Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Türk dış politikasının son dönemde öne çıkan en önemli araçlarından biri insansız hava araçları…

        Evet yanlış duymadınız! İHA’lar, SİHA’lar…

        Suriye’de, Libya’da, Irak’ta, Karabağ’da çatışmaların seyrini değiştiren SİHA’lar Türkiye açısından hem uluslararası bir marka hem de farklı politik süreçlere olan etki kapasitesi ile mütevazi bir güç sahası oluşturuyor. Özellikle sınır hattında problem yaşayan ya da olası bir savaş durumunda zırhlı araç teknolojisine karşı üstünlük sağlamak isteyen ülkeler için Türk SİHA’ları da artık seçenekler arasında.

        Polonya, Fas, Ukrayna, Kazakistan, Kırgızistan, Etiyopya, Tunus, Türkmenistan’dan sonra başka ülkelerden de talepler geliyor.

        Burada Ukrayna’yı ayrı bir başlıkta irdelemek lazım. Zira ülkesinin doğusunda (Donbass bölgesi) Rusya ile bir savaşın eşiğine gelen Ukrayna için Türkiye’nin adımları oldukça önemli. Sadece SİHA teknolojisi açısından değil, siyasi desteği de önemli. Türkiye'nin Ukrayna'nın NATO üyeliğini desteklemesi ve Kırım konusundaki "yasadışı ilhak" yaklaşımı Ukrayna açısından çok kıymetli.

        Ünlü siyaset bilimci Francis Fukuyama’nın 27 Kasım’daki sosyal medya paylaşımı dikkat çekiciydi: “Ukrayna'nın Türk insansız hava araçlarını kullanması oyunun kurallarını tamamen değiştirebilir, bu yüzden Moskova bu konuyla meşgul görünüyor.”

        Ukrayna-Kırım hattı Rusya için ne kadar önemliyse Türkiye’nin geçmişten günümüze uzanan jeopolitik çıkarları açısından o kadar önemlidir. Buradaki gelişmeler Karadeniz, Kafkaslar ve hatta Hazar’a uzanan Türk kuşağını etkileyebilecek düzeydedir.

        Bu detay, Bugün için daha gün yüzüne çıkan fotoğrafta Türkiye-Rusya ilişkilerinin kırılganlığını test edecek en önemli başlık haline gelmektedir.

        3 Aralık’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin’in telefon görüşmesinde Rusya’nın bu konudaki kaygılarının aktarıldığı biliniyor. Görüşmede Putin, Ukrayna'nın Donbass’taki çatışma bölgesinde Türk İHA’larını kullanarak "yıkıcı" davranışlarda bulunduğunu söyledi. Ardından Türkiye’nin iki ülke arasında arabuluculuk teklifi geldi. Tabii ki Kremlin tarafından kabul edilmedi. Çok sayıda insansız hava aracı alan Ukrayna’nın bu kez de Türkiye ile ortak savunma üretimi yapacak olması bir tür soğuk savaş stratejisi yürüten Moskova açısından ciddi bir problem olarak görülüyor.

        Türkiye bir yandan Rusya ile iyi ilişkiler kurmak isterken bir yandan da Ukrayna'daki kaotik süreçte tamamen NATO'dan ayrı hareket etmek istemiyor.

        Öyle anlaşılıyor ki Ukrayna-Rusya arasındaki gerilim Türkiye-ABD ve daha ötede Türkiye-NATO ilişkileri bakımından da bir araçsallık taşıyor. Her ne kadar S400 alımı sebebiyle Türkiye-ABD ilişkileri tarihin en olumsuz dönemlerinden birini yaşasa da ABD-NATO bloğunun Ukrayna’da Rusya’ya karşı caydırıcılık konusunda Türkiye’nin yukarıdaki etki kapasitesini daha gerçekçi şekilde irdelemesi (hep savunageldikleri!) NATO'nun çıkarları açısından daha anlamlı olsa gerek!

        Son olarak şunu da eklemek isterim ki Türkiye'nin her anlamda güçlü olması, gücünü toparlaması gerekiyor. Türkiye'ye çok da dostane yaklaşmayan çevrelerdeki değerlendirmeye örnek olsun diye 15 Aralık'ta bir Ermeni gazetesinde çıkan analizden şu ifadeyi paylaşalım: "Ukrayna'da bir savaş baş gösterirse Ankara, güç dengesini Kiev'in lehine çevirecek durumda değil. Böyle bir adım, mali açıdan istikrarsız bir Türkiye'yi sert sonuçlarla karşı karşıya bırakacaktır."

        Yani ekonomimizi hızla düzeltmek mecburiyetindeyiz kıymetli dostlar!

        Diğer Yazılar