Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Röportajlar İskender Doğan'dan 'Kan ve Gül' şarkısı itirafı: Ona yazdım - Son dakika magazin haberi
        1

        AYTEKİN TEKER / ateker@haberturk.com

        1970'li yıllar Türkiye'de müziğin altın çağlarından birini yaşadığı dönemdi. 1960'larda ülkemize giren plak sektörünün, 1970’li yılların ortalarına dek zirve devrini yaşaması Türkiye'de özellikle pop müziğin büyük bir ivme kazanmasına neden oldu.

        2

        Hümeyra'nın 'Sessiz Gemi'sinden, Esmeray'ın 'Gel Tezkere'sine, Erkin Koray'ın 'Fesupanallah'ından, Füsun Önal'ın 'Ah Nerede'sine ve İlhan İrem'in 'Anlasana'sına kadar adını sayamayacağımız ve hafızalara kazınan pek çok şarkı bu dönemde üretildi. İskender Doğan'ın 1975'te çıkardığı 'Kan ve Gül'ü de bu şarkılardan biriydi. 1972 - 1978 yılları arasına on tane 45'lik sığdıran müzisyen ile nostalji yolculuğu yaptık.

        3

        "SELDA ALKOR'UN DESTEĞİYLE ŞARKICI OLDUM"

        İskender Doğan, müzik kariyerine 1969'da düzenlenen liseler arası müzik yarışmasında Manisa'dan solist birincisi olarak adım atmış.

        1972 yılında İstanbul'a gelen müzisyen, 'Altın Ses Yarışması'nda birinci, aynı yıl yapılan 'Günaydın Gazetesi Altın Mikrofon Yarışması'nda da beşinci oldu.

        4

        İskender Doğan, "Çocukluğum köyde geçti. Babam serbest meslek sahibi, annem de ev hanımıydı. Şansım Selda Alkor'un Manisa'da kapı komşumuz olmasıydı. Selda Alkor'un desteğiyle müzik yaşamıma devam ettim. 1972'de 'Bir Yudum Su Ver/Giden Gelmez' isimli ilk 45'liğimi çıkardım" dedi.

        5

        1975'te HEY Dergisi okurlarının seçtiği 'Yılın Ümit Veren Sanatçılar' sıralamasında Atilla Atasoy'dan sonra, ikinci sırada yer alan İskender Doğan asıl şöhretini ise 'Kan ve Gül' albümüyle yakaladı.

        6

        O ŞARKIYI YELİZ'E YAZMIŞ

        1975'te yayınlanan 'Kan ve Gül' adlı 45'liğiyle şöhretin zirvesine çıkan İskender Doğan, şarkının hikâyesini de şöyle anlattı: Benim içimde, görebildiğim kadar her şeyi algılama ve değerlendirme gücü var. Bu gücü ben doğuşumla, varlığımla almışım. Bununla hayata baktığım zaman, insanların görmediklerini, görmeye küçük yaşlarda başladım. 1974'te Anamur Festivali'nde sahne aldım. Festivalde Melike Demirağ, Yeliz ve Yeşim gibi bizim jenerasyonun müzisyenleri de vardı. Orada Yeliz ile tanıştım. Aramızda duygusal bir yakınlaşma vardı.

        7

        'Sarılıp öpen, ağlayıp gülen, sonra kaçıp giden... Birbirine dönük sırt sen ve ben...' Yani zıtların birliği de sevgi. Eğer böyle bir kavramı seviyorsan işte o zaman soruyorsun; Seviyorum, seviyor musun? Ağlıyorum, gülüyor musun? Sevdikçe itiyor musun? Yine de 'peki öyle olsun' diyor. Bir meseleyi çok güzel anlatmamı sağladı. Aşk çok kamufle edici, içine alıcı, sabır gösteren bir olgu. Aşk böyle durumlarda bu iki farklı karakteri bir arada tutan harç oluyor. Festivalden dönerken uçakta sözlerini yazmıştım.

        8

        "YAŞIMIZA YAKIŞIR BİR HAREKETTİ"

        İskender Doğan, "Bu şarkıdan sonra Yeliz hanım size bir şey dedi mi?" sorusuna ise, "Yok, o dönemler zaten daha çok gençtik. Yeliz 16, ben de 19 yaşındaydım. Yaşımıza yakışır hareketti bu" yanıtını verdi.

        9

        "ŞAHSİYETSİZ BİR MÜZİK VAR"

        Günümüzdeki Türk pop müziğine sert eleştiriler getiren İskender Doğan, "Yeni üretilen müzikleri maalesef çok şahsiyetsiz buluyorum. Ancak 1990'lara baktığımızda fevkaledeydi. Onları da ateşleyen büyük ihtimail Sezen Aksu'ydu. Levent Yüksel gibi kaliteli müzisyenleri kendi bünyesine aldı ve çok kaliteli üretimler yapıldı" dedi.

        10

        İskender Doğan, "Artık müzik televizyonlardan ve cep telefonlarından dinleniyor. Özellikle televizyondaki ses kalitesi kötü. Cep telefonundan müzik dinlemek için insanlar telefonu bazen bardağın içine koyuyor. Emeklerimiz de mahvoluyor. Kulağın kalitesi düşüyor. Eskiden müzik dinlerdik, şimdi ise müziği kliplerle izliyoruz. Çok kötü bir besteyi iyi bir aranjman, seksi erkek ve kadınla seyrettirerek 'yedirmeye' çalışıyorlar. O zaman müzik dinlenmiş değil, klip seyredilmiş oluyor. 'Müziğin var mı, dinleyelim'in yerine 'Klibin var mı oldu?' Beyinler buna programlandı" şeklinde sözlerini sürdürdü.

        11

        Sanatçı ayrıca, "Eskiden sohbet denen bir şey vardı. Bir yere gidiyorum, gözler ya televizyonda ya da cep telefonunda. 'Ne haber İskender' diyorlar ama gözler başka yerlerde. Maalesef insanların içini boşaltmış bu hayat, cümle kuramıyorlar. Kendine ait olmayan ve derine inmeyen laflar kullanıyoruz" ifadelerini kullandı.

        12

        "PARA KONUSUNDA ŞANSSIZDIM"

        Müzikten para kazanamadığını söyleyen İskender Doğan, "Ben de para konusunda şansız kişilerden biriyim. Klasik Türk müziği bizim zamanımızda çok önemliydi. Assolistler iyi kazanırdı. Ben uzun süre assolist altında çalıştım. Gazinolarda afiş, 'sahneye hangi sırada çıkacaksın' kavgası olurdu. O dönemde sanatçılar bir araya geldiğinde tehlikeliydiler, bir arada olmadığında tehlikeliydiler. Zemin çok kaygandı. Belki şu an çok daha tutunmak zor olabilir kazançlar şu an astoronomik. Bazı isimlerin bir gecede 1 milyon dolar aldığını biliyorum. Ben bunların hiçbirini önemsemedim" dedi.

        13

        "ŞARKININ UNUTULMAMASINDA ŞENER VE MÜNİR AĞABEY'İN DE ETKİSİ VAR"

        Türk sinemasının unutulmaz filmlerinden olan 'Gülen Gözler'de Şener Şen ile Münir Özkul'un 'Kan ve Gül' sahnesine de değinen müzisyen şunları dile getirdi: Yapımcım Ali Kocatepe'den istemişler şarkımı. Onların mimikleriyle, 'Kan ve Gül' insanların gönlünde iyice yer edindi. O sahne, şarkının unutulmaması adına sanki eksik kalan bir şeyi tamamlamış gibi oldu. Şener Ağabey canımdır. Uzun zamandır kendisini görmüyorum. En son bir otelde karşılaşıp, sarılmıştık birbirimize.

        14

        "SİYASETE GİRMEYİ DÜŞÜNDÜM"

        İskender Doğan, "Müzisyen olmasaydınız ne yapardınız?" sorusuna ise 'Siyasetçi' olurdum yanıtını verdi ve bir dönem siyasete girmeyi düşündüğünü ancak yaşadıklarından sonra bu kararından vazgeçtiğini açıkladı: Siyasete girmeyi düşündüm ama papyonu eskimiş son derece güzel konuşan bir İstanbul beyefendisi, son 80 yılını Cumhuriyet'ten bu yana yaşamış, üzerine de yüzlerce kitap okumuş birinin, partili vatandaşa hakaret ederek, nasıl ezdiğini gördüğüm an siyasetten vazgeçtim. Aslanın önünde ot var, atın önünde et var. Danışıklı dövüş gibi bir şey. Türk siyaseti, maalesef Türk milletine gerekeni ortaya koymayan bir siyaset. Herhalde ben siyasete girseydim öldürülürdüm.

        15

        "OĞLUMA HEM ANNELİK HEM DE BABALIK YAPTIM"

        Üç kez evlenip boşanan İskender Doğan'ın ilk evliliğinden dünyaya gelen 44 yaşındaki oğlu Derşan Doğan da müzisyenmiş. Doğan, "Eşimden boşandığımda 1,5 yaşındaydı. Mahkeme velayetini bana verdi. 5 yıl annesi yok oldu. Annesi de babası da ben oldum. Çok çile çektim ama müthiş bir evlat yetiştirdiğimi düşünüyorum. İnsanlığa armanağım olsun. 5 yıl sırtımda taşıdım onu. Gazinoya giderdim, sandalyeleri yanyana koyardım orada uyuturdum. Sırtıma alıp eve getirirdim. O da müzik öğretmeni ve aranjör oldu. Benim yetiştirdiğim adam, benden büyük olmadı mı ben görevimi yerine getirmemiş sayarım" ifadelerini kullandı.

        16

        İskender Doğan, diğer iki eşinden de oğluna kötü davrandıkları boşandığını söyledi: İnsanlar zaten maskeli balodalar. Kendilerine ait olmadıkları bir kişilikle 'merhaba' diyorlar. Sonra dört duvar arasına girince orada saklayamıyorlar kendilerini. Gerçeklerin daima ortaya çıkmak gibi bir mecburiyeti var, kişilik saklanmaz.

        17

        MÜZİK EĞİTMENİ

        Yaşamını Çengelköy'de sürdüren İskender Doğan, salı ve perşembe günleri Kadıköy Acıbadem'de bulunan Gönüllü Evin'de İskender Doğan Nostaljik Esintiler Korosu'nda müzikseverlerle buluşurken, cumartesi ve pazar günleri de Bakırköylü Sanatçılar Derneği'nde ise gitar, şan ve koro dersleri verdiğini söyledi.

        Haberi Hazırlayan: Aytekin Teker

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ