Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Sinema SON DAKİKA: 2020’nin en iyi 20 korku filmleri belli oldu!
        1

        Görünmez Adam
        (The Invisible Man)

        “Insidious: Chapter 3” ve “Upgrade” ile tanıdığımız Leigh Whannell'in yazıp yönettiği filmde fizikçi Adrian Griffin, görünmezliğin sırlarını keşfeden bir deha ama dehasını, bir kadını zorla elinde tutmak için kullanıyor. Görünmez Adam, filmde hastalıklı ve marazi olduğu kadar kadın düşmanı bir erkek… Film boyunca tek bir arzusu var: Cecilia'nın (Elizabeth Moss) zihnini ve bedenini yeniden kontrol etmek... Bu amacına ulaşmak için Cecilia'yı paranoyak bir akıl hastası gibi göstermeye; onu yalnızlaştırarak toplumdan soyutlamaya çalışıyor. Griffin'in bir kadının özgürlüğünü kabul edemeyen tüm erkekleri temsil ettiği; Cecilia'nın da film boyunca “görünmez” erkek egemenliğine ve şiddetine karşı mücadele ettiği söylenebilir. Yönetmen Leigh Whannel, daha ilk sahneden itibaren “görünmezlik fikri” üzerinden gerilim inşa etmeyi gerçekten iyi beceriyor. Özellikle ilk yarısında “Conjuring” ve “Insidious” tarzı filmleri hatırlatan eski usul bir gerilim yakalamayı başarıyor. Gayet iyi çekilmiş en az 3-4 tane gerilim sahnesi var...

        2

        Platform
        (El Hoyo)

        Film, bildiğimiz hapishanelere benzemeyen Delik diye bir yerde geçiyor… Delik’e cezasını çekmek üzere zorla getirilenlerin yanı sıra ana karakterimiz Goreng (Ivan Massagué) gibi diploma almak için gönüllü gelenler de var. Goreng’in öncelikli hedefi, sigarayı bırakmak ve Miguel de Cervantes’in ‘Don Kişot’unu okuyup bitirmek… Belli ki bir süreliğine dünyadan uzak kalıp, kafa dinlemek, kendine vakit ayırmak istiyor. Ama gözlerini açtığı andan itibaren, kendini hiç beklemediği koşullar altında, insanlık dışı bir yaşam mücadelesinin orta yerinde buluyor. Delik’te medeni olan tek şey, platformdaki yemekler… Onun dışında başta sona orman kanunlarının geçerli olduğu bir yerdeyiz… Don Kişot, nasıl şövalyeler çağının idealleri ve mitleriyle yaşıyorsa Goreng de geride bıraktığı uygar dünyanın ilkelerinden vazgeçmek istemiyor… Ama Delik’te uygar biri olmak kolay değil. ‘Platform’, İspanyol yönetmen Galder Gaztelu-Urrutia’nın ilk uzun filmi… Gaztelu-Urrutia, sert, kanlı, yer yer tiksindirici bir film çekmekten kaçınmamış. ‘Platform’, baştan sona kâbus gibi tasarlanmış, iyi yönetilmiş, iyi oynanmış bir film.

        3

        Vivarium

        ‘Vivarium’, korku-gerilim, gizem ve bilimkurgu gibi türlerin şemsiyesi altında değerlendirilebilecek bir film… Genç çift Gemma (Imogen Poots) ve Tom (Jesse Eisenberg), ev bakmaya gittikleri banliyö sitesinde tuzağa düşüp sıkışıp kalıyor ve bir türlü şehre dönemeyince orada yaşamaya başlıyorlar. Bir gün kapılarının önünde ‘kutu’yla gelen bir bebek buluyor ve onu büyütmeye başlıyorlar. İlk sahnede gördüğümüz guguk kuşu yavrusuna bütün filmin çözüm anahtarı olarak bakmak mümkün… Gemma ile Tom’un başına gelenleri ‘doğanın düzeninin bir parçası’ olarak görebiliriz. Güçlü olanların zayıfları kullandığı bir düzen bu… Bir yanda yaşam döngüsünü başkalarını kullanarak sürdüren asalak canlı türleri var; diğer yanda kendi döngülerinden zorla çıkarılarak kurban haline getirilenler… Ama ‘yuva kurmak isteyen’ iki genç insan için banliyönün bir tür hapishaneye dönüşmesi tek başına önemli bir motif… ‘Vivarium’ görsel açıdan iyi tasarlanmış bir film. Banliyönün huzurlu, steril ortamının, cehennemi andıran bir tekinsizliğe, korkunç bir tekdüzeliğe dönüşmesi fikri gerçekten iyi işliyor.

        4

        Antebellum

        Film, ‘geçmiş’te, İç Savaş yıllarındaki bir pamuk çiftliğinde başlıyor… Ama fragmanı seyredenlerin bildiği gibi geçmişle şimdiki zaman arasında gidip gelen bir film ‘Antebellum’… Olup bitenleri çözüp anladıkça filmin türü de yerli yerine oturuyor. ‘Antebellum’a, geçmişle gelecek arasındaki bağı gerçekler üzerinden kuran bir ‘sosyal gerilim’ filmi denebilir… Filmin ana karakteri sosyolog Veronica (Janelle Monáe), ırk ayrımcılığına karşı günümüzde ve geçmişte farklı savaşlara giriyor. Gerard Bush ile Christopher Renz’in yönettiği ‘Antebellum’ çarpıcı bir açılış sahnesine ve finale sahip… Trump döneminde ABD’de yaşananlar ‘Antebellum’daki ‘hiç bitmeyen İç Savaş’ metaforunun çok da abartılı olmadığının bir kanıtı.

        5

        Yarımada
        (Peninsula)

        2016 yapımı ‘Zombi Treni’ (Train to Busan), şehirlerarası bir tren yolculuğu sırasında zombilere karşı mücadele eden insanların hayatta kalma savaşını anlatıyordu. Devam filmi niteliği taşıyan ‘Yarımada’ ise seyirciyi ilk filmdeki olayların 4 yıl sonrasına, Kore yarımadasının tümüyle zombilere terk edildiği karanlık bir geleceğe götürüyor. Hikâye, Hong Kong’ta sığınmacı konumunda yaşayan 4 Güney Korelinin, bölge mafyasından gelen teklifi kabul ederek yeniden Kore yarımadasına dönmeyi kabul etmesiyle şekilleniyor. İlk filmin yönetmeni Sang-ho Yeon’un bir kez daha kamera arkasına geçtiği ‘Yarımada’, gösterişli bir film… Sang-ho Yeon, korku gerilim kadar aksiyon öğelerini de kullanıyor. Filmdeki aile, sadece zombilere karşı değil, ordu artığı bir ‘kötüler çetesi’ne karşı da savaşıyor. Şuursuz zombiler ise bu kez her iki tarafın kullandığı bir silahtan farksız. Kötülerin peşinde düştüklerinde ise içten içe onları destekliyoruz. Filmdeki distopik Güney Kore görüntülerinin, zombilerden daha huzursuz edici olduğu öne sürülebilir.

        6

        Alive

        Açılış sahnesinde Oh Joon-wo’yu odasında dijital cihazlarla çevrilmiş bir halde uyurken görüyoruz. Günümüzdeki birçok genç gibi kendine yeten çevrimiçi sanal bir dünyada yaşadığı belli... Odasından hiç çıkmadan büyük maceralar ‘yaşayan’ online bir video oyuncusu Oh Joon-wo… Kurmaca dünyalarda gösterdiği sanal kahramanlıklarda belki çok becerikli ve usta bir oyuncu... Buna karşılık, gerçek hayatta, video oyunlarında gördüğümüz türden bir krizle karşılaştığında ne beceri kalıyor ne ustalık… Zombi pandemisi Oh Joon-wo’nun yıllarca kendini hapsettiği dünyanın sınırlarını keşfettiği bir süreç… Özellikle internetin ve sosyal medyanın çökmesiyle, yaşadığı apartman dairesinin fiziksel sınırlarının anlamını belki ilk kez fark ediyor. Yönetmen Cho Il-hyung, ilk uzun metrajlı filminde seyirlik anlamda gayet iyi iş çıkarıyor. Uzun süre zombilere karşı tek kişinin öyküsünü izlememize rağmen tempoyu hiç düşürmüyor. Apartman dairesindeki hayatta kalma mücadelesiyle zombilerin yarattığı gerilimi yer yer hızlanan bir kurgu eşliğinde sunuyor. İkinci karakterin gelişiyle filmi daha da hızlandırıyor ve aksiyon duygusunu artırıyor.

        7

        His House

        Film, Güney Sudan’daki soykırımdan kaçarak İngiltere’ye sığınan bir çiftin öyküsünü anlatıyor. İngiliz devletinin mülteci statüsündeki Majur çiftine tahsis ettiği, kenar mahalledeki kırık dökük evin zihnimizdeki ‘perili ev’ imgesiyle pek bir ilgisi yok. Mahalle ve evin görüntüsü, aklımıza sosyal gerçekçi filmleri getiriyor hemen. Ama kısa sürede anlıyoruz ki, ‘His House’ her şeyiyle bir ‘hayaletli ev filmi’… Duvarların ötesinden gelen sesler, kuytu köşelerde beliren nesneler ve görünüp kaybolan hayaletler, kısa sürede özellikle erkeğin hayatını kâbusa çeviriyor. Evdeki hayaletlerin, Afrika’daki geçmişleri ve okyanusta yaptıkları yolculuğun kötü anılarıyla bağlantılı olduğunu hissediyoruz. Dört duvar arasında kendilerini güvende hissedeceklerine, tam tersine korkularıyla yüzleştikleri bir tür iç cehennemde yaşıyorlar… Remi Weeks’in yönettiği ‘His House’, mülteci sorununa çok yönlü bakışıyla övgüye değer bir film. Bir korku filmi olarak da iyi işliyor. Görsel atmosferi, özel efektleri ve montajıyla türün gereklerini yerine getiriyor.

        8

        I See You

        Alışmadığımız tarzda bir hayaletli ev filmi… Harper ailesinin evinde bir sürü tuhaf şey olup bitiyor ama kimse ‘hayaletler’den kuşkulanmıyor. Aralarında olağandışı bir gerilim olduğu ve doğru dürüst iletişim kuramadıkları için, evde yaşanan tuhaflıkların bazen oğulları Connor’ın marifeti olduğunu düşünüyor bazen de üstünde durmuyorlar… Tam da burada, iletişimsiz ve sorunlu ailelerin evinde her tür anormalliğin görmezlikten gelinmesiyle ilgili bir alt metinden söz etmek mümkün. Ki bu alt metnin filmin sonuna kadar gerçekten iyi geliştirildiğini söylemek istiyorum… Ama tüm bunlar ancak film bittikten sonra düşünebildiğiniz şeyler. Çünkü hikâyenin öyle bir yapısı var ki seyrederken bunları düşünmeniz mümkün değil. İlk bir saatin sonunda olaylara çok farklı bir açıdan bakmamızı sağlayan nerdeyse ‘yeni bir film’ başlıyor. Hem filmin ekseni değişiyor, hem karakterler… Korku türü gerilime dönüşüyor; gerilim bir yerden sonra suç dramına, hatta bir çeşit ‘vigilante’ öyküsüne doğru evriliyor…

        9

        La Llorona

        La Llorona daha önce başka filmlerde de karşımıza çıkmış bir Latin Amerika efsanesi… Guatemala’dan gelen, Jayro Bustamante imzalı bu yapım, sözkonusu efsane üzerine çekilmiş en iyi film olarak kabul ediliyor. Politik alt metinleriyle öne çıkan ‘La Llorona’, ölüm döşeğindeki bir diktatörün öyküsü üzerinden gelişiyor. Yıllar önce yaptığı soykırımlarla tanınan diktatör, ailesi ve çalışanlarıyla evine kapanıyor. Dışardaki protestocuların sesleri giderek yükseliyor. Evde çalışanlar ayrılmak istiyor ve ailenin umutları tükendiğinde gizemli bir hizmetçi geliyor eve… Eleştirmenlerin oylarıyla hazırlanan listelerin tümünde üst sıralarda yer alan, politik alt metinleriyle öne çıkan ‘La Llorona’ yılın en iyi korku filmlerinden biri.

        10

        Host

        Altı arkadaş karantina günlerinde biraz eğlenmek için bir medyumla anlaşıp Zoom toplantısı yaparken farkında olmadan korkunç bir varlığı uyandırır ve bu ‘görünmeyen şey’in saldırısına uğrarlar… Korku filmi hayranları yeni öyküleri ve yeni fikirleri severler. Pandemiyle hayatımıza giren çevrimiçi toplantıları korku filmi malzemesi haline getiren ‘Host’, öyküsüyle yılın akılda kalan korku filmlerinden biri olmayı başardı. Rob Savage’ın yönettiği filmi eleştirmenler özellikle gerilim ve korku unsurları açısından etkileyici buldular.

        11

        Swallow

        Hamile olmasının üzerinden çok zaman geçmeyen Hunter Conrad (Haley Bennett) için her şey dışarıdan mükemmel görünür. Genç ve güzel bir ev kadınıdır ama bir gün evin içindeki küçük nesneleri yutmaya başlar… Bundan bir türü vazgeçemediği gibi giderek daha tehlikeli ve büyük nesneleri yutmaya çalışır. Genç aktris Haley Bennett’in eleştirmenleri hayran bırakan bir performans sergilediği, Carlo Mirabella-Davis’in yönettiği ‘Swallow’, ana karakterin geçmişine ve travmalarına uzanan hikâyesiyle derinleşip anlam kazanan, yer yer komediye de meyleden karanlık bir gerilim…

        12

        Sputnik

        1980’li yıllarda Soğuk Savaş’ın henüz sona ermediği bir dönemde, Sovyetler Birliği’nde geçen bir bilimkurgu gerilimi… Karanlık bir gecede uzaydan Yeryüzü’ne dönen kozmonotlardan biri ölmüş, diğeri komaya girmiştir. Üçüncüsü ise neler olduğunu hatırlamaz… Bir laboratuvarda karantinaya alınan kozmonotun kısa sürede ciddi sağlık sorunları ortaya çıkar… ‘Alien’ filmine göndermeler yapmayı ihmal etmeyen ‘Sputnik’ yer yer eski usul B filmlerini de hatırlatıyor. Egor Abramenko’nun yönettiği bu Rus filmini, Amerikalılar yeniden çevrimini gerçekleştirmeden seyretmekte yarar var.

        13

        Relic

        Kay, 85 yaşındaki annesi Edna ortadan kaybolduğunda onu bulmak için kızı Sam ile birlikte harekete geçer. Edna evine döndüğünde nereden geldiğini söyleyecek bir durumda değildir ve olaylar kızı ile torunu için giderek daha da korkutucu bir hale gelir. Emily Mortimer, Robyn Nevin ve Bella Heathcote’un oynadığı ‘Relic’, Japonya-Avustralya kökenli Natalie Erika James’in ilk filmi… Eleştirmenlerin ‘Babadook’ ve ‘Hereditary’ gibi filmlerle karşılaştırdığı ‘Relic’, alt metinleriyle ve görsel atmosferiyle öne çıkan bir film.

        14

        Possessor

        Yakın gelecekte geçen bu bilimkurgu geriliminde Andrea Riseborough, ileri teknoloji sayesinde insanların içine bir parazit gibi yerleşip onlara istediğini yaptıran bir kiralık katili canlandırıyor. İlk filmi ‘Antiviral’le tanıdığımız yönetmen Brandon Cronenberg, senaryosunu da yazdığı ‘Possessor’da görsel olarak etkileyici bir işe imza atıyor. Eleştirmenler özellikle görsel açıdan çok beğendikleri filmi, Japon animesi ‘Ghost in the Shell’ ve Brandon Cronenberg’in babası David Cronenberg’in filmleriyle karşılaştırdılar.

        15

        The Lodge

        İki mutsuz çocuk, ıssız bir yerde yaşayan yeni üvey anneleriyle birlikte zaman geçirmeye zorlanırlar. Üstelik üvey anneleri de bu durumdan çok hoşnut görünmez… ‘Goodnight Mommy’ adlı sıra dışı korku gerilim filmleriyle hatırladığımız Avusturyalı yönetmenler Severin Fiala ve Veronika Franz, peri masallarını hatırlatan ‘The Lodge’da seyircilere yine beklenmedik ve kötü sürprizler yaşatıyorlar. Riley Keough, Alicia Silverstone ve Richard Armitage gibi isimlerin rol aldığı film, eleştirmenler tarafından önceki filmleri kadar çok beğenilmese de sahip olduğu gerilim atmosferi ve oyunculuklarıyla övüldü.

        16

        The Wolf House
        (La Casa Lobo)

        Şili – Almanya yapımı bu animasyon 20. yüzyılda Şili’de geçiyor. Pedofil bir Nazi’nin yönettiği Alman kolonisinden kaçan genç kadın Şili’nin güneyinde bir eve sığınıyor… Kimi eleştirmenlerin David Lynch etkilerinden söz ettiği ‘The Wolf House’, aslında 2018 yapımı bir film… Dünya prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yapan film, 2 yıl boyunca birçok festival dolaştıktan sonra pandemiden hemen önce ABD’de gösterime girdi ve Amerikalı eleştirmenlerden çok yüksek notlar aldı. Yapım yılı nedeniyle bazı listelerde adı geçmiyor olabilir. Ama vizyon tarihini temel alan tüm listelerde genellikle üst sıralarda yer alıyor. Sözgelimi, Rottentomatoes’da 100 üzerinden 95 puanla 2020’nin en iyi korku gerilim filmleri arasında yedinci sırada…. Metacritic sitesindeki ortalama puanı ise 86… Özetle, bu yıl gösterime giren en iyi korku gerilim filmlerinden biri olduğuna hiç kuşku yok.

        17

        The Wolf of Snow Hollow

        2018’de ‘Thunder Road’ ile eleştirmenlerin dikkatini çeken Jim Cummings’in yazıp yönettiği ve başrolünde oynadığı ‘The Wolf of Snow Hollow’, her dolunaydan sonra cesetlerin bulunduğu küçük bir dağ kasabasında geçiyor. Bir seri katilden kuşkulanan ve özel hayatında birçok sorun yaşayan şerif Marshall, olayları çözmeye çalışırken kurtadamların sadece filmlerde karşımıza çıkan hayal ürünü canavarlar olduğunu aklından çıkarmak istemiyor… Bazı eleştirmenlerin çok beğendiği ve Coen’lerin filmleriyle karşılaştırdıkları ‘The Wolf of Snow Hollow’, korku ve komediyi harmanlayan bir film.

        18

        Freaky

        ‘Happy Death Day’ ile tanınan Christopher Landon’ın, senaryosunu Michael Kennedy ile birlikte yazıp tek başına yönettiği ‘Freaky’, zıt karakterli anne ile kızın yer değiştirdiği ‘Freaky Friday’ adlı komedinin yeni bir çevrimi olarak da görülebilir… Öte yandan, bazı eleştirmenler ‘Carrie’ ve ‘Child’s Play’ filmlerinin de adını anıyorlar. Başlıca rollerinde Kathryn Newton, Vince Vaughn ve Celeste O'Connor’ı izlediğimiz ‘Freaky’, ‘teen-slasher’ denilen ve birden çok cinayet etrafında kurulan eğlenceli bir korku filmi…

        19

        Extra Ordinary

        İrlandalı Rose, yalnız bir sürücü eğitmenidir. Sahip olduğu doğa üstü güçleri Martin’in kızını kurtarmak için kullanmaya karar verir. Karşılarında şöhretini yeniden kazanmak isteyen işi bitmiş bir rock starı ve iş birlikçisi Şeytan vardır… Mike Ahern ve Edna Loughman’in yönettiği ‘Extra Ordinary’, yılın en eğlenceli korku komedilerinden biri… Başrollerinde İrlandalı oyuncu Maeve Higgins ve Barry Ward’un oynadığı film, şeytan çıkarma filmleriyle romantik komediyi bir araya getiriyor. Rottentomatoes sitesinde yüzde 98 puan ortalamasıyla yılın en iyi dördüncü korku filmi…

        20

        Color Out of Space

        H.P. Lovecraft’ın hikâyesinden sinemaya uyarlanan film, tuhaf bir meteor nedeniyle enfekte olan sıradan bir Amerikan ailesinin yaşadıklarını anlatıyor. Yönetmen Richard Stanley, Scarlett Amariss’le birlikte Lovecraft’ın hikâyesine yeni bir dokunuş getirmeyi başarıyor. Nicolas Cage, Joely Richardson ve Tommy Chong’un oynadığı film, bazı eleştirmenler tarafından tam bir çılgınlık olarak nitelendi. Kara komedi yanıyla da öne çıkan filmi, gelmiş geçmiş en iyi Lovecraft uyarlamalarından bir olarak kabul edenler de var.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ