Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Geçtiğimiz gün Sümela Manastırı’nda ayin yapmak için Trabzon’a gelen Fener Rum Patriği Bartholomeos’a (Patrik sözüne bile eleştiriler varken) sırtında "Ekümenik Patrik" yazan bir forma hediye edildi.

        Elbette Trabzon halkının bu konudaki görüşü çok farklıydı ve tepkisi de öyle oldu. Pek çok kesimden bu üzücü görüntüye karşı açıklamalar/paylaşımlar yapıldı.

        Baştan söylemek gerekirse aşağıdaki hukuki ve siyasal gerekçelerle Misak-ı Millî’nin izdüşümü olan bir konudur bu ve herhangi bir taviz verilmesi Türkiye açısından kabul edilemez! Doğrudan egemenlik haklarını ihlal eden ve devletin tarihsel dayanaklarını hedef alan adımlar zamanla yeni adımların ve daha büyük tavizlerin habercisi olabilir.

        Meselenin Yunanistan boyutu dikkate alındığında bugünlerde çok daha dikkatli ve uyanık olmamızı gerektirmektedir. Zira Patrikhane ile Yunanistan ayrı değerlendirilemez. Son yüzyıldaki gelişmeler hatırlandığında İstanbul’daki Patrikhane Yunanistan’ın gerektiğinde sözcülüğünü ve hatta “Megali İdea”nın yılmaz destekçisi olmuştur.

        Ayrıca ülkemizde yaşayan Rum azınlığın da huzurunu bozabilecek böylesi sorumsuz davranışlar karşısında meselenin iç yüzünü soğukkanlı şekilde hatırlamak önemlidir. Buradan bir ayrışma ya da düşmanlık yaftası çıkarmaya çalışmak da çok yanlıştır. Türkiye'nin tezlerini bilmek ve bunu korumaya çalışmak esas olandır.

        Böyle bakıldığında Bartholomeos, statü bakımından Türkiye’de faaliyet gösteren azınlık kilisesinin başpapazıdır. “Ekümenik” kavramı ise dünyadaki tüm Ortodoksların dinî/ruhani liderliğini ve Ortodoks Kiliseleri arasında birinciliğini ifade etmektedir.

        Lozan Antlaşması bu süreçte en belirgin kaynak ve dayanaktır.

        Osmanlı’nın yıkılma sürecinde çoğunlukla karşı cephede yer alan Patrikhane hakkında Atatürk 25 Aralık 1922’de bir gazeteye yaptığı açıklamada şöyle demektedir: “Bir fesat ve ihanet ocağı olan, ülkede ayrılık ve uyuşmazlık tohumları saçan, Hristiyan vatandaşlarımızın huzur ve refahı için de uğursuzluk ve felâket simgesi olan Rum Patrikhanesi’ni artık topraklarımızda barındırmayız.“

        Ancak varılan aşamada Patrikhane’nin siyaset dışı olacağı sözüyle Türkiye’de kalması kabul edilmiştir.

        Dolayısıyla Patrikhane, dünya Ortodoksluğu için değil mübadele sonrası İstanbul’daki Rum azınlığın dinî vecibelerine yardımcı olması amacını taşımaktadır. Lozan'ın 45. Maddesine göre, Türkiye, Rum azınlıktan bahsetmesine karşın, Yunanistan tarafı kendi topraklarında Türk değil sadece Müslüman azınlık olduğunu ifade etmektedir. Bu durum da mütekabiliyete aykırıdır.

        Son dönemde araştırmacı-yazar Ümit Doğan’ın bu konu hakkında paylaşımları dikkat çekici… Bu konuda kendisiyle konuştum. “Kimileri bu unvanı eşitler arası birinci olarak yumuşatmak istiyor ancak sadece bu da değil bu unvanın özellikle kullanılmak istenmesi Ortodoks cemaatinin merkezi olma, Ortodokslarla ilgili tüm meselelere karar verme, din adamı atama, görevden alma, yargılama yetkilerini de kapsamaktadır. Bu durum hem Lozan Antlaşmasına hem de Türkiye Cumhuriyeti anayasasına aykırıdır.”

        Bu arada rahmetli Aytunç Altındal'ın bu konu hakkında uzun yıllar süren çalışmalarını ve uyarılarını unutmak mümkün değildir.

        Öte yandan bahsedilen haberlerin çıkmasının ardından Fatih Kaymakamlığı, Türkiye’nin mevcut kanunlarına göre kendisine bağlı olan Fener Rum Patrikhanesi’yle ilgili bir açıklama yaptı:

        “Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi ile ruhanî meclisinin yetki alanı İstanbul Başpiskoposluğu ile Bozcaada ve Gökçeada bölgesi Rum cemaatinin dini ihtiyaçlarını karşılamakla sınırlı tutulmuştur (…) Patrikhanede dini ve ruhani seçimlere katılacak ve seçilecek kişilerin Türk vatandaşı olmaları ve seçim sırasında Türkiye'de görevli bulunmaları gerekmektedir. Bu husus da, Patrikhanenin ekümenik sıfatının bulunmadığının açık bir göstergesidir."

        Kimileri ilk fırsatta Lozan’ı hedef alsa da bugün Patrikhane’nin “Ekümeniklik” hedefinin önünde en büyük engel söz konusu Lozan maddeleri ve bununla ilişkili biçimde hazırlanan iç hukuktur.

        Diğer Yazılar