyade ne olduğunu şöyle bir sıralayalım...

        Cumhuriyet milli iradenin tecellisi demektir!

        Özgürce seçebilmek, seçilebilmektir.

        Kan bağıyla, teokrasiyle değil, halkın oyuyla, demokrasiyle iş başına gelmektir.

        Seçme ve seçilmenin hakkının bir kişiye, zümreye, bir sınıfa değil tüm millete ait olmasıdır.

        Milletin mensupları arasında ayrım yapmamaktır!

        Görevlerin, makamların, imkanların herkese açık ve ulaşılabilir olmasıdır!

        Yönetenlerin millete rağmen hareket edemeyeceği, ömür boyu saltanat süremeyeceği bir garantinin adıdır!

        Cumhuriyet çağdaşlıktır!

        Her türlü gericilik, paralel yapılanma ile mücadele demektir.

        Kutsal değerlerin siyasete alet edilmemesidir.

        Görüş ve düşüncenin, hak ve özgürlüklerin teminat altına alındığı bir hukuk devletidir!

        Aklın ve bilimin öncülüğünde gelişmektir Cumhuriyet...

        Ortak akıldır, ortak iyiliktir.

        Ve Cumhuriyet kurtuluş mücadelesinin ebedi sancağıdır!

        Ne özeldir ki; Türk gençliğine emanet edilendir!

        Öyleyse cumhuriyet bizim için tarihteki bir nokta ya da iz değil, Türk milletinin demokrasiyle ilerleyebilmesi için korunması ve dahi işlenmesi gereken bir cevherdir. Gerçekten cumhuriyeti ve onun gerekliliklerini hak ettiğimize inanıyorsak, en azından yılda bir kez de olsa nerede durduğumuzu ve nereye gittiğimizi sorgulamak mecburiyetindeyiz!

        Diğer Yazılar