Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Sinema En iyi film dalında Oscar’ın en güçlü adayları
        1

        OPPENHEIMER

        En iyi film dalında aday gösterilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Yönetmen Christopher Nolan, Oppenheimer’ın karakter analizini filmde iki bölümlü olarak ele alıyor. İlk bölüm, Oppenheimer’ın Los Alamos’taki tesiste hazırladığı atom bombalarının askerlere teslim edilmesiyle sona eriyor ve ‘devre dışı’ kalmasıyla ikinci bölüm başlıyor. Hiroşima ile Nagazaki’ye atılan bombalar, Oppenheimer için kırılma noktası haline geliyor ve olaylara bakış açısı değişiyor. Film Oppenheimer’ı bir Amerikan kahramanı olarak sunmuyor; olumlu - olumsuz yanlarıyla, çelişkileri, ikilemleri, hataları ve erdemleriyle ele alıyor. Japonya’nın teslim olmadan sonuna kadar savaşma kararlılığı, bombanın kullanılmasını onun gözünde de rasyonalize ediyor. Ama bombaların atılmasını izleyen dönemde Oppenheimer, siyasilerin ve askerlerin eline nasıl bir güç geçtiğini gördükten sonra barışı desteklemeye, nükleer silahlara karşı çıkmaya ve ulusal güvenlik politikalarını sorgulamaya başlıyor. İşte tam da bu aşamada, devletin gözünde ulusal kahramandan hain komüniste dönüşüyor. Nolan tüm bu süreçte ana karakterine sempati ve anlayışla bakıyor. Asıl hedefi ise Soğuk Savaş döneminde ABD’de anti komünizm üzerinden yükselen militarizm ve aşırı sağ zihniyeti eleştirmek.
        Türkiye’de gösterime girdi.

        2

        POOR THINGS

        Venedik’te Altın Aslan kazanan film, yönetmen Yorgos Lanthimos’un yıllar önce okuyup gözüne kestirdiği, Alasdair Gray’in 1992’de yayımlanan aynı adlı romanından yapılan bir uyarlama… Viktorya Çağı’nda intihar eden Bella (Emma Stone), dahi doktor Godwin Baxter (Willem Dafoe) tarafından yeniden hayata döndürülür. İkinci hayatında yepyeni bir Bella çıkar karşımıza. Zevk düşkünü sıra dışı avukat Duncan Wedderburn (Mark Ruffalo) ile birlikte dünyayı gezmeye karar verir. Artık her şeye farklı gözlerle bakmaktadır. Döneminin baskıcı zihniyetini bir yana bırakarak kendini yeniden keşfeder, cinsel özgürlüğü deneyimler. Kara komedi ve fantezi sevenlere hitap eden ‘Poor Things’, bilimkurgu ile tarihsel film janrının kaynaştığı ‘steampunk’ adı verilen alt türün farklı bir örneği olarak da kabul ediliyor.
        Türkiye gösterim tarihi: 9 Şubat 2024.

        3

        BARBIE

        ‘Barbie’ gişelerde ulaştığı başarının ardından ödül sezonuna da ağırlığını koyacağa benziyor. Filmin öyküsü sorgulama üzerine kuruluyor: Açılış sahnesinde bir tür ütopya olarak sunulan Barbieland’de diğer Barbie ve Ken’lerle birlikte ‘mükemmel’ hayat sürdüren stereotip sarışın Barbie (Margot Robbie), aniden ölümden söz ederek herkesi şaşırtıyor. Bırakın ölümlü olma halini, yaşlılığın bile söz konusu olmadığı bir yerde yaşıyor Barbie. Senaryonun parlak yanı, Barbie’nin kimlik arayışını ‘son derece hafif, eğlenceli, rengarenk’ bir paket içinde sunabilmesi. Yönetmen Gerwig’in asıl başarısı elindeki malzemeyi ‘Barbie estetiği’yle birleştirebilmesi. Barbieland’ın çok iyi detaylandırılmış tasarımı ve Barbie ürünlerini pazarlama sahnelerini alaycılıktan kopmadan yapabilmesi kayda değer. Kız çocuklarına seslenen ama kendine dışardan eleştirel gözle bakan, kendiyle dalga geçebilen bir görsel yaklaşım var filmde. Gerwig, esin kaynağı olarak klasik müzikalleri işaret ediyor. Filmde şarkılı danslı sahnelerle eski usul müzikal tarzının enerjisi ve biçimci yanı var. Ama ana karakterin gerçekliği keşfetme yolculuğu; ütopya, hayal dünyası ve gerçeklik arasındaki ilişkileri ele alması itibarıyla ‘The Truman Show’ (1998) ve ‘Pleasantville’ (1998) gibi filmleri de hatırlıyoruz.
        Türkiye’de gösterime girdi.

        4

        MAESTRO

        Amerikalı besteci Leonard Bernstein ile eşi Felicia Montealegre’nin ilişkisine odaklanan ‘Maestro’, Martin Scorsese’nin üzerinde çalıştığı projelerden biriydi. Ama bir süre sonra yapımcılık koltuğunu tercih eden Scorsese, projeyi Bradley Cooper’a teslim etti. Bernstein rolünü de üstlenen Cooper, senaryoyu Josh Singer ile birlikte yazdı. Carey Mulligan’ın Felicia Montealegre’yi canlandırdığı film, Venedik Film Festivali’nde görücüye çıktı ve olumlu eleştiriler aldı, Oscar adayları arasındaki yerini sağlamlaştırdı. National Board of Review tarafından yılın en iyi 10 filmi seçkisine alınan ‘Maestro’, gösterime girmeden önce Cooper’ın prostetik burnu ve başrol tercihleriyle tartışma konusu oldu. Cooper’ın Yahudi Bernstein’ı, Mulligan’ın ise Latin kökenli Montealegre’yi canlandırması bazı çevreler tarafından eleştirildi.
        Türkiye gösterim tarihi: 20 Aralık Netflix.

        5

        DOLUNAY KATİLLERİ

        (Killers of the Flower Moon) Martin Scorsese’nin, David Grann’ın 2017’de yayımlanan aynı adlı kitabından Eric Roth ile birlikte sinemaya uyarladığı film, 1920’li yıllarda Oklahoma’da yaşanan ve Kuzey Amerika kıtasının yerli halklarından Osage’ları hedef alan seri cinayetleri konu alıyor. Film dışardan bakıldığında, görsel olarak epik bir western izlenimi veriyor. Temelinde ise politik alt metinlerin ağır bastığı sağlam ve realist bir dönem filmi duruyor. Scorsese, bazı sahneleri biçimsel anlamda köpürtmekten uzak duruyor, western ikonografisini öne çıkarmıyor. Stilize anlatıma başvurmuyor, gerçekçi bir hikâye anlatma sineması tercih ediyor. ‘Dolunay Katilleri’, yaklaşık 100 yıl önce ABD’de yaşanan olayları öyle bir ele alıyor ki Avrupa’nın sömürgeci zihniyetinin anatomisini çıkarıyor. 21. Yüzyıl’da beyaz sömürgecilerin Yeryüzü’nün birçok bölgesinde gerçekleştirdiği servet transferi ve soykırımın arkasındaki mantığı görebiliyorsunuz. Politik alt metinleri bir yana, karakterleri, anlatımı ve oyuncularının performanslarıyla Oscar adaylıklarına ağırlığını koyabilecek bir film.
        Türkiye’de gösterime girdi.

        6

        AMERICAN FICTION

        Percival Everett’in 2001’de yayımlanan ‘Erasure’ adlı romanından Cord Jefferson tarafından sinemaya uyarlanan ve yönetilen film, Jeffrey Wright’ın canlandırdığı Thelonious 'Monk' Ellison adlı bir yazarın öyküsünü anlatıyor. Monk, hedeflerine ulaşamamış, hüsrana uğramış bir romancıdır. Satış başarısına ulaşabilmek için ‘siyah’ bir yazardan beklenen tarzda bir roman yazmaya karar verir. Yönetmen Cord Jefferson’ın ilk uzun filmi olan ‘American Fiction’, dünya prömiyerini geçtiğimiz eylül ayında Toronto Film Festivali’nde yaptı ve kazandığı Halkın Seçimi ödülüyle bir anda Oscar yarışının öne çıkan filmlerinden biri haline geldi. Amazon MGM/Orion Film ortak yapımı ‘American Fiction’, ABD’de 15 Aralık’ta gösterime girecek.
        Türkiye gösterim tarihi: Henüz belli değil.

        7

        THE HOLDOVERS

        Alexander Payne 2017’de gösterime giren ve ödül sezonunda adından söz ettiremeyen ‘Downsizing’den 6 yıl sonra David Hemingson imzalı bir senaryoyla karşımıza geliyor. Film, 1970’li yıllarda New England’daki bir yatılı okulda geçiyor. Okulda pek sevilmeyen huysuz tarih öğretmeni Paul Hunham, Noel Tatili’nde gidecek yeri olmayan bir grup öğrenciye refakat etmek için okulda kalır. Hunham dahil hiçbirinin hoşuna gitmeyen bir durumdur ama koşullara ve birbirlerine katlanmak zorundadır. Başrollerinde Paul Giamatti’nin yanı sıra Da'Vine Joy Randolph ve Dominic Sessa’nın da oynadığı film, ilk gösterimini Telluride Film Festivali’nde gerçekleştirdi. ABD’de ekim ayında gösterime giren, Focus Features yapımı ‘The Holdovers’, aldığı olumlu eleştirilerin yanı sıra National Board of Review tarafından hazırlanan yılın en iyi 10 filmi seçkisine girdi.
        Türkiye gösterim tarihi: Henüz belli değil.

        8

        BAŞKA BİR HAYATTA

        (Past Lives) Celine Song’un yazıp yönettiği ilk uzun film olan ‘Başka Bir Hayatta’, ilk gösterimini Sundance Film Festivali’nde gerçekleştirdi. Daha sonra Berlin ve Busan başta olmak üzere başka festivallere katıldı, olumlu tepkiler aldı. Özellikle İngiliz ve Amerikalı eleştirmenlerden çok yüksek notlar alan film, National Board of Review tarafından yılın en iyileri arasında gösterilmesinin ardından Oscar tahmincilerinin listelerindeki yerini sağlamlaştırdı. Şimdi aşağı yukarı bütün listelerde karşımıza çıkan bir film. Celine Song’un hayatından izler taşıyan ‘Başka Bir Hayatta’, zaman içinde birbirlerinden uzak düşen iki çocukluk arkadaşı Nora ve Hae Sung’un yıllar sonra yeniden bir araya gelmelerini anlatıyor. A24 yapımı filmin başrollerinde Greta Lee, Teo Yoo ve John Magaro var.
        Türkiye’de bu hafta gösterime girdi.

        9

        THE COLOR PURPLE

        Alice Walker’ın 1982 yılında yayımlanan aynı adlı romanından 1985 yılında Steven Spielberg tarafından sinemaya uyarlanan ‘The Color Purple’ 11 dalda aday olmasına rağmen tek dalda dahi ödül almayarak tarihe geçmişti. 38 yıl sonra seyredeceğimiz yeni uyarlamanın ilk filmden en önemli farkı sahne müzikalini temel alması… Yirminci yüzyılın başlarında geçen film, kölelik düzeninin etkilerinin hâlâ sürdüğü ABD’nin güneyinde yaşayan Celie adına Afrika kökenli genç bir kadının çektiği zorluklar ve yaşam öyküsü üzerine kurulu. Celie rolünde Fantasia Barrino adlı genç oyuncuyu izleyeceğimiz filmde Taraji P. Henson, Danielle Brooks, Colman Domingo ve Corey Hawkins gibi oyuncular görev alıyor. Blitz Bazawule’nin yönettiği film, ekim sonunda Savannah Film Festivali’nde gösterilmesine rağmen eleştirmenlerin çoğunluğu tarafından henüz seyredilmedi. O yüzden hâlâ kapalı kutu sayılabilir. Ama Oscar tahmincilerinin çoğu en iyi film dalının en güçlü adayları arasında olduğunu düşünüyor.
        Türkiye gösterim tarihi: 8 Mart 2024.

        10

        ORIGIN

        ‘Selma’ (2014) ve ‘A Wrinkle in Time’ (2018) gibi filmleriyle tanınan Ava DuVernay’in yönettiği ‘Origin’, Isabel Wilkerson’un ‘Caste: The Origins of Our Discontents’ adlı otobiyografik yanlar taşıyan kitabından yapılan bir uyarlama… ABD’deki ırk ayrımcılığını konu alan filmde Wilkerson, yaşadığı trajedinin ardından filme adını veren kitabını yazmak için bir yolculuğa çıkıyor. Venedik Film Festivali’nde yarışmalı bölümde yer alan ‘Origin’de Isabel Wilkerson’u Aunjanue Ellis canlandırıyor. Diğer önemli rollerde Jon Bernthal, Vera Farmiga, Audra McDonald, Niecy Nash-Betts gibi isimler yer alıyor. ‘Origin’ kuşkusuz olumlu eleştiriler aldı ama çok beğenildiğini söylemek zor. Oscar tahmincileri, geçtiğimiz yıllarda Afrika kökenli Amerikalı yönetmenlerden gelen filmlerin özellikle adaylık aşamasında gösterdiği başarılar nedeniyle ilk 10 için ‘Origin’in de belirli bir şansı olduğunu düşünüyorlar.
        Türkiye gösterim tarihi: Henüz belli değil.

        11

        BİR SKANDALIN PEŞİNDE
        (May December)

        Samy Burch ve Alex Mechanic’in Mary Kay Letourneau’nun yaşam öyküsünden esinlenerek yazdıkları senaryo, daha çok televizyona yaptığı işlerle tanınan popüler oyuncu Elizabeth’in (Natalie Portman), yeni filminde canlandıracağı gerçek bir karakter olan Gracie (Julianne Moore) üzerine yaptığı araştırmayı konu alıyor. Elizabeth, uzun bir yolculuğu göze alarak Gracie’yi evinde ziyaret ediyor. Yıllar önce ülke çapında büyük bir skandala neden olan Gracie ve genç eşinin ilişkisi, olup bitenleri anlamak isteyen Elizabeth’in ısrarcı soruları karşısında krize giriyor. ‘Bir Skandalın Peşinde’, Todd Haynes’in ‘Cennetten Çok Uzakta’ ve ‘Carol’ gibi filmlerine oranla daha farklı bir tona sahip. Cannes’da Altın Palmiye için yarıştıktan sonra New York Film Festivali’nin açılış filmi olarak gösterilen ‘Bir Skandalın Peşinde’, ‘camp’ tarzı bir kara komedi ve eğlenceli bir psikolojik dram olarak niteleniyor.
        Türkiye gösterim tarihi: 29 Aralık.

        12

        BİR DÜŞÜŞÜN ANATOMİSİ
        (Anatomie d’une chute)

        Fransız yönetmen Justin Triet’nin Cannes’da Altın Palmiye kazanan filmine alternatif bir mahkeme gerilimi demek mümkün. Ana karakter, Fransız Alpleri’ndeki bir kulübede eşi Samuel ve gözleri görmeyen oğluyla dış dünyadan yalıtılmış bir yaşam süren Alman yazar Sandra… Eşinin yüksekten düşerek ölmesi sonucunda Sandra, cinayet suçlamasıyla tutuklanıyor. Filmin önemli bölümü, soruşturma süreci ve mahkeme salonunda geçiyor. Samuel’in ölümü çok yönlü, detaylı olarak ele alınıyor; intihar ve cinayet olasılıkları araştırılıyor. Senaryoyu yazan Justine Triet ile Arthur Harari, filmi seyredenlere ayrıcalık yapıp o gün evde gerçekte neler yaşandığını göstermiyor veya açık ipuçları vermiyorlar. Anaakım sinemanın ve bazı seyircilerin asla kabullenemeyeceği bir yaklaşım belki ama film tümüyle bu eksiltme fikri üzerine kurulu. Çünkü film seyirciyi jüri olarak görüyor, sadece eldeki verilere göre karar vermesini istiyor. İlk bakışta anaakım mantığına uygun bir film değil ama Akademi’nin üye profilinin değiştiğini göz önüne alarak bir sürpriz yapacağını düşünen çok kişi var.
        Türkiye’de gösterime girdi.

        13

        THE ZONE OF INTERES

        Yaptığı az sayıda ve birbirine pek benzemeyen filmlerle tanınan İngiliz yönetmen Jonathan Glazer, birçok eleştirmene göre 21. Yüzyıl’ın en iyi bilimkurgularından biri olan ‘Under The Skin’den 10 yıl sonra bu kez tarihsel bir dram filmine imza atıyor. Martin Amis’in 2014’te yayımlanan aynı adlı romanından esinlenen ‘The Zone of Interest’, Auschwitz kumandanı Rudolf Höss’ün, eşi Hedwig, çocukları ve hizmetkârlarıyla sürdürdüğü konforlu gündelik hayatı anlatıyor. Soykırımın gerçekleştiği kampın duvarlarına bakan muhteşem evleri, tren raylarıyla gaz odaları arasında kalıyor. Başrollerinde Sandra Hüller ve Christian Friedel’in oynadığı İngiltere – Polonya ortak yapımı film, Cannes’da Jüri Büyük Ödülü’nün yanı sıra FIPRESCI ödülünü kazandı.
        Türkiye gösterim tarihi belli değil.

        14

        ALL OF US STRANGERS

        İngiliz yönetmen Andrew Haigh’i ‘Weekend’ ve ’45 Years’ gibi filmleriyle tanıyoruz. Haigh bu kez Taichi Yamada’nın 1987’de yayımlanan ‘Strangers’ adlı romanını temel alıyor. Adam (Andrew Scott) Londra’da oturduğu nerdeyse boş sayılabilecek binada esrarengiz komşusu Harry (Paul Mescal) ile tanışıyor ve onunla bir ilişki yaşıyor. Bir süre sonra ise 30 yıl önce çocukluğunu geçirdiği banliyö evinde annesi (Claire Foy) ve babasıyla (Jamie Bell) geçirdiği günlere dönüyor. Dünya prömiyerini Telluride Film Festivali’nde yapan, Filmekimi seçkisinde de yer alan ‘All of Us Strangers’, National Board of Review tarafından 2023 yılının en iyi 10 bağımsız filminden biri olarak seçildi. İlk bakışta ilk 10’a girmesi kolay görünmüyor ama yılın en çok beğenilen filmlerinden biri olduğu kesin.
        Türkiye gösterim tarihi belli değil.

        15

        AIR

        Olaylar 1984 yılında geçiyor. Genç oyuncu Michael Jordan, NBA’in yeni yıldızları arasında… Basketbol ayakkabısı üreten şirketlerin radarına giren ilk starlardan biri. Pazarın lideri Converse ve yükselen marka Adidas onun peşinde… Biz her şeyi Nike adına çalışan Sonny Vaccaro’nun (Matt Damon) gözünden takip ediyoruz. Şirketi kuran ve halka açtıktan sonra CEO’luğunu üstlenen Phil Knight (Ben Affleck), Sonny’nin basketbol bilgisine ve sezgilerine çok güveniyor. ‘Air’, sonunu çok iyi bildiğiniz halde baştan sona ilgiyle takip ettiğiniz filmlerden. Sürpriz olmayan ‘o sonuca’ nasıl gelindiğini merak ediyor; hiç bilmediğiniz detayların keyfini çıkarıyorsunuz. Michael Jordan’ı ‘filmin hem içinde hem dışında’ tutmasını bilen Alex Convery imzalı senaryosu başta olmak üzere ‘Air’ yılın öne çıkan filmlerinden biri. Ben Affleck’in yönetmenliği, oyuncuları, bizi 1980’lere götüren nostaljik şarkıları ve herkes için önemli dersler içeren hikâyesiyle Oscar adayları arasına girebilecek bir film.
        Prime Video’da seyredebilirsiniz.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ