Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar Bülent Emrah Parlak ile Elit Andaç Çam boşanmaların artması konusunda ne düşünüyor? - Magazin haberleri
        1

        TÜİK'in boşanma verilerine bakacak olursak; son 10 yıl içinde sadece iki kez; bir önceki yıla oranla azalma, 8 kez ise bir önceki yıla oranla artış görüldü.
        Bülent Emrah Parlak'ın yazdığı ve Elit Andaç Çam ile birlikte sahneye çıktığı 'Leyla ile Mecnun Değil', adlı tiyatro oyunu seyircilere, boşanma aşamasındaki çiftin bir taziye evinde yaşadıkları; zaman zaman kahkaha attırırken, zaman zaman ise hüzünlendiriyor. Parlak'ın oyun için hedefi olan 'Güldürürken düşündürüyor"...
        Murat Eken'in yönettiği 'Leyla ile Mecnun Değil'in gördüğü ilgi, oyunun birçok kez sahnelenmesini sağladı. Öyle ki; Elit Andaç Çam'a bir oyunda ardı ardına sahneye çıkma rekoru kırdırmış.
        Bülent Emrah Parlak ile Elit Andaç Çam, konuk oldukları Habertürk HT Stüdyo'da Mehmet Çalışkan'ın sorularını cevapladı. Parlak ile Çam, 'Leyla ile Mecnun Değil'in hikâyesinden boşanmaların artmasına kadar birçok konuda açıklamalarda bulundu.
        Bülent Emrah Parlak'ın boşanmaların artması hakkındaki yorumu; “Boşanmaların artmasını, kapitalizmin son dönemdeki uçukluğuna bağlıyorum” oldu. Elit Andaç Çam'ın ise bu konudaki görüşü; "Bence boşanma oranlarının artması iyi bir şey."

        2
        3

         "BOŞANMA HİKÂYESİNİ ÖLÜMLE BİRLEŞTİRDİK"

        •  'Leyla ile Mecnun Değil' oyununun hikâyesinin çıkış kaynağı nedir?' 
        Bülent Emrah Parlak... Öncelikle iki kişilik bir oyun yazmak istiyordum. Gerçekleri konuşalım.... Çok karizmatik bir hikâye anlatmayı ben de çok isterdim ama böyle başladı. Bir kadın bir erkek için iki kişilik bir oyun yazmak istiyordum. Ne yazarım diye düşünürken çağımızın çok sıklıkla karşımıza çıkarttığı boşanma hikâyesi yazmaya karar verdim. Bunu da bir ölümle, bir cenazeyle birleştirdik. Bir komedi oyunu yazmaya karar verdim. Ondan sonra da bir buçuk sene içerisinde zaman zaman ara vererek, demlendirerek yazdım.

        "BELKİ DE BENİ ARIYORDU"

        • Oyunu yazdıktan sonra sahnelemek için bir buçuk yıl bekledin. Niye o kadar bekledin?
        Elit Andaç Çam... Belki de beni arıyordu...
        Bülent Emrah Parlak... Oyunda bir kadın oyuncu vardı ve onun çok iyi bir oyuncu olması gerekiyordu. Onu bulana kadar bekledik.

        • Nasıl buldun peki?
        Bülent Emrah Parlak... Böyle bir şey yaptığınızda aklınıza bir sürü isim geliyor. Bana yardımcı olun, aklınıza gelen bir isim var mı, diye arkadaşlarınıza da soruyorsunuz. Murat Eken ve Gülhan Tekin, ilk Elit'i söylediler. Ben de yıllar önce bir oyunda Elit'i izlemiştim. Çok beğenmiştim. Oradan sonra aslında Elit ile ilk olarak yönetmenimiz Murat Eken, iletişime geçti. 
        Elit Andaç Çam... Ben de okuduğumda hemen bayıldım. Çok etkileyici bir metin. Metnin de çok üstünde bir finalle çok etkilendiğim bir şey oldu. Okuduğumda; "Haydi hemen yapalım" dedim. Zaten hızlıca başladık.

         

        4

        • Oyuna nasıl hazırlandınız?
        Bülent Emrah Parlak... BKM ve BKM Mutfak ekibinin bu anlamda da haklarını teslim etmek isterim. Sağ olsunlar. Benim içinden çıktığım evim orası. Gençliğimin geçtiği evim. Hep destek olmuşlardır. 'Bülent Beyin Hikayesi'nde de her zaman arkamdaydılar, burada da öyle hep yardımcı oldular. Bir şeye sıkıştığımızda, sahneyle ilgili bir problem olduğunda çok destek oldular. Ve biz provalarımızı Murat ile beraber BKM Mutfak Uniq'te yaptık. Çok güzel bir prova süreci geçirdik. Prova süreçleri zorludur, bazıları sancılıdır ve ben o sancılı prova süreçlerini çok sevmem, biraz canım sıkılır. Bu o kadar güzel ve tatlıydı ki. Elit'le beraber ne oynayacağımızı biliyorduk. Keyifli geçti. 6 hafta prova aldık.

        5

        • Seyircilerin salondan özellikle hangi duygularla çıkmasını umarsınız?
        Bülent Emrah Parlak... Seyirci oyundan benim tam da istediğim duygularla çıkıyor. Aslında oyunda, bizim tiyatromuzda genel olarak çok şakası yapılan, aslında küçümsenen de, güldürürken düşündürme efekti var. Benim de çok kıymetli bulduğum bir şey. Aslında hepimiz de en çok o oyunları sevdik; güldürürken düşündüren hatta bir yerinde hüzünlendiren ama sonrasında çok güldürmeyi başarabilen. Oraya kalemimin hep daha yatkın olduğunu düşünüyordum. Bu oyun da öyle bir oyun. Seyirciler çok gülüyor.
        Elit Andaç Çam... Bence oyunun çok romantik bir tarafı da var. Bir boşanma hikayesi olmasına rağmen oyunun tuhaf bir hüznü var. Garip bir hüznü, garip bir romantizmi, bir ayrılık romantizmi var. O gülmeyle ikisi arasında gidip gelmek ve seyircinin oralarda gidip gelmesi, benim çok hoşuma gidiyor. Oyunun final bloğuna gelirken ben, bitti, sonuna geldik, gibi romantik, duygusal bir duyguya giriyorum. Bülent'te de aynı his varmış. Benim de tadı damağımda kalıyor. Bir süredir oynamıyoruz, birkaç gündür, oturup ezber mi alsak, oyunla ilgili bir şey mi yapsak diye düşünüyoruz. Oyunumuzu çok seviyorum.

        • Yakın zamanda bir Doğu Anadolu turnesine çıktınız. Seyircilerin ilgisi ne düzeydeydi?
        Elit Andaç Çam...  İnanılmazdı, çok güzeldi. Yarın olsa bir daha gitmek isterim. Müthiş şeyler yaşadık.
        Bülent Emrah Parlak... Şaşırdık biz. Batman, Siirt, Mardin ve Şanlıurfa yaptık. Dört tane oyun oynadık. Kendi değerlendirmeni yaparsın ya, 4'te 3 oldu, 4'te 2 oldu diye, biz 4'te 4 geldik. 4 ilde de gerçekten çok kaliteli seyirci vardı. İlgi de çok güzeldi. Bazen İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de aldığınız reaksiyon, başka şehirlerde tutmayabilir ya da daha fazla olabilir. İstanbul'daki reaksiyonların aynısını aldık. Ona çok mutlu oldum. Demek ki hedefine ulaşıyor.

        6

        • Sizce son yıllarda boşanma oranları neden artıyor? Bunun nedeni kişilerle mi ilgili yoksa zamanla mı ilgili?
        Bülent Emrah Parlak... Buna boşanmış birisi olarak ben cevap vereyim. Bunun böyle genel geçer, yüzeysel bir cevabı yok. Bu bir yerde, bir programda tartışılması, konuşulması gereken bir konu. Ben bunu kapitalizmin son dönemdeki uçukluğuna bağlıyorum. Çünkü her şey onunla ilintili. Bu konu da onunla ilintili. Aile kavramı, aile meselesi, bunların hepsi gözden geçirilmesi gereken, hepsi değerlendirilmesi gereken ve bence bu dönemde galiba kendi yerini sarsmış ve o yerden havalanmış, artık oraya geri dönmekte zorlanan bir kavram olarak görüyorum. Ben aile meselesinin değiştiğini ve dönüştüğünü düşünüyorum. Bunun üretim ilişkileriyle ilgili olduğunu düşünüyorum ama bu çok ayrı bir tartışma konusu. Bir gün böyle bir program olursa, bildiğim kadarını, orada daha ayrıntılı anlatmak isterim.
        Elit Andaç Çam... Bence boşanma oranlarının artması iyi bir şey. Dünya değişiyor artık, zamanın ruhu, belki de o arkaik aileyi kaldırmıyor. Bir yandan da bu durumda insanların, şiddet dolu ya da mutsuzluk dolu ya da içinde hiç aşk olmayan evliliklere zorunlu ve muhtaç kalmalarındansa, boşanmanın bir seçenek olarak özellikle kadınların önünde artık durabiliyor olması iyi bir şey. Ve bu ölümcül bir seçenek değil, en kötü seçenek de değil. Bunun normalleşmesi, kadınlar adına, bence çok ciddi bir kazanım. O yüzden boşanma oranlarının artmış olması çok iyi. Doğru yoldayız.

        • Sizce boşanmaların artmasında sosyal medyanın etkisi var mıdır?
        Bülent Emrah Parlak.. Muhakkak vardır. Ama Elit'in dediği gibi, varsa da iyi o zaman çünkü demek ki bir şey var.
        Elit Andaç Çam... Aileye olumsuz etkisi ya da bekarlığa, bireyselliğe, yalnızlığa olumlu etkisi denebilir. Yalnızlığı ya da bireyselliği olumladığım için söylemiyorum ama bir seçenek olarak var olması, belki sosyal medya sayesinde insanların başka seçeneklerinin de olduğunu görmesi okey bir şey. Bu, geçmişin daha iyi olduğuna dair inancımız, o nostalji, bana pek doğru değil gibi geliyor.

        7

        • Zaten dünya ne zaman tamamen sorunsuz zamanlar geçirmiş ki o dönemlerde yaşayan insanlar da rahat olsun.
        Bülent Emrah Parlak... Kötü bir şey olduğu zaman hep onu düşünürüm. İkinci Dünya Savaşı filmlerini izliyoruz. İnanılmaz değil mi olanlar? Biz iyi ki o dönem oralarda değildik diyorum. İyi işte şu dönem. Henüz bir savaş yok, umarım olmasın da.

        • Sosyal medyanın oyuncuları çok fazla strese soktuğu düşünülüyor. Yapımcıların, takipçi sayısına göre rol vermesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Doğru bir şey midir?
        Elit Andaç Çam... Bence bir dönem böyle bir şey vardı ve oyuncular üzerinde böyle bir baskı oldu. Takipçisi var diye seçiliyorlardı ama artık anlaşıldı ki o takipçilerin ne işe, ne işin reytingine hiçbir etkisi yok. Sosyal medyada milyonlarca takipçisi var ama en azından 2-3 reyting bile olmuyor. Bu deneyimle birlikte birkaç yıldır artık o konunun kapandığını düşünüyorum. Benim gördüğüm ekstra bir kariyer getirmiyor. Getirir gibi oldu ama öyle olmadığı anlaşıldı. Tuhaf bir vitrin oldu, bizde içindeyiz. Tam olarak da akan bir şeyin içindeyiz. Belki ileride dönüp bakacağız ve ne olduğunu göreceğiz. Sosyal medya bir şekilde bir portfolyo gibi oldu.

        8

        • 4 - 5  yıl önce, gerçekten faydası var mı, diye bir haber yaptım. 20 oyuncunun sosyal medya takipçi sayısıyla, o yılki filmlerinin izleyici sayısını karşılaştırdım. En çok takipçisi olanların filmi en az izlenmiş, ortalama takipçisi olanların filmi en çok izlenmiş. Matematiksel olarak 20 kişide bunu denedim, sonuç belliydi.
        Elit Andaç Çam... İçerik diye bir şey var. Senaryo lazım, iyi oyunculuk lazım, iyi reji lazım. Ürettiğimiz iş aslında bu. Önemli olan işin PR'ı, paketi, takipçisi falan değil, önemli olan bu. Senaryo iyi olmayınca, oyunculuk iyi olmayınca olmuyor çünkü burada bir ürün var.
        Bülent Emrah Parlak... Ben seyircide karşılığının olduğunu da düşünmüyorum. İtici gözükmek istemem. Konuyla ilgili tatsız bir şey söylemek de istemem ama ben bu konu konuşulduğunda hep, sokağa çıkalım, diyorum. Milyon takipçisi olanların sokakta bir karşılığı yok. Hepsi için söylemiyorum ama çoğunun yok. Anadolu'ya gidelim. Kitle onlar, onlara reklam yapılıyor ya. Gidip cevabı kitleden alabilirsiniz. Yok öyle bir şey. Garip bir balon.

        9

        Elit Andaç Çam, son olarak Nuri Bilge Ceylan'ın 'Kuru Otlar Üstüne' adlı sinema filminde rol aldı. 

        • Elit, ODTÜ Sosyoloji mezunusunuz. Oyunculuğa geçiş hikâyeniz nedir?
        Elit Andaç Çam... Ben aslında lisede tiyatro yapmaya başladım. Sonra konservatuvar okumak istedim ama ailem istemedi. Derslerim iyiydi ve başka bir şey okumamda ısrarcı oldular. İyi de yapmışlar ama ben ODTÜ'de sosyoloji okurken bir yandan da Ankara'da özel tiyatrolarda çalışıyordum. Hayatımda hep oyunculuk vardı ve oyuncu olacağımı da biliyordum. Aslında kariyer değiştirmedim. Bir sürü şey yaptım ama kariyer olarak oyunculuk dışında başka bir kariyer hiç başlamadı. Mezun olduktan sonra İstanbul'a geldim ve Kadir Has Üniversitesi'nde tiyatro üzerine yüksek lisans yaptım. Sonra İstanbul'da oyunculuk yolculuğum devam etti.

        • Aileniz oyuncu olmanıza neden karşıydı?
        Elit Andaç Çam... Oyunculuğu hobi olarak yapmamı istiyorlardı. Ülke, çok konforlu bir ülke değil. Hayallerimizin peşinden koşmak özgürlüğüne sahip değiliz, olamayabiliyoruz. Bunu destekleyen, hayallerimizi, sanatı destekleyen bir ülkede yaşamıyoruz, o yüzden anlayabiliyorum. Anneler ve babalar da çocukları için haklı olarak kaygılılar. O yüzden oyuncu olmamı istememek değil de, "Ya bir sorun olursa" gibi kaygılarla yaklaşıyorlardı.  Aynı kaygıları hâlâ da var, hiç bitmiş değil...

        • Elit, sosyolojinin oyunculuğa mutlaka katkısı vardır değil mi?
        Elit Andaç Çam... Muhakkak var. Sosyoloji okuma pratiği getiren bir şey. Ve o okuma pratiğinin herhangi bir sanat dalı için, ama bence özellikle oyunculuk için ne kadar fazla bir hayat deneyimi olduğunu görüyorum. Bir şeyleri algılamada, ne kadar fazla alan varsa o kadar derinlikli oyunlar çıkabilir diye düşünüyorum. Tabii ki deneyimin, okumanın, bilmenin ve merak etmenin sınırı yok. O yüzden ben sosyoloji okuduğum için çok memnunum. Oyunculuğumun oradan çok beslendiğini düşünüyorum.

        10

        Bülent Emrah Parlak; Burcu Gönder ile Temmuz 2020'de, Elit Andaç Çam ise Aziz Caner İnan ile Aralık 2023'te boşandı

        • Bülent, senin profesyonel anlamda 20'nci yılın. 20 yıllık kariyerin sana neler hissettiriyor? 
        Bülent Emrah Parlak... 20'nci yılımda olduğumu şimdi öğrendim. Çok garip... Büyüklerimiz bize hep; "Zaman çok hızlı geçiyor. Günlerin kıymetini bilin. Gençliğinizin kıymetini bilin" diye söylenirdi. 20 sene geçmiş... Nasıl bu kadar hızlı geçti, ben inanamıyorum. Geçen gün bir arkadaşım, "Boş ver. Hayat, 40'tan sonra başlıyor. 20'lerden ne anladık? Saçma sapan fikirlerimiz vardı, onları geliştireceğiz diye uğraştık. 40'tan sonrası çok daha eğlenceli çok daha keyifli" dedi. Ben buna motive oldum, şimdi böyle davranıyorum.

        • Geride kalan çalışmaların hakkında ne düşünüyorsun? Seni yeterince tatmin etti mi yoksa "Bunu - şunu da da yapmalıydım" dediğin oluyor mu?
        Bülent Emrah Parlak... Geçmişimle ilgili hiç hayıflanmam yok. Hiç öyle düşünmüyorum. Her şey olması gerektiği gibi oldu. Kendimi biliyorum. Yaşam tavrımı biliyorum. Yaşama karşı söylediklerimi biliyorum. Yaşamdan alacaklarımın ne olduğunu biliyorum. Nerede yaşadığımı biliyorum... Her şey olurunda gidiyor, şu anda sıkıntı yok. Mutlaka herkes gibi sıkıntılar var ama onların hepsi başka bir yola evriliyor. Başka bir yol açıyor. Ben artık altıncı senesini doldurmuş, insanlar tarafından beğeni kazanmış, ödüllendirilmiş oyunları olan, tiyatrosu olan birisi oldum. Bu güzel. İyi. Bazı yerlerdeki bazı sıkıntılar, olabilir, evet, ama onlar buna yol açıyor işte. Tatmin olmayı becerebilmek önemli.

        11

        • Tiyatroya olan ilginin arttığını görüyoruz. Bunun nedeninin Türk yazarların oyunlarının daha çok sahnelenmesinden kaynaklandığını düşünüyorum, öyle midir?
        Bülent Emrah Parlak... Aslında çok fazla Türk yazar ve Türk oyunu yok. Geçmişte yazılmış olan oyunlar oynanıyorsa onu bilemem. Yeni oyunlardan bahsediyorum ve yok. Evet, doğru, çok oyun var, seyirci de ilgi gösteriyor ama tiyatro sorunları aynı şekilde devam ediyor. Oralarda bir azalma yok.
        Elit Andaç Çam... Bence de öyle. Aslında çok daha fazla sahne vardı. Bundan 10 yıl önce İstiklal'de belki 10 tane sahne vardı ama şu an hiçbiri yok. Aslında irili ufaklı bir sürü sahnemizi kaybettik. Tamam, Kadıköy, Moda taraflarında biraz daha bir şeyler açılmaya başladı, tiyatro salonları alışveriş merkezlerine kaydı. Tiyatro kültürünün dönüştüğü başka bir şeye evrildi ama sektörel olarak büyüdüğünü ben de söyleyemem. Metin çıkması, yerli oyun çıkması çok önemli ama bu zor şartlarda galiba çok da çıkmıyor. Bir ara sanki bir şey olacaktı, 10 yıl önce bir dönem başladı, İstanbul'da tiyatro dönüşüyordu ama ilk vazgeçilen şey sanat ve eğlence oluyor. Ekonomik zorluklar, insanların iki oyuna gidiyorsa, bir oyuna gitmesine sebep oluyor. O yüzden tiyatro seyircisi de tutunuyor, tutunmaya çalışıyor. Tiyatrolar da tutunmaya çalışıyor. Bilet fiyatlarını çok artırmadan ama bir denge kurmaya çalışarak ama herkesin işi çok zor. Seyircinin de zor, tiyatroların da oyuncuların da zor.

        • Türk yazarlar konusunda sorun yaşanmasının nedeni, çok fazla dizi olmasından kaynaklanabilir mi?
        Bülent Emrah Parlak... Türkiye'de tiyatro yazarlığı meselesi zaten hiçbir zaman sayı olarak yüksek sayılarda değildi. Yazarlarımız her dönem var ama tiyatro yazarlarının yoğun olduğu bir dönem yok. Bu yazarlar dizilere kaydı diyemeyiz çünkü tiyatro yazarı mıydı, oyun yazarı mıydı bilmiyoruz.
        Elit Andaç Çam... Tiyatro yazarı olan ama diziye geçen çok tanıdığım var.
        Bülent Emrah Parlak... Ayrıca bu çok da normal bir şey. Sadece tiyatro yazarı diye bir şey olmaz. Öykü de roman da tiyatro da şiir de yazıyordur.

        • Peki ne olmalı?
        Bülent Emrah Parlak... Aslında ülkemizde her sektörde, her yere baktığımız açıyla tiyatroya da baktığımızda ne olacağını görüyoruz. Ülke ne olacaksa tiyatro da o olacak. Oraya doğru gidiyor. Ülke problemliyse, orası da problemli. Düzelmeler varsa, orası da düzeliyor.

        12

        • Tiyatro yeterince para kazanamıyor, tiyatrocular hayatlarını devam ettirebilmek için yeterince para kazanamıyorlar, diye hep konuşuyoruz. Haldun Dormen, ki duayendir, iki defa tiyatrosunu ekonomik nedenlerden dolayı kapatmış birisi. Bu anlamda soruyorum; hep böyle mi devam edecek? Sizler burada bir önlem alabiliyor musunuz yoksa sizin elinizde olmayan nedenler mi var?
        Bülent Emrah Parlak... "Hep böyle mi devam edecek?" diyorsun, ne kadar güzel. Devam edecek. Hep böyle mi, kısmını konuşabiliriz ama devam edecek. Tiyatro hiçbir zaman yok olmayacak ve bundan dolayı çok müsterihim. Tiyatro belli başlı sanat biçimlerinden birisi. Çağımızda birçok şey yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Bunların bazıları olumlu bazıları da olumsuz. Keşke yok olmasa da dönüşse diyeceğimiz durumlar var. Mesela, sinema için kaygılanıyoruz; sinemalar acaba kapanacak mı, platformlar onun yerini alacak mı? Çünkü görüyoruz ki sinemalarda bir sıkıntı var. Artık filmlere gidilmiyor. Sinema kültürü ortadan kalkıyor. Ben sinemanın dönüşeceğini düşünüyorum. Başka bir hal alacağını düşünüyorum ama sinema salonlarının kapanmayacağını düşünüyorum. Çünkü eskiden sinema salonları çok büyükmüş ama şimdi artık o sinema salonları yok. Daha kutu gibi küçük sinema salonları var, oraya doğru evriliyor. Tiyatronun böyle bir tehlikesi yok. Tiyatronun ne yaptığı belli. Canlı ve kayda alınamayan, tarihe kalamayan tek sanat biçimi. Bu özelliğiyle de bir başkalık gösteriyor. Ama devam edecek. Ne olacak onu bilemiyorum. Ekonomik koşullar biraz zorlayacak tabii.

        • Haldun Dormen bir röportajımızda, "Tiyatrocular zamanımızın sanat kahramanlarıdır" demişti...
        Bülent Emrah Parlak... Gerçekten öyle. Tiyatro yapmaya başlayınca, kendi tiyatromu kurunca anladım. Bu hep bize söylenen böyle bir sözdü. İçinde olmayınca, tiyatro, tiyatroculuk ve zorluk kavramları bir araya geldiğinde sadece anlamaya çalışıyordum. Şimdi içinde olunca anladım; çok zor. Gerçekten bu anlamda baktığımızda, tiyatrocular kahramanlar. Biraz önce tiyatro için, kaydı alınamayan, dedim, evet, bir dijital kaydı alınıyor ama o tiyatro değil.
        Elit Andaç Çam... Tiyatro aslında, o an seyirciyle oyuncu arasında olan şey. Belki sahnede yapılan da değil, o an orada yaşanan şey. Bence de Bülent çok haklı. Tiyatro hep var olmuş ve hep olacak.

        13

        • Elit, SHOW TV'de yeni bir diziniz başlıyor. 'Bahardan Önce' Ondan söz eder misiniz?
        Elit Andaç Çam...  Ben bu sene sadece tiyatro yapma kararı almıştım. Benim geçen sezondan devam eden 'Bütün Kadınların Kafası Karışıktır' diye bir oyunum daha var. Ece Temelkuran ve Selen Uçer'in yazdığı bir oyun. Bülent'le de 'Leyla ile Mecnun Değil'e başlıyorduk. Bu seneye, belki dijitale bir şeyler yaparım ama sadece tiyatro yapacağım ve müthiş olacak gibi bir hayalle başladım. Bu arada hakikaten Aralık ayında 18 oyun oynadık. Bu benim kişisel rekorum. Eskiden bizim ustalarımız ayda 30 oyun oynuyorlarmış ama bu çağda inanılmaz bir deneyim oldu.
        Bülent Emrah Parlak... Buradan Fatih Aydın kardeşime de selam gönderelim. Benim tiyatromun organizasyonlarını o yapıyor.
        Elit Andaç Çam... Bir anda bize, "Sevdiklerinizle vedalaşın, gidiyorsunuz." dedi. Çok güzel bir deneyimdi. Benim yıllardır ayda 4 oyunum vardır. 18 oyun, müthiş bir kilometre. Sonra 'Bahardan Önce' adlı işin senaryosu geldi ve çok sevdim. İşi de çok sevdim. Demet Evgar oynuyor, Buğra Gülsoy oynuyor, Mehmet Yılmaz Ak oynuyor, Ecem Özkaya oynuyor. Harika bir kadro. Orada olmak istedim. Bülent de "Koş! Oyunları ayarlarız." dedi. Hakikaten çok heyecan verici bir iş, çok güzel bir hikaye. Senaristlerimiz çok tatlılar, senaryo çok güzel yazılmış. İlk okuma provasını yaptık. Okuma provaları tatsız şeylerdir. İlk provalar ağır aksak gider, pek bir şey anlaşılmaz. Bir ara verirsin, genelde anlamsız bir şey olur. Bu okuma provası o kadar iyi oldu ki, okurken güldük, ağladık. Bunun masa başında başarılmış olması bana işle ilgili çok umut veriyor. Heyecanım çok fazla. Bence çok güzel olacak.

        • Bülent, mesleğin sana yeterince cömert davrandı mı?
        Bülent Emrah Parlak... Davrandı. Benim mesleğime bazen cömert davranmadığım oldu. Bazen mesleğimle ilgili yanlış kararlar verdiğim oldu.

        • Sonucu ne oldu?
        Bülent Emrah Parlak... Kötü olmadı. Dediğim gibi, o yanlış kararlar başka şeylere evrildi. Başka şeylerle ilgilenmeme yol açtı. Ama bunun sayısı çok azdır. Öyle büyük pişmanlıklarım yok.

        14

        • Elit, mesleğiniz size yeterince cömert davrandı mı?
        Elit Andaç Çam... Ben çok aç bir oyuncuyum, o yüzden daha da çok oynamak istiyorum. O bir şeyde hep aklım kalıyor. O yüzden cömert davrandı mı, bilmiyorum. Daha fazla doyabilirdim. Daha fazla oynayarak daha uç yerlere giderek, mesleğimde daha ilginç şeyler deneyimleyerek daha fazla doymayı diliyorum. Ama doyar mıyım? Onu da bilmiyorum.
        Bülent Emrah Parlak... İlginç derken, mesela?
        Elit Andaç Çam... Daha farklı şeyler, daha fazlası… Oyuncu merakı bitecek bir şey değildir ya.

        • Oyuncularda hep, bugüne kadar olandan farklı bir karakteri canlandırma arzusu vardır değil mi?
        Bülent Emrah Parlak... Oyunculuğun alameti farikası o zaten. Erkek oyuncular mutlaka bir dönem işinde oynamak ister. Bir paşa olmak ister. Kadın oyuncular da bir dönem işinde bir hatunu oynamak isterler. Her zaman, erkek oyuncularda kadına yakın bir performans, kadın oyuncularda da erkeğe yakın bir performans akıllarda vardır.

        • Bu, kendini ve oyunculuğunu sınamakla mı ilgilidir?
        Bülent Emrah Parlak... Eee tabii, zorlayıcı tarafı orası zaten. Ben hep çok zor bir rol gelsin isterim. Günlük hayattaki Bülent'in barındırmadığı özellikleri olan bir şey isterim. Öyle olursa zaten tadından yenmiyor. Oyunculuk orada devreye giriyor ve kendinizi test edeceğiniz yer de orası oluyor.

        15

        • Canlandırmayacağın bir karakter var mı?
        Bülent Emrah Parlak... Hayır, yok. Bana yakışmayan, benim beceremediğim şeyler olabilir ama canlandırmayacağım rol diye bir kriterim yok.

        • Hayat size yeterince cömert davrandı mı?
        Bülent Emrah Parlak... Benim hayatla ilgili cömertlik kelimesi üzerinden kuracağım bir ilişkim yok. Hayatı çok seviyorum ama bazen çok gıcık oluyorum. Kapışıyoruz onunla. O bana bazen ters yapıyor, ben de onu dinlemiyorum. Bazen ben de ona ters yapıyorum. Kendileriyle bir mücadelemiz var. Ama yaşamı çok seviyorum. Dünya çok kötü bir yer olsa da yaşamak çok güzel bir şey. Hayatla mevzumuz devam ediyor. Ona vereceğim birkaç cevap daha var.
        Elit Andaç Çam.. Ne ilginç sorular bunlar. Çok güzel. Ben de mutluyum. Galiba bu, insanın hayatından tatmin olmasıyla ilgili. Onun sana verdikleriyle ilgili değil de senin aldıklarınla neler yaptığın, aldığını nasıl yorumladığın, nasıl yaklaştığınla ilgili. O yüzden hayat cömert miydi, bilmiyorum ama ben razıyım, mutluyum. Benim de yaşama sevincim Bülent'e benziyor.
        Bülent Emrah Parlak... Çok basit, beylik ama yanı başımızda durması gereken bir söz var: Allah akıl sağlığı versin. Sağlığımız iyiyse, hele akıl sağlığımız iyiyse, hayat bana cömert davransa ne olur? Akıl sağlığım yerindeyse problem değil. O bana bir sorunla geldiği zaman, eğer birazcık analitik zekan varsa zaten değerlendirir, çözersin.
        Elit Andaç Çam... Sektörde ne delilerimiz var, değil mi?

        • Bu durum, "Çok mu duygusal bakıyoruz?" sorusunu gündeme getirir belki.
        Elit Andaç Çam... Evet. Ya da belki duygusal değildi zaten.
        Bülent Emrah Parlak... Bizde 'nostalji güzellemesi' diye bir şey vardır. Nostaljik olan her şey iyiymiş gibi. O insanlar da bu dönemde yaşasaydı ve sosyal medya olsaydı nasıl olurdu? Facebook'ta yaşlılarımızı görüyoruz. Ben inanamıyorum. Facebook'ta edilen küfürler Twitter'da edilsin, ortalık ayağa kalkar. Kimse görmüyor mu? Ben emekliler gruplarına bakıyorum. Facebook ciddiye alınmıyor mu, bilmiyorum.

        • Başka neler söylemek istersiniz?
        Bülent Emrah Parlak... Dönemimizin en büyük problemlerinden biri; ne iş yaparsanız yapın, işiniz ne kadar iyi olursa olsun, yaşamınız iyi olsun, paranız iyi olsun ama mutlu olmak çok zorlaştı. Mutlu olmanın ekonomiyle olan bağlantısıyla ilgili bir araştırma yapılmış, o makaleyi okumuştum. Tam zıt işliyor, çok garip... Ekonomik gelirlerin yükselmesiyle mutluluk oranı ters işliyor.
        Elit Andaç Çam... Şöyle bir şey aslında, belli bir sınırın altı mutsuzluk ama mutlu olmak için basit bir alt sınır var.
        Bülent Emrah Parlak... Yoksulluk övgüsü yapmıyorum, yanlış anlaşılmasın. Ondan bahsetmiyorum. O zaten insanı daha da mutsuz ediyor ama mutlu olmak çok zor. Biz oyunda çok mutluyuz. Oyunu oynarsın, biter, yorucu da bir oyunsa, bakarsın, bir gün oyun yok, güzel, dinlenelim, dersin. Biz her gün "Keşke olsa da iki tane oynasak" diyoruz. Oyunu oynarken çok mutluyuz. 

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ