Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Sinema Filmekimi için 10 öneri
        1

        MÜKEMMEL GÜNLER
        (Perfect Days)

        Tokyo’da tuvalet temizlikçisi olarak çalışan Hirayama, işini severek, gurur duyarak en iyi şekilde yapmaya çalışır. Boş vakitlerinde müzik dinler, kitap okur ve çok sevdiği ağaçların fotoğraflarını çekmeyi sever. Yaşadığı beklenmedik karşılaşmalar bizi Hirayama’nın geçmişine götürür… Usta Alman yönetmen Wim Wenders’in Cannes’da Altın Palmiye için yarışan filmi, başroldeki Japon aktör Kôji Yakusho’ya en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandırdı. Ekumenik Jüri’nin tercihi de adını Lou Reed’in ‘Perfect Day’ şarkısından alan ‘Mükemmel Günler’ oldu. Wenders’in senaryosunu Takuma Takasaki ile yazdığı film, Japonya’nın Oscar adayı olarak belirlendi.

        2

        PRISCILLA

        Priscilla Beaulieu, dönemin müzik ikonu efsane Elvis Presley ile bir partide tanıştığında çiçeği burnunda bir genç kızdır. Birçok kadının kurduğu hayali gerçekleştirir: Elvis Presley’le evlenir. Film, Priscilla’nın yaşam öyküsüne odaklanır ve dünyanın hayran olduğu Elvis’e onun gözlerinden bakar. Bize inişli çıkışlı bir evliliğin perde arkasında olup bitenleri gösterir… Priscilla Presley’in Sandra Harmon’la birlikte kaleme aldığı, 1985’te yayımlanan ‘Elvis and Me’ adlı biyografisini temel alan filmi Sofia Coppola yazıp yönetti. Filmekimi’nin açılışını yapacak olan ‘Priscilla’, dünya prömiyerini yaptığı Venedik Film Festivali’nde Priscilla Presley’i canlandıran Cailee Spaeny’ye en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandırdı. İnternet sitelerindeki değerlendirmelere baktığımızda seyircileri çok heyecanlandırmayan filmin, eleştirmenler tarafından Sofia Coppola’nın en iyi filmlerinden biri olarak gösterildiğini görüyoruz.

        3

        ZAVALLILAR
        (Poor Things)

        Venedik’te Altın Aslan kazanan film, yönetmen Yorgos Lanthimos’un yıllar önce okuyup gözüne kestirdiği, Alasdair Gray’in 1992’de yayımlanan aynı adlı romanından yapılan bir uyarlama… Viktorya Çağı’nda intihar eden Bella (Emma Stone), dahi doktor Godwin Baxter (Willem Dafoe) tarafından yeniden hayata döndürülür. İkinci hayatında yepyeni bir Bella çıkar karşımıza. Zevk düşkünü sıra dışı avukat Duncan Wedderburn (Mark Ruffalo) ile birlikte dünyayı gezmeye karar verir. Artık her şeye farklı gözlerle bakmaktadır. Döneminin baskıcı zihniyetini bir yana bırakarak kendini yeniden keşfeder, cinsel özgürlüğü deneyimler. Kara komedi ve fantezi sevenlere hitap eden ‘Poor Things’, bilimkurgu ile tarihsel film janrının kaynaştığı ‘steampunk’ adı verilen alt türün farklı bir örneği olarak da kabul ediliyor.

        4

        BİR DÜŞÜŞÜN ANATOMİSİ
        (Anatomie d’une chute)

        Filmlerinin senaryosunu eşi Arthur Harari ile yazan Fransız yönetmen Justin Triet, Cannes seçicilerinin üstünde ısrar ettiği bir sinemacı... Daha önce, ‘Sibyl’ (2019) ve ‘Victoria’ (2016) ile festival seçkisine girmeyi başarmış ama jürilerin ve eleştirmenlerin dikkatini çekememişti. Triet, bu kez Altın Palmiye’yi kazanarak adını tüm dünyaya duyurdu. Filme bir mahkeme gerilimi demek mümkün. Ana karakter, Fransız Alpleri’ndeki bir kulübede eşi Samuel ve gözleri görmeyen oğluyla dış dünyadan yalıtılmış bir yaşam süren Alman yazar Sandra… Eşinin yüksekten düşerek ölmesi sonucunda Sandra, cinayet suçlamasıyla tutuklanıyor. Çünkü soruşturma sonucunda eşinin ölüm nedeninin intihar ve kaza olduğuna dair net bulgulara rastlanmıyor. Olayın derinlemesine araştırıldığı duruşma, çiftin ilişkilerinin inceleme altına alınmasına neden oluyor ve mahkeme, Sandra için giderek rahatsız edici, zor bir sürece dönüşüyor. Sandra rolünü Toni Erdmann’dan tanıdığımız Sandra Hüller canlandırıyor.

        5

        SARARMIŞ YAPRAKLAR
        (Kuolleet Lehdet)

        Finlandiyalı yönetmen Aki Kaurismaki’nin yeni filmi geçtiğimiz baharda Cannes’da Jüri Ödülü’nü kazandıktan sonra, dünya film eleştirmenleri birliği FIPRESCI’nin kendi üyeleri arasında yaptığı oylama sonucunda Yılın En İyi Filmi seçildi. ‘Sararmış Yapraklar’, Helsinki’de bir gece tesadüfen karşılaşan iki yabancının hikâyesini anlatıyor. İkisi de hayatlarının ilk ve son aşkını arıyorlar. Ne var ki, türlü terslikler art arda geliyor. Erkeğin alkolik oluşu, kaybedilen telefon numaraları ve birbirlerinin adlarını dahi bilmemeleri nedeniyle işler yolunda gitmiyor. Finlandiya’nın Oscar adayı olan ‘Sararmış Yapraklar’, Kaurismaki’ye özgü serinkanlı ince mizah anlayışından nasiplenen hüzünlü bir komedi.

        6

        BİR SKANDALIN PEŞİNDE
        (May December)

        Samy Burch ve Alex Mechanic’in Mary Kay Letourneau’nun yaşam öyküsünden esinlenerek yazdıkları senaryo, daha çok televizyona yaptığı işlerle tanınan popüler oyuncu Elizabeth’in (Natalie Portman), yeni filminde canlandıracağı gerçek bir karakter olan Gracie (Julianne Moore) üzerine yaptığı araştırmayı konu alıyor. Elizabeth, uzun bir yolculuğu göze alarak Gracie’yi evinde ziyaret ediyor. Yıllar önce ülke çapında büyük bir skandala neden olan Gracie ve genç eşinin ilişkisi, olup bitenleri anlamak isteyen Elizabeth’in ısrarcı soruları karşısında krize giriyor. ‘Bir Skandalın Peşinde’, Todd Haynes’in ‘Cennetten Çok Uzakta’ ve ‘Carol’ gibi filmlerine oranla daha farklı bir tona sahip. Cannes’da Altın Palmiye için yarıştıktan sonra New York Film Festivali’nin açılış filmi olarak gösterilen ‘Bir Skandalın Peşinde’, Filmekimi bülteninde ‘camp’ tarzı bir kara komedi ve eğlenceli bir psikolojik dram olarak niteleniyor.

        7

        ÇOCUK VE BALIKÇIL
        (Kimitachi wa dô ikiru ka)

        Yazıp yönettiği birbirinden iyi klasik animasyon filmleriyle sinema tarihine geçen Japon sinemacı Hayao Miyazaki, 2013 yılında artık emekli olduğunu söylese de 5 yıl sonra bir kısa filmle karşımıza geldi. Ön hazırlıklarına 2016’da başladığı ve eski usul el çizim tekniğiyle gerçekleştirdiği ‘Çocuk ve Balıkçıl’ı ise 60 kişilik ekiple yaklaşık 7 yılda tamamladı. Film, İkinci Dünya Savaşı sırasında annesini kaybettikten sonra taşrada silah fabrikasında çalışan babasının yanına yerleşen 12 yaşındaki Mahito’nun öyküsünü anlatıyor. Yeni hayatına uyum sağlamakta zorlanan Mahito, terk edilmiş bir kulenin civarında oynarken, gizemli bir balıkçıl kuşuyla karşılaşıyor. ‘Büyümek ve yas tutmak hakkında derinlikli’ bir fantezi olarak kabul edilen ‘Çocuk ve Balıkçıl Kuşu’, açılışını yaptığı Toronto Film Festivali’nde çok olumlu eleştiriler aldı ve Miyazaki’nin en iyi filmlerinden biri olarak gösterildi.

        8

        CANAVAR
        (Kaibutsu)

        Son yıllarda özellikle ‘Arakçılar’la adını duyuran usta Japon yönetmen Hirokazu Kore-eda, 1995’ten beri ilk kez senaryosuna imza atmadığı bir filmle çıkıyor seyircilerin karşısına. Yuji Sakamoto’nun Cannes’da ödül kazanan senaryosu, kasaba okulunda yaşanan olayları üç karakterin cephesinden anlatıyor: Her şey oğlunun değişen davranışlarından rahatsız olan bir annenin olaydan sorumlu tuttuğu öğretmeni okul yönetimine şikâyet etmesiyle başlıyor. Yaşananları anne, çocuk ve öğretmenin gözünden ayrı ayrı izliyor; kimin doğru söylediğini kestirmeye çalışıyoruz. Kore-eda ‘devasa bir uçurum yaratarak toplumu bölen küçük kıvılcımlar’ı anlattığını söylüyor. Sözünü ettiği uçurum ise ona göre ‘dünya çapında insanlar, ülkeler ve etnik gruplar arasındaki ayrımı’ yansıtıyor. Müzikler, filmin seyircilerle buluşmasından 2 ay önce hayatını kaybeden ünlü Japon besteci Ryuichi Sakamoto’ya ait.

        9

        THE ZONE OF INTEREST

        Yaptığı az sayıda ve birbirine pek benzemeyen filmlerle tanınan İngiliz yönetmen Jonathan Glazer, birçok eleştirmene göre 21. Yüzyıl’ın en iyi bilimkurgularından biri olan ‘Under The Skin’den 10 yıl sonra bu kez tarihsel bir dram filmine imza atıyor. Martin Amis’in 2014’te yayımlanan aynı adlı romanından esinlenen ‘The Zone of Interest’, Auschwitz kumandanı Rudolf Höss’ün, eşi Hedwig, çocukları ve hizmetkârlarıyla sürdürdüğü konforlu gündelik hayatı anlatıyor. Soykırımın gerçekleştiği kampın duvarlarına bakan muhteşem evleri, tren raylarıyla gaz odaları arasındadır… Başrollerinde Sandra Hüller ve Christian Friedel’in oynadığı İngiltere – Polonya ortak yapımı film, Cannes’da Jüri Büyük Ödülü’nün yanı sıra FIPRESCI ödülünü kazandı.

        10

        RÜYA SENARYO
        (Dream Scenario)

        Türkiye’de de vizyona giren ‘İlgi Manyağı’ (Sick of Myself) ile adını duyuran ve gelecekteki işlerini merak ettiren Norveçli yönetmen Kristoffer Borgli, ilk Hollywood projesini gerçekleştirmek için fazla beklemedi. Borgli’nin yazıp yönettiği filmin ana karakteri, orta yaş bunalımlarıyla baş etmeye çalışan aile babası ve öğretim üyesi Paul Matthews… Öykü, Nicolas Cage’in canlandırdığı Matthews’un tüm dünyadaki insanların rüyasına girmesiyle gelişen olayları anlatıyor. Söz konusu durum ona büyük bir şöhret getirse de kısa süre sonra her şey tersine dönüyor. Filmekimi’nin basın bülteninde ‘komik, karanlık ve çılgın’ olarak nitelenen film; korku, fantezi ve bilimkurgu türleriyle de paslaşıyor. Dünya prömiyerini Toronto Film Festivali’nde yapan filmde Cage’in oyunculuğuyla övgüler aldığını belirtelim.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ