Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika HDP ilk grup toplantısını kadınlarla yaptı

        HABERTURK.COM

        HDP ilk parti grup toplantısını kadın milletvekilleriyle yaptı. Toplantıya birçok kadın sivil toplum kuruşu da katıldı.

        Pervin Buldan yaptığı açılış konuşmasında, "HDP'li kadınlar olarak öldürülen tüm kadınlar ve doğmamış çocukları adına, çocuklarımızın savaş argümanı olmasına izin vermeyeceğiz. Daha önce de olduğu gibi sonuç alıcı politikalar üretmeye devam edeceğiz" dedi.

        HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ ise yaptığı konuşmada şunları söyledi:

        "Sözlerime iki gün önce 60 gün boyunca cenazesi sınırda bekletilen Aziz Güler ile başlamak istiyorum. İstanbul'da özyurdunda defnedildi. IŞİD'e karşı mücadele eden, tüm dünya halklarını tehdit eden bütün kadın ve erkek direnişçileri selamlayarak başlamak istiyorum. Bizler uzun bir mücadelenin sonunda Aziz Güler'i kendi yurdunda toprağa vermeyi başarabildik, ancak sınırda hala bekleyen bu ülkenin evlatları için kendi topraklarına defnedilmesi için mücadelemizi sürdüreceğiz.

        Bu toplantının vesilesi kadına dönük şiddet olmasından ötürü, yaşamımızı kuşatan şiddeti konuşacağız. Bu şiddet karşısındaki kadın özgürleşmesini konuşacağız.

        Bu kadın şiddetinin erkek egemen siyasetinden beslendiği çok açık. Geride bıraktığımız 6 aylık süre Türkiye tarihine kara bir leke olarak kazındı. Başkan olamayanların, tek başına iktidar olamayanların şiddetine sahne oldu bu ülke. Şiddetin bu kadar tırmandığı koşullar içerisinde savaş ve şiddet siyasetinin bu kadar öne çıktığı süreçte kadına yönelik şiddet de 2-3 kat arttı.

        Türkiye'nin bir ucunda insanlar hala sokağa çıkamıyor, evlerinde şiddete uğruyor. Sokağa çıkma yasağı adı altında Kürt halkının ve bölgede yaşayanlar üzerinde şiddet hegamonyası kuruldu. Kendi kendisini yönetme talebini söyleyen halkımıza yönelik şiddet siyaseti izlendi. Kadınların, çocukların ve sivil halkın yaşam alanları cehenneme dönüştürüldü.

        "140 SİVİL YAŞAMINI YİTİRDİ"

        7 Haziran'dan bu yana, 6 aylık süre içerisinde 140 sivil insan yaşamını yitirdi. 140 sivilin 20'si kadındı. 26 çocuk bulunuyordu. Kamu güvenliği adı altında topluma karşı şiddet, baskı siyasetini dayatanların eseridir bu. Bu rakamlar acıdır, bu rakamlar gözyaşı, yastır. 6 aylık süreç içerisinde tek başına iktidar olmak hevesi ve hırsıyla hareket eden iktidar Türkiye coğrafyasını böldü. Nefret siyaseti yürüttü. Parti binalarımız saldırıya uğradı, yakıldı. Sokakta sadece Kürt olduğu ve Kürtçe konuştuğu için insanlar saldırıya uğradı.

        346 kadın adı konulmamış bir savaşta hayatını kaybetti ve yüzbinlercesi tacize, tecavüze uğradı. Kadınları katleden katiller iyi hal indirimleriyle teşvik edildi. Bir taraftan devlet, bir taraftan erkek şiddeti aynı ama hizmet ediyor. Ezilenleri biat ettirme amacı güdülüyor. Bizler asla ve asla çaresizlik yolunu seçmedik. Kadınların yolu direnişin yoludur. Bu şiddet ve savaş siyaseti karşısında kadın dayanışmasıdır bizlerin yolu.

        "Barış hemen şimdi" yazan fülarlar Meclis'e alınmamış. "Barış hemen şimdi" diyen kadınlar buradalar. Bu Meclis'e barış girecek. "Barış hemen şimdi" diyen kadınların sözü her müddet oldukça, barışı ve barış iradesini, kadın iradesini karşılarında görecekler.

        Bir ülkede adı konulmamış bir savaş yaşanıyorsa, ülkenin yarısı sıkıyönetim ve darbe rejimiyle yönetiliyorsa, toplumsal istikrardan söz etmek mümkün değildir. Mutlak idarelerini korumak amacıyla tekçilik dayatılmış ve bilinçli bir kaos rejimi yaratılmıştır. Kürt halkına, kadınlara, barış diyen tüm toplumsal kesimlere karşı kaos rejimi hüküm sürüyor. Bizlerin her şeyden önce bu şiddet karşısında seçeneksiz olmadığımızı bilmemiz gerekiyor.

        SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI 13. GÜNÜNDE

        Bugün Türkiye'nin bir kesiminde ilan edilen sokağa çıkma yasakları sonucu çok ağır can kayıpları yaşandı. Nusaybin'de sokağa çıkma yasağı 13. güne girdi. 5 çocuk annesi Selamet Yeşilmen evinin önünde, çocuklarının gözü önünde katledildi. Onun cansız bedeni, Türkiye'deki siyasi iktidarın utanç görüntüsüdür. Ama karşımızda utanmayı bilmeyen siyasi anlayış var. Onun cansız bedeni bugün değil, yarın da utancınız olacak. O görüntü ve vahşet sizin iktidarınızın peşini bırakmayacak.

        84 gün boyunca Türkiye'de sokağa çıkma yasağı bilfiil uygulandı ve bu süreçte 60 sivil yaşamını yitirdi. Türkiye'de ortak yaşam hukukuna dayanarak birlikte yaşama inancını büyütmek ve korumak istiyorsak, Türkiye'nin başka ucunda yaşananlara yabancı kalma gibi bir lüksümüz yoktur.

        Türkiye halklarının eşitlik hukuku temelinde birlikte yaşamak için kadınların demokrasi, barış harcıdır. Kadınların şiddete karşı geliştirdiği mücadelenin harcıdır.

        Bugün yönetme anlayışını sadece şiddet üzerine kuranlara karşı, bizler birlikte yaşama iradesini büyüterek karşı koyabiliriz. Bizler barışçıl ve demokratik bir anlayışın anahtarı olabilecek bir zihniyeti temsil ediyoruz.

        Toplumun gönüllü kabulüne dayanan bir siyasi rejim değil, zorla rıza düzenlemesi yapan bir rejim dayatılıyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı "Gençler evlenin, evlilikleriniz her şartta sürdürün. Zorla güzellik olur" dedi. Eşinin işkencesine uğrayan ve öldürülen kadınlara "bu cehennemi yaşayın, zorla güzellik olmaz diye düşünmeyin" dedi. Aile politikasını böyle savunan ve zorla güzellik olur diyerek kadına şiddetin önünü açan bir siyaset, bütün topluma da böyle davranıyor.

        Bakın AKP hükümeti zorla iktidar oldu. Zorla başkan olacak. Zorla yarattıkları şiddetle, baskıyla yarattıkları siyasi rejimi bizlere güzellik diye pazarlamaya çalışıyorlar. Kandan ambalajlanmış bize güzellik, iyilik, istikrar diye sunulmuş bir iktidarla karşı karşıyayız. Bizler bu dehşeti yaşamak zorunda değiliz. Biz kadınlar size, kadınların gönlüyle nasıl güzellikler yaratılacağını göstereceğiz. Bizler barışın güzelliğini, demokrasinin, kadın ve erkeğin eşit olduğu güzelliği anlatacağız size.

        Hala bu güzellikten anlayabiliyorsa gönlünüz belki sizler de demokrat olmanın yoluna gireceksiniz. Eğer gönlünüz ve gözünüz kapanmışsa bu güzelliğe tarihe karışacaksınız sizler de.

        Zorla güzellik, zorla rıza üretme politikalarının bir kabusa dönüştüğü şartlarda, kadınlar özgürlüğü, adalet talepleri için mücadele etmek elbette zor. Her meyve tatlanmadan önce acı süreç yaşıyor. Bizim mücadelemiz tatlanmadan önce bu acı ve zor günleri yaşayacağız. Şiddete ve zulme karşı yolumuza devam edeceğiz. Bu zorlukları göğüslemek sayısız bedelleri gerektirdi.

        Kolay koşullarda bazı değerleri ifade etmek çok fazla anlam ifade etmeyebilir. Bu kadar koyu karanlığın hüküm sürdüğü şartlarda; barıştan, eşitlikten söz etmek çok daha değerli bir anlam kazanır. Yitirdiğimiz bütün canlarımız, bütün kadınlar bu süreç içerisinde bizim aydınlatıcı meşalemiz olacaklar. IŞİD faşizmine karşı direnen kadınların iradesi ve bizim onlarla gösterdiğimiz dayanışma bize güç verecek. Her şeyden önce yaşamın dört bir yanında, var olma mücadelesi veren bütün kadınlara karşı verdiğimiz söz bize güç verdi, güç verecek.

        KADINLAR ŞİDDETE UĞRUYOR

        Bugün yüzbinlerce kadın evinde şiddet görüyor. Onlar şiddet görürken bizim ruhumuz, bedenimiz inciniyor. Sayısız mahallede, sokakta kadınlar tacize, tecavüze uğruyor. Evlerinin içinde, emeklerine değer verilmeyen kadınların iradesi, istekleri ve yaşam güvence talepleri duyulmuyor. Onların bedenine dokunan her hoyrat eli beynimizde, yüreğimizde hissediyoruz. Var etmek istediğimiz kendi geleceğimiz çok değerli ve ağır bir yüktür. Bu yükü bütün kadınların kurtuluşu için kararlı ve ısrarlı bir şekilde yolumuza devam edeceğiz.

        Biz bu zulmün üzerine yürümeyi başaramazsak, kadınların yürüyüşünü başaramazsak, Türkiye'de diktatörlük ve kadına karşı ayrımcılık siyaseti egemen olacak. Birileri zaferini çok erken ilan etmiş olabilir. Zorla aldığı yüzde 49,5 oy oranıyla zafer ilan etmiş olabilirler. Ama zafer ilan etmekte acele ettiler. Bizim mücadelemiz daha yeni başladı. Kadına karşı şiddetle, topluma karşı şiddetle kurulan hiçbir zafer uzun sürmedi.

        "KADINLARIN İRADESİ OLACAĞIZ"

        Bizler HDP olarak, Meclis'in 3. büyük partisi olarak bu adaletsiz, eşitsiz seçim yarışını. Bütün baskı, ambargo siyasetini üzerimizde uygulamalarına rağmen 10,8 oranla, Türkiye halklarının mücadele azmi, inadı olduk. Bu Meclis'te inat eden bir parti, bir kadın grubu var. Tarihte bir ilki gerçekleştirdik ve bir kadın grubunu işletmeye başladık.

        Bizler bundan sonraki süreçte de bütün Türkiye halklarının ve özellikle kadınların sözü, iradesi olacağız. Kadın grubu çalışmalarımızda Meclis çatısı altındaki bütün kadınları kapsayacak şekilde, parlamento dışındaki bütün kadınları da kapsayacak şekilde çalışmalarına devam edecek.

        Bu 26. dönem sürecinde de kadın vekil oranı 79'u aşmadı ve yüzde 14 seviyesinde. Bu demokrasiyle yönetildiğini iddia edenler için utanç tablosudur. Bizler yüzde 14'lük temsiliyet içerisinde en etkili şekilde, kadınların en etkili temsilinin yaratılması için mücadele edeceğiz. Kadın-erkek eşitliği için kadınların öznesi olacak, bütün kadın iradesiyle birlikte. Bu özgürlük sorunlarına karşı çözüm üretmek için harekete geçeceğiz. Cezasızlık polikasının sona ermesi için, İstanbul Sözleşmesinin yerine getirilmesi için, kadının şiddetten korunması için sığınakların açılması için, kadına yönelik pozitif ayrımcılık ve yeni anayasa sürecinde aktif bir mücadele yürütmek için, bütün zulüm mekanlarındaki kadına yönelik şiddetin durdurulması için aktif bir mücadele yürüteceğiz. Biz kadınlarla birlikte, anamuhalefet rolünü üstlenmeyeceğiz. Kadınlarla muhalefeti göstereceğiz.

        26. dönemde artık kadınlar daha güçlü var. Şimdi daha güçlü varız. Kadınlar önümüzdeki süreçte bütün Türkiye halklarının öncü gücü olarak bu rolünü yerine getirecek.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ