Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Aslında epeydir radarımdaydı…

        Çünkü eski manken Demet Şener ile dünya evine girmeden evvel bir kez dahi adını duymadığım Cenk Küpeli ismini son zamanlarda sık sık duyar olmuştum.

        Yaptığı evlilik dolayısıyla magazin basınının ve o dünyanın ilgi odağı olması pek tabii normal bir durumdu ama bu evlilik sonrası Cenk Küpeli siyaset ve iş dünyasının da en çok konuştuğu isimlerden biri olmaya başlamıştı.

        Tabii bunun böyle olmasının nedeni kâh eşinin kâh kendisinin sosyal medya hesaplarında kullandığı birbirinden önemli siyaset ve iş dünyasından isimlerle olan fotoğraflardı.

        Mesela CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yla TBMM'de çekilmiş fotoğrafı da vardı Cenk Küpeli’nin…

        Beştepe Külliyesi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi ile birlikte çekilmiş olanı da…

        Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da var arşivinde… Ünlü oyuncu Halit Ergenç de…

        Aydın Doğan’ın damadı olarak bilinen Türk Amerikan İş Konseyi (TAİK) Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ da vardı… Amerikan FOX TV’nin Türkiye’ye getirilmesine öncülük eden ünlü iş kadını Lale Cander de…

        Ha... Sadece Türkiye ile de sınırlı değildi Cenk Küpeli Bey’in nüfuzlu insanlarla birlikte olduğu bu kareler.

        Albümünde eski İngiltere Başbakanı Tony Blair ve eski ABD Dışişleri Bakanı ve Başkan Adayı John Kerry gibi isimlerle de yan yana çekilmiş fotoğrafları olduğunu da ekleyeyim…

        (Bu arada en son kullandıklarından olan John Kerry ile olan fotoğrafının hikayesini öğrendim. Altına yazdığı; “Kerry ile Londra yürüyüşü” ibaresine sakın aldanmayın. Nasıl karşılaştıklarını çok iyi bilen kaynağıma söz verdiğim için adını yazamayacağım ama bence Küpeli Kerry’i New Bond Street'te yürürken görmüş ve büyük ihtimalle Küpeli’nin, “Bir selfie yapalım mı?” teklifine de kibarlığından “Tamam” demiş olmalı:)

        Hülasa… Demet Şener ile evliliği sonrası basın, iş, sanat, siyaset ve spor camiasına hızlı giriş yapan Cenk Küpeli’nin kim olduğu ve esasta ne iş yaptığı filan bayağı bir merak uyandırmıştı…

        Ben de işte birkaç haftadır bu merakları gidermek için uğraşıyordum.

        Sağa sola, “Kimdir bu Küpeli? Ne iş yapar ve bu kadar mühim ve kritik isimlerle ne vasıf ve özelliklerle bir araya geliyor?” diyerek sorguluyordum.

        Tesadüf... İşte tam bunu yaparken haberturk.com muhabiri Reşit Özet imzalı smokin haberi düştü önüme...

        Haberde Cenk Küpeli’nin düğün günü giydiği smokini hazırlayan mağazanın sahibi Emre Bakar’ın iddiasına yer verilmişti.

        İddiaya göre 9 bin 350 TL tutan smokinin parasını 5 aydır ödememişti Cenk Küpeli ve bu yüzden de alacak davası açılacağı yazılıyordu.

        Samimiyetle söyleyeyim inanamadım.

        Önce Reşit’i aradım teyit için. Sonra da Emre Bakar’ı…

        Ve öğrendim ki her şey doğru.

        O kadar doğru ki, haber basına yansıyınca paniklemiş ve dün bir arkadaşını yollayıp ödemeyi yapmış Cenk Küpeli.

        Kuruşu kuruşuna…

        Ve sonra da arayıp; “Ödeyecektim ben bu parayı. Niye basına verip beni güç duruma düşürdünüz...” diyerek serzenişte bulunmuş…

        Bu arada Emre Bakar’dan çok daha başka bir şey öğrendim.

        Bir arkadaşının vasıtasıyla gelmiş dükkanına.

        Ve o arkadaşı Küpeli’yi tanıştırırken; “Cenk Bey, Demet Şener ile evleniyor. Kendisi aynı zamanda iş adamı Hamdi Akın’ın şirketlerinin CEO’sudur…” ifadelerini kullanmış.

        Hemen Hamdi Akın’ı aradım tabii doğru olup olmadığını öğrenmek için.

        Şok geçirdi aktardıklarım karşısında.

        Ve dedi ki; “Ben bu çocuğu Zafer Mutlu’nun aracılığı ile tanıdım. Arada bir arar beni. Halimi hatırımı sorar filan o kadar. Bırakın şirketlerimde görev almasını filan onun bağlantılı olduğu herhangi bir işin içerisinde bile yer almadım. Buna rağmen CEO’m falan olduğunu söylüyorsa korkunç bir şey bu! Çok yazık!” dedi.

        Ben bu noktada Hamdi Akın’a katılmıyorum.

        Çünkü bu mesele, "korkunç, yazık!” deyip geçiştirilemez.

        Eğer bu iddialar doğru ise Küpeli’nin yaptığı, "nüfuz ticareti"dir ve kanunen de suçtur bu!

        Bu yazıyı kaleme almamın nedeni de zaten budur.

        İddialar doğru ise Küpeli önümüze gelen somut bir örnek.

        Ama son zamanlarda bu suçu işleyen veya işlemeye teşvikte bulunan o kadar çok insan ve garip olaylar olduğunu duyuyoruz ki!

        Deyim yerindeyse Küpeli bunların yanında “devede kulak” kalır!

        Bu arada TCK madde 255’te bu suç için aynen şu tanımlama yapılıyor; “Kamu görevlisi olmayan bir kimsenin, kamu görevlileri (memur, avukat, hakim, kaymakam, polis vs) üzerinde nüfuz sahibi olduğunu ileri sürerek haksız bir işi gördüreceği vaadiyle kendisine veya bir başkasına menfaat temin etmesi ile oluşur.“

        Yani kanun demek istiyor ki; “Kendisi hiçbir halt olmayan ancak önemli mevkilerdeki mühim, kritik isimlerle irtibatta ve yakın olduğunu gösteren, ima eden ifadeler, görseller kullanarak iş kovalayıp menfaat sağlayan ya da sağlamaya çalışanlar kanun önünde suç işliyor kabul edilir!”

        Ben Hamdi Akın’ın ya da Emre Bakar’ın yerinde olsam... En azından örnek olsun ve kolaylıkla işlenilebilen suç olan “nüfuz ticareti”nin önüne geçilsin diye hakkında dava açarım...

        Bu arada Küpeli’nin elindeki fotoğraflar sayesinde kurduğu ilişkilere dair duyduklarım bununla da sınırlı değil.

        Daha çookk şey var tarafıma anlatılan ama henüz onlar Emre Bakar ve Hamdi Akın gibi meselenin yazılması konusunda izin verecek kadar cesaretli olamadıklarından yazamıyorum.

        Komik biliyorum ama Küpeli ile hikayesi olan bu insanlar hâlâ onun başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere birlikte fotoğrafı olan kritik ve üst mevkideki insanlar üzerinde etkisi ve gücü olduğuna inanıyorlar ve “Bulaşırsak başımız belaya girer” korkusu ile hikayelerini saklı tutuyorlar...

        *

        Hâlâ "ırkçı" diyecek misiniz?

        Defalarca yazdım bu Suriyeliler sorununu.

        Kökten bir çözüm bulunamaz ise... Türkiye’nin ekonomik ve sosyolojik durumunda eskiye dönüşünün mümkün olamayacağını ve gelecek yıllarda daha da büyük sorun olacağını defalarca anlatmaya çalıştım.

        Niyetim halis olmasına rağmen her defasında da ırkçılıkla suçlandım.

        Biliyorsunuz... Malezya’da olan Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan da dün Suriyeliler konusunda benim kullandığım benzer ifadelerle dert yandı.

        Belli ki bu mevzu onu da bayağı bunaltmış.

        Öyle olmasa dünya basınının karşısında öfkelenip başta BM olmak üzere… Bu meseleyi Türkiye’nin boynuna atkı gibi sarıp adeta boğulmasını seyreden AB’ye, Amerika ve petrol zengini Arap ülkelerine; “Bizden bu kadar! Bundan sonrası bizi bağlamaz!” anlamına gelen; “Zaten 4 milyon Suriyeli var. 40 milyar dolar harcadık bugüne kadar. Şimdi 50 bin İdlibli de topraklarımıza doğru geliyor!” ifadelerini sarf etmezdi.

        Şimdi sormak istiyorum her Suriyeli yazım üzerine; “Irkçısın, faşistsin” falan deyip bana atarlanan arkadaşlara…

        Cumhurbaşkanı Erdoğan da hemen hemen ben ve benim gibi düşünenlerle aynı noktaya geldiğine göre…

        Yani o da sığınmacı Suriyeliler konusunda, “Yetti gari artık!” dediğine göre…

        Ona da; “Irkçısın, faşistsin!” diyor musunuz?

        Diğer Yazılar