Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Önce G20 zirvesi ardından İskoçya'nın Glasgow kentinde düzenlenen İklim Değişikliği zirvesinde konuşulanlar Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılık sorununu ciddi biçimde ele almak gerektiğini bir kez daha gösterdi.

        Kamuoyu Erdoğan-Biden görüşmesine odaklandı ancak burada başka bir sorunun varlığı dikkat çekiciydi.

        Zira ele alınan konuların başında küresel sıcaklık artışının 2 santigrat derecenin altında tutulması ve bunun için küresel karbon emisyonlarının sıfıra indirilmesi vardı. Daha önce 2030’a kadar %5 azaltılması belirgin bir görüştü. Orman kaybını durdurulması ve ülkelerin bunu desteklemek için ayıracakları bütçeler de masadaydı.

        Burada gelişmekte olan ülkeleri en çok etkileyecek hususlardan biri kömür üretimi ve kullanımının azaltılması, hatta sıfıra indirilmesi.

        Dünyanın en büyük üreticisi Çin her ne kadar bu konuda yatırımları sınırladığını ifade etse de Uluslararası Enerji Ajansı'na göre, 2060'ta belirtilen iklim hedeflerine ulaşabilmesi için kömür talebini %80'den fazla azaltması gerekiyor. Elbette bu imkansız…

        Ama yine de öyle anlaşılıyor ki ülkelerin bu konuda attıkları adımlar çok daha dikkatle izlenecek.

        Türkiye de Paris İklim Anlaşmasına imza atmış bir ülke olarak hedeflerini açıkladı. Bu kapsamda Türkiye'nin karbondioksit emisyonu artışını 2030'a kadar %21 azaltma, 2053'te ise sıfır emisyona ulaşma hedefini koydu.

        Bunun anlamı şu: kömürün enerjide kullanımı azaltılmalı bunun yerine nihai olarak yenilenebilir enerji üretiminin payı artırılmalı. Haliyle doğalgazın payı da azalmalı…

        Ancak hedeflerle gerçekler birbiriyle örtüşmeyecek türden!

        Sebebi de Türkiye’nin etkisini hissettiren yanlış enerji politikaları ya da enerji talebi/arzı açmazı.

        İşte Kömür üretimi ve tüketimindeki açmazlar da bunlardan biri. Türkiye'de kömür, doğalgazdan sonra en fazla elektrik üretimi için tüketiliyor. Hanemize giren gaz ve elektrik fiyatlarındaki artış konuşulurken kömür detayı fazla irdelenmese de bütünsel enerji politikaları açısından bu da bir etmen…

        Öyle ki 2010 yılında elektrik enerjisinin sadece %7'si ithal kömürden üretilirken, artan elektrik tüketimiyle birlikte kömürün payı %34.8'e yükselmiş. Ve Türkiye’nin kömür ithalatında en büyük pay Kolombiya (%39.2) ve Rusya’ya (%36) ait. Kömür ithalatı için ödediğimiz meblağın 2019’da yaklaşık 4 milyar ABD doları olduğu belirtiliyor.

        Türkiye’de elektrik ihtiyacının önümüzdeki 20 yıllık dönemde yıllık ortalama %3,4 oranında artış göstermesi bekleniyor.

        Türkiye zaten doğalgazda %99 dışa bağımlıyken, kömürün enerji üretimindeki payını azaltma girişimleri eğer yenilenebilir enerji istenen seviyeye getirilemezse doğalgaz ithalatını artıracaktır. Bu da bizim doğrudan cebimize yansıyacak.

        Geriye dönüp bakıldığında 80’li yıllarda başlayan, 90’lı yıllarda etkisini artıran ve 2000’li yıllarla birlikte tavan yapan neo-liberal dalga ve özelleştirme furyası kömürdeki ithal artışının, enerji kalitesindeki düşüşün ve ödediğimiz fiyat artışlarının en temel dayanağı. Enerjiyi piyasalaştıracağız derken, Türkiye'nin iki önemli kurumu olan Türkiye Kömür İşletmeleri ve Türkiye Taş Kömürü Kurumu süreçten olumsuz etkilenmiştir. Üstelik yerli üretimi artırma hedefiyle oluşturulan bu dalganın 2011'den bu yana taş kömürü ithalatını %60’tan fazla artırdığı anlaşılıyor.

        Bugün Türkiye’nin yenilenebilir enerjiden elektrik üretimi payı artmakla birlikte bu artışın yukarıda bahsettiğim eksiklikleri kapatabilmesi adına çok hızlı ve radikal adımlar atması gerekmektedir. Tabii bir de etkinliği tartışılır özelleştirmeler ya da rödovans sözleşmeleri ile işin içinde olan özel sektör kuruluşları var!

        Sonuç olarak ülkenin kalkınması kadar önemli olan enerjide olabildiğince bağımsız kalabilmek, enerjiyi çeşitlendirmek ve kendi öz kaynaklarımızın geliştirebilmektir. Bu da milli kalkınma ve milli ekonomi seferberliği ile gerçekleşebilir.

        Diğer Yazılar