Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Trabzon Uzungöl'de Kuzey Iraklı turistlerin boynundaki Kürdistan bayrağını simgeleyen atkıları bahane edip turistlere linç girişimi başlatan konuşmayı yapan mavi tişörtlü şahıs çıktı ortaya.

        Hemde böbürlene böbürlene…

        Arkasında kocaman bir Türk Bayrağı… Koymuş önüne kamerayı ve kendi kendine video çekmiş arkadaş.

        O bayrağın Türkiye’nin sınır komşusu olan ve Irak Kürdistan’ı olarak bilinen bir coğrafyayı temsil ettiğini bilmeyecek kadar cehaletinin farkında değil ayrı konu.

        Bir de utanmadan yaptığı ırkçılığa, provokasyona kardeşlik kavramını kılıf yapıp ateşle savunuyor.

        Türk Bayrağını işaret edip böğrüne böğrüne vurup; «Bu bayrak altında yaşamayı kim kabul ediyorsa benim kardeşimdir!» diyor.

        Başkalarını bilmem ama evet ben bu bayrak altında, bu topraklarda gurur ile yaşıyorum ama haberi olsun…

        Kendisi ve onun gibi ırkçı, şövenist ve faşizan zihniyete sahip olanlarla aynı bayrak altında dahi olsak kardeşliği kabul etmiyorum.

        Yerin dibine girsin böyle kardeşlik anlayışı.

        Sanki elin gariban Iraklı turisti gelmiş Trabzon’a … «Burada yaşayacağım ammmaaa kendi bayrağım altında» falan demiş gibi...

        Saçma sapan salvolar yapıyor; «Kimse başka bir bayrak açamaz bu ülkede!» bilmem ne diyerek.

        A be zavallı!

        Senin o arkana alıp da kendine kalkan yaptığın bayrak bizim al bayrağımız!

        Yani bu ülkenin... Türkiye Cumhuriyeti’nin…

        Ama o turistlerin elinden çekip de üzerinden vatan, millet, sakarya nidaları ile şov yaptığın bayrak da Birleşmiş Milletler dahil tüm dünyanın Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi olarak kabul ettiği IKBY’nin bayrağı…

        Nasıl ki sen yurt dışına gittiğinde bayrağını simgeleyen atkılar takıp, tişörtler giyip gururla geziyorsan elin topraklarında.

        Kabul etsen de etmesen de Kuzey Iraklılar da aynı anlayışla taşıyorlar işte o bayraklarını.

        Bu arada bariz provokasyon yaparak milletigaleyana getirip Iraklı turistleri linç ettiren bu vatandaş hakkında Trabzon Valiliği; ‘Halkı kin ve nefrete teşvik‘ suçundan bir soruşturma açılması için derhal ön ayak olmalı ki bu adamın yaptığı yanına kar kalmasın.

        Bir topluma en büyük zararlardan olan bu tehlikeli ırkçılığın önüne geçmek için işin en başında gerekeni yapmak lazım!

        Haksız mıyım?

        REKLAM

        ***

        Bu halde AK Parti fabrika ayarlarına geri dönebilir mi?

        Geçtiğimiz Cumartesi Trabzon’un turistik bölgesi Uzunyayla’da yaşanan skandalı kaleme aldığım yazıma epeyce bir geri dönüş aldım.

        Tabii bu geri dönüşlerden kastettiğim sosyal medyada verilen tepkiler değil.

        Orada da epeyce bir tartışıldı yazdıklarım ama benim geri dönüşten kastım bizzat şahsıma özel olanlardı.

        İsim veremiyorum ama bunlardan özellikle bir tanesi çok önemliydi.

        Yazdıklarıma başından sonuna kadar katıldığını söyleyen bu kişi AK Parti kurucularından olan ve halen de AK Parti de aktif siyaset yapanlardan biriydi.

        “Normalde yazarları arayıp fikrimi paylaşmam ama öyle doğru ve güzel noktalara temas etmişsiniz ki yazınızda… Okuduğumda bütün düşüncelerimin karşılığını bulduğum için arıyorum sizi… Çok ama çok doğru tespitler ve biz parti olarak bu tespitler ışığında biran evvel önlem alıp gittikçe yükselen ırkçılık belasının önüne geçmeliyiz” dedi.

        Konuştuk epeyce… Uzun uzun…

        Özellikle son seçimler sonrası ortaya çıkan tablonun müsebbibinin aşırı milliyetçi ve agresif politikalardan kaynaklı olduğunu gördüklerini ve bunun da partide büyük rahatsızlık yarattığını ve bu rahatsızlığın giderilmesi için de biran evvel partinin kuruluş yıllarında ki fabrika ayarlarına geri dönmesi gerektiğini aktardı.

        Yani bir bakıma benim her daim dile getirdiğimi bana anlattı AK Partili bu isim.

        Anlattı ama partisinin o fabrika ayarlarına geri dönebilmesi adına yapılması gerekenlerin neler olduğunu sorduğumda söyledikleri ile beni ikna edemedi.

        Çünkü diyor ki; “Dil değişecek… Dilimizi milliyetçi söylemlerden arındıracağız… Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere tüm AK Parti mensupları olarak eskiden olduğu gibi toplumun her kesiminikucaklayıcı o dile geri döneceğiz…“

        Söylediklerinde samimi olduğundan hiç şüphem yok ayrı konu ama toplum son dönemde öyle bir hale geldi ki kutuplaşma hususunda…

        Sadece dilde ki eskiye dönüş toplumu eski haline dönüştürür mü işte ondan emin değilim…

        REKLAM

        ***

        İstanbul demek Livaneli mi demek?

        İstanbul’un çiçeği burnunda ki başkanı Ekrem İmamoğlu’nun son 6 ayda çok fazla yorulduğunu…

        Hem fiziken hem de ruhen çok yıprandığını görmemek ayıp olur tamam.

        Hepimiz gibi, herkes gibi onun da dinlenmeye, ailesine zaman ayırmaya, tatil yapmaya, keyifli anlar yaşamaya hakkı var ona da tamam!

        Ancak benim anlamadığım bir nokta var.

        İmamoğlu için keyif demek herhalde sadece Zülfü Livaneli konserlerine gitmek anlamına geliyor.

        Çünkü saydım… Şu son 3 ayda üç Livaneli konserini izledi.

        Birincisi Kıbrıs’taydı. Hem de seçimin en kritik aşamasında…

        İkincisi 2 hafta önce İstanbul’da Harbiye Açıkhava’ydı.

        Üçüncüsü de üç gün önce Bodrum’daydı.

        İstanbul’un dünya kadar sorunu olduğunu, kaybedecek tek birsaati bile olmadığını söyleyen kişi İmamoğlu’nun kendisi değil miydi ?

        Tamammmm… Livaneli çok büyük sanatçı… Çok kıymetli bir ses… Allah var seçim süresi zarfında da çok destek oldu kendisine eyvallah…

        Hadi diyelim yakın arkadaşlığın, dostluğun, sanata olan saygının hatırına kalkıp 15 gün önce İstanbul da düzenlenen konserine gittin...

        Ee birde buradan kalkıp taa Bodrumlara gidip aynı konseri izlemek niye ?

        Bu hal ve hareketler İstanbul’un sorunlarını söylediğin kadar da ciddiye almadığın anlamına gelmiyor mu ?

        Çok pardon ama sektirmeden tüm Livaneli konserlerini takip etmek, sonunda millete ;” Ya baba hayırdır ! N’oluyor ? “ sorusunu sordurtmaz mı ?

        “Ekrem İmamoğlu İstanbul’un yönetimini değil, Zülfü Livaneli’nin konserlerini takip ediyor !” dedirtmez mi ?

        REKLAM

        ***

        Güle güle Şaban Taçyıldız…

        Ölüm Allah’ın emri… Hepimizin sonunda yaşayacağı son ama işte bazılarının ölümünde bunu hemen kabul etmek çok zor oluyor.

        Ne kadar sevmişim, değer vermişim ki Şaban Taçyıldız’ı… Dün sabah ölüm haberi geldiğinde tıpkı babamın kaybını ilk duyduğum anda ki gibi büyük şok yaşadım ve sarsıntı geçirdim.

        Çok üzüldüm gerçekten.

        Sadece ben değilim tabii bu büyük üzüntüyü duyan.

        Onu tanıyan bilen herkes aynı kederi duydu.

        Çünkü çok ama çok hayat dolu bir insandı Şaban Ağabeyimiz.

        Ömrünü Malatya için iyilik yapmaya adamış bir şahsiyetti.

        Uzunca bir dönem Malatya Eğitim Vakfı’nda başkanlık yaptı. Yaşı ilerleyip, yorulunca devretti ama yine de elini çekmedi o işten.

        Malatyalı gariban çocukların eğitimine katkı sunmak için canıyla başıyla çalıştı hep.

        Hiç siyaset yapmadı. Katiyen bir siyasi kimlik taşımadı ama hep siyasetin içindeydi.

        Sağ sol ayrımı yapmadan her zaman varlık gösterdi o arenada ve başta rahmetli Turgut Özal olmak üzere bütün Malatyalı politikacıların baş ucundaydı hep.

        Bir holdingi yoktu. Bir büyük şirkete sahip değildi. Öyle olağanüstü bir CV’si, derin ve köklü bir eğitim hayatı yoktu Şaban Taçyıldız’ın ama Malatyalı işadamlarının hep sağ kolu gibiydi.

        Mesela Çalık Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Çalık için vazgeçilmez bir isimdi.

        Doğuştan danışmanı gibiydi.

        Yanından hiç ayırmadı onu.

        Çünkü hayata en doğal, en samimi, en içten bakan ve yanında ki insan her kim olursa olsun iyiliği için gayret sarfeden ve insanları en iyi dilekleri ile yönlendiren tertemiz dümdüz bir insandı Şaban Ağabey.

        Medyadan siyaset camiasına kadar herkesin sevip saydığı değer verdiği Şaban Ağabey’im göçtü bu dünyadan.

        Şu an yazarken bile ağzım burnum doldu inanın.

        Telefon açıp o Malatya şivesiyle; «Nerdesin gızzz! Hiç demiyimisin bu Şaban Bey ne yapıyı, ne ediyi!» diye fırça çektiği anlar geliyor aklıma.

        İçim cız ediyor…

        Nasıl tatlı bir adamdın sen Şaban Ağabey…

        Kahkalara boğduğun o hikayelerini kim anlatacak bize şimdi?

        Kimi arayacak şimdi bu Malatyalılar bir derde düştüğünde…

        Emin ol yerin doldurulamaz ve seni hepimiz çok özleyeceğiz.

        Güle güle git… Nurlar içinde uyu güzel insan…

        Not: Şaban Taçyıldız bugün ikindi namazına müteakip Ataköy 5. Kısım Camii den uğurlanacak…İlgilenenlere duyurulur…

        Taziyeler ise bu adreste kabul edilecek:Tarabya Vilayet Evi

        Harita

        Diğer Yazılar